Sanatkar ayartmanın mücadeledeki önemi anlaşılmadı..

Bu yazıyı ciddi bir şekilde okuyunuz..

Son vak’a aktuelleÅŸtiÄŸi günden bu yana yazılanları gücüm yettiÄŸince takip ettim. Olayı hedef adamın kendisi dahil kimsenin anladığını sanmıyorum. Tabii ki bana cevap gönderen Dengbej mahlaslı insanımızı, dikkat çektiÄŸi harika alıntıdan dolayı kutluyor, olaaylara hakimiyetinin beni heyecanlandırdığını belirtmek istiyorum.

YaÅŸadımız günler esaret altında yaÅŸayan bir millete hiç de yakışmayan git-gellerin yaÅŸandığı, cehaletin bilgelik sayıldığı, kolonyalist sınırlar anlamında bölgeciliÄŸin ön plana çıkarıldığı, eski kinlerin, intikam duygularının karşılıklı olarak bilendiÄŸi günler olarak tarihe geçecektir. Vizyon yoksunluÄŸu, cehaleti besleyen boÅŸ bir ajitasyon edebiyatı, bilginin cahilce küçümsendiÄŸi, düşmanı dost belleme basiretsizliÄŸi alabildiÄŸine cirit atmakta. Yukarıda adı geçen Dengbej arkadaşımızın gönderdiÄŸi ve “Yök Kurulu Ulusal Tez Merkezi”ne sunulan ve “müziÄŸin propaganda amaçlı kullanımı: Kürtçe ÅŸarkılar” baÅŸlıklı yazı oldukça önemlidir. Bu yazı Erkan Åžahin adlı birinin yüksek lisans tezi olarak hazırlanmıştır (Ankara-2008). Bu tez derinliÄŸi olmamasına raÄŸmen Türk Propagandası’nın ÅŸeklini çok iyi ele veriyor. Buna göre Psikolojik SavaÅŸ yürüten Türk propaganda makinesinde (dünyada olduÄŸu gibi);

-siyasal ve ideolojik amaçlıdır..

-Etik Değerlere bağlı kalmaz..

-Acımasızdır..

-Propagandada yalan, korku, ÅŸiddet, dedikodu ve rüşvet gibi enstrumanlar kullanılarak her ne pahasına olursa olsun hedef kitle iknaya çalışılır” diyor. MüziÄŸe bu konuda önemli yer verilmiÅŸtir.

Aynı konuda benim hazırladığım, ama imkanlarımın kısıtlı oluşundan dolayı yayınlayamadığım kitabımda bir alıntı ile birlikte şunları söylüyorum.

”John Hopkins Universitesinin yayınlarından biri olan ˝psycholojical warfare casebook˝ta geçen ÅŸu paragraf çok ilginçtir; ’EÄŸer bir insana yedi yıl boyunca sürekli olarak doÄŸru enformasyon verirsen, sekizinci yılın ilk günü kendi görüş açından gerekli görüp vereceÄŸin yanlış bir habere (bilgiye) inanacaktır. senin birinci görevin, yapacağın propagandayı inandırıcı ve güvenilir kılacak (bir temel) hazırlamaktır. Aynı zamanda düşmanını, düşmanı olduÄŸunu (bilmesine raÄŸmen) güvenilir olduÄŸuna ikna etmelisin.’”

Yine aynı kitabımda şunları kaydediyorum.

“PS’nin önemli ayaklarından biri olan propagandayı tarif etmeye kalkarsak; propaganda, uygulayıcının faydasına kullanılmak üzere, kiÅŸilerin tutum, kavrayış ve davranışlarını etkilemeye yönelik ticari olmayan tüm informasyon ÅŸekilleridir. Bu çok geniÅŸ bir tariftir. Genelde propaganda sayılmayabilen bazı bilgilerin verilmesi, bu tarife bakılırsa propagandanın sahasına giren informasyon sayılabilir. Propaganda temelde; gerçek enformasyona dayanır, fakat saldırgan tarafından kullanıldığında seçilmiÅŸ ve kitabına uydurulmuÅŸ ˝gerçek enformasyon˝a. Propaganda ideolojik olacaktır ve duygu yüklü olacaktır.“

Ä°ÅŸte son ayartma olayı bu açıdan ele alınacağına, Düşman’ın ÅŸu veya bu partisinin dost olabileceÄŸi varsayımından hareketle kaleme sarılanlar olmuÅŸ, olaya “ortamı yumuÅŸatma“ amaçlı olarak bakılması gerektiÄŸi öne sürülmüştür. Bir savaÅŸ yürülürken böylesine bir tezin bilimsel bir tarafı olur mu? Tam tersine bu tür yazılar, zımnen de olsa, bilerek (ki buna ihanet denir) veya bilmeyerek (ki buna gaflet denir) teslimiyetin faydalarını anlatır cinstendirler. Bunların bir kısmı Güney Yönetimi ve giderek ABD ile paralel yürümek için azami dikkat sarf ederler. DiÄŸer bir kısmı “milli bakiye”den Kürt Meselesi’ne bulaÅŸmış kimselerdir. Bir üçüncü kesim, PKK düşmanlığı uÄŸruna ve PKK düşmanlığını gereÄŸi(!) Türk Devleti ile bodoslama iliÅŸkiye geçmeye hazır odaklardır. Dördüncü bir kesim ise kendilerini pazarlayan kiÅŸiliklerdir.

KurtuluÅŸ veya özgürlük mücadelesi veriyorsun.. Böylesi bir ortamda PKK’si olsun, PDK’si olsun, herhangi bir Kürt partisine karşısın diye düşmanlığını katliam düzeyinde sürdüren Türk Devleti ile aynı safta bulunmayı nasıl içine sindirebilirsin? Bu soru tekil ÅŸahıslara deÄŸil, durumun vehametini anlamayan herkesedir. Suçlu sadece PKK karşıtları deÄŸildir. PKK yanlısı olduÄŸu izlenimini veren yazarlar da suçlu olabilirler.

PKK yanlısı yazar, çizer, sanatçı ve kadrolar durumlarını gözden geçirmeli

Neden?

Çünkü bu insanlarımız da psikolojik savaşın ruhuna vakıf olmadan kalem oynatıyor, ileri düzeyde bilinçli olan halk kitlelerine olayların gerçek anlamı ile ilgili birÅŸeyler veremiyorlar. Oysa durumu çok iyi izleyebilirlerse, Türk basınında yer alan analizlerin çok ÅŸey anlattığını göreceklerdir. Mesela Zaman adlı Fethullah Gazetesi olayla ilgili olarak benim gördüğüm en aÅŸağısından üç yazı, haber ve analiz yer almıştır. Günaydın Haber, Star Gazetesi, Haber Türk veya daha baÅŸka yayın organlarında yer alan analizlere, TV’lerdeki tartışmalara şöyle bir bakmak yeter.

Türk Devleti, iktidarı ve muhalefeti ile, Kürtler’e karşı zamana yayılmış koordineli bir savaşı.
1960’lı yıllardan beri sürdürüyor. Fakat bilimsel metodları bilinçli bir ÅŸekilde kullanır duruma gelmesi, 1980’li yılların sonlarına, bölge valilikleri kurması ile kullanmaya baÅŸladı. AKP iktidarı döneminde ise tüm diÄŸer dönemleri geride bırakacak bir ÅŸekilde sıcak saavaşı ve ardından psikolojik savaşı oturttu. Türk Devleti Ä°srail’i (1966-Lice) de fiilen kullanmayı baÅŸarmıştır. Åžu anda ise;

-Terörle mücadele MüsteÅŸarlığı kurarak tüm yönleri ile kirli savaşını oturttu. Kurulan “savaÅŸ konseyi” İçiÅŸleri Bakanının baÅŸkanlığında, Genelkurmay Ä°kinci BaÅŸkanı, Jandarma Genel Komutanı, MÄ°T, Adalet, İçiÅŸleri ve DışiÅŸleri Bakanlıkları müsteÅŸarları, Kamu Düzeni ve GüvenliÄŸi MüsteÅŸarı, Emniyet Genel Müdürü ve Sahil Güvenlik Komutanından oluÅŸacak. Bu kurulun bir aaçık, bir de “örtülü” ödeneÄŸi olacaktır..

99 kiÅŸi ile çalışacak olan bu kurul bir yandan resmi alanda savaşı yürütürken, öte yandan önemli insanları satın alma, ajan ağını geniÅŸletme, kültürel, dini ve ekonomik alanlarda hiç bir güçlükle karşılaÅŸmadan yayılacaktır. Ä°ÅŸte aktüel konu olan sanatçı ayartma, bataÄŸa iteleme, satın alma konularında eli-kolu baÄŸlı olmayacaktır. Bunların anlamını tam kavramadıkça karşı atağı geliÅŸtirmek, gündeme hakim olmak gibi konularda fikir beyan etmek, kısır döngüde çırpınmanın ötesine geçmez. Tabii ki bunların ışığında son olaylara baktığımızda, en fazla olanaÄŸa sahip, en geniÅŸ bir ağın parçası, gerilla ve milislere hükmeden PKK yanlısı yazarlar vizyon sahibi olduklarını ortaya koymalıdırlar. Bu yazarlar kırıp dökmeden, dağıtıcı olmadan, eskiden müzik ve kültür alanında önemli iÅŸler baÅŸarmış olan, ÅŸimdi saÄŸa sola savrulmuÅŸ olan kültür adamı bazı insanların özel hayatlarına karışmadan, yazıları ile onları toparlama becerisini göstermelidirler. Psikolojik savaÅŸta toparlayıcılık esastır. “DediÄŸim dedikçilik” hiç kimseyi, hiç bir yere götürmez. Bunu bilhassa öncülüğe soyunmuÅŸ olanlar bilmek zorundadır..”Vaayy sen ÅŸuna dil uzattın, vaayy sen buna itaat etmedin”ci bir yaklaşım dağıtıcılıktır. Buna akl-ı selim sahibi öncü kadrolar asla müsaade etmemelidirler.

Ä°ÅŸte noktada sergileyeceÄŸimiz bakış açısı ile psikolojik savaşı anlayıp anlamadığımız ortaya çıkar. SaÄŸa sola laf yetiÅŸtireceÄŸimize, yetenekli insanlarımızı dağıtmaya olanak saÄŸlayan zemini ve söylem tarzını yok edelim. Yok edelim ki bir dereceye kadar baÅŸka ErdoÄŸanlar, Kırmızıgüller, Stand-up’cular ve Şıvanlar çıkmasın.. Elbette yine de fireler, para tapıcıları olacaktır. Yukarıda saydıklarımın ve benzerlerinin tümünde bu özelliklerden biri, diÄŸeri veya tümünde olabilir. Ama psikolojik savaÅŸta siyasi, kültürel veya kitlesel mevziler kaybetmemek için mücadele etmek gerekir. Bakınız 17.02.11 tarihli bir haber tartışma ortamında (saat 14.30 cıvarı) önemli bir kiÅŸi olduÄŸu belli biri; “Hükemet (Åživan olayı’nda) önemli bir zafer kazanmıştır” diyorsa bu adamın kendi fikirlerini sergilediÄŸine inanmayın. O psikolojik savaşın gereÄŸini yapıyor.

Diğer kesim çok daha derinlemesine düşünmeli..

DiÄŸer kesim ise neredeyse tamamen kendinden geçmiÅŸ bir ÅŸekilde PKK’nin ayağının takılmasını, tüm alanlardaa yenilmesini bekliyor. Bunlara laf anlatmak, deveye hendek atlatmaktan daha zor. Aralarındaki bir eski sevilen politikacı, Türk Devleti’nin baÅŸbakanından geri dönüş daveti alabiliyorsa, 50 yılda nereye vardığını bir düşünsün derim. Bu geri dönüş konusunda kısa bazı notlar düşeceÄŸim:

-Şartlar ne olursa olsun ülkede kalmak esas olmalıdır. Çoğumuz bu affedilmez hatayı işledik ve bize inananları yalnız bırakarak kıçımızı koruma derdine düştük.

-Eğer şartlar insanları eylemsizliğe zorlamışsa;

-ya eylemliliği vatan sathına yaymış olanı var gücümüzle desteklemeliyiz,

-ya da eylemin herhangi bir türünü (diplomasi, gösteriler, kültürel alanda üretime katkıda bulunmak vs) seçmeli ve ciddi olarak yurdun özgürlüğüne, baağımsızlığına katkıda bulunmalıyız.

-Ä°lhakçı, inkarcı Türk Devleti ile kirli temaslardan sakınmalı, ruhlarını düşmana satmış olan “Kürtler”in (Dengir, Mehmet gibilerin) oyunlarına asla gelmemeliyiz.

-Bu kişiliklerin kefaleti ile geri dönüş yoluna girmek onların siyasi koruculuğuna ortak olmaktır.

Ä°ÅŸte bu lider eskisinin geçmiÅŸteki çalışmalarına, fedakarlıklarına uymayan davranışları yukarıdaki saptamalar çok iyi tarif eder.Bugünkü duruÅŸuna hiç de uymayan ÅŸartları yaÅŸamış, Türk Devleti’nin dışına taşınmış, eziyetler, hapisler yaÅŸamış bir Kürt önderinin düştüğü bu durum acıdır. Bu eski liderin duruÅŸu çerçevesinde “diÄŸer kesim” dediÄŸim homojen olmayan topluluÄŸa psikolojik savaÅŸta tavır konusu çerçevesinde bazı belirlemelerde bulunacağım, şöyle:

-Esir bir milletin entellektuel birikimli insanları dahil her ferdi direnişe bir derecede katkıda bulunmalıdırlar. Hatta Viet Nam, Laos ve Kamboçya gibi kurtuluş mücadelesi verenler ülkeleri kukla yönetimler ile bile kandırmak mümkün değilken, Kürdistan gibi resmen ilhak edilmiş, varlığı inkar edilmiş bir ülkenin insanları Cezayir türü oldukça kanlı bir kurtuluş mücadelesini bile rahatlıkla göze alabilmelidirler. Emek harcamadan, ter dökmeden, bedel ödemeden Özgürlük veya bağımsızlık sağlanamaz.

-Türk Devleti yanlısı tavırları besbelli olan güç yoğunlukları ile temas edilebilir, bu güçler nezdinde sessiz diplomasi yürütülebilir. Ama bir gücün kucağına oturmanın ne anlama geldiğini çok iyi bilinmelidir.

-Bugünlerde Güney’de dolaylı veya dolaysız olarak ABD tarafından yönledirilen Kürt odaklarının varlığından haberdarız. Bunlar son olayda bir ÅŸekilde Düşman’ın yönlendirmesi altında hareket etmektedirler. Psikolojik savaÅŸta karşı taraf olarak tarif edilen böylesine odaklara karşı kendi tabanları ve Kürt Halkı tarafından oldukça dikkatli bir politika yürütülmelidir. Bunlar itilmemeli, dinlenmeli, tezlerine bilimsel cevaplar verilmeli, psikolojik savaşın tuzakları gösterilmelidir. Kendileri ise intikamcı ön yargılarını masaya yatırarak hatalarını bulmalıdırlar.

-Bu odaklar iç karşıtlıklar ile ulusal direnişi ayırt edebilmeli, bozgunculuk yapan tarla farelerine hareket olanağı tanımamalıdır.

Åžimdi bir de ÅŸapkalarını önlerine koyup Türk BaÅŸbakan Yardımcısı Arınç’ın Åživan hakkında sarf ettiÄŸi ÅŸu sözler üstüne düşünmelidirler:

“Åživan’ın kendisi bizimle görüşmek istedi. Büyük bir zevkle kabul ettik (!). Åživan Türkiye Cumhuriyeti’ne büyük bir baÄŸlılığını hisettim (!!). Åživan milli birlik ve kardeÅŸlik (!) projesine destek veriyor.” Ä°ÅŸte bir bölümü ile açıklanan görüşmede bunlar konuÅŸuldu.. “TRT”de prestijli konser vermeye hazırlanan Åživan sevenlerine hayırlı olmasın.. Psikolojik savaÅŸta düşmanın en iyi hamlelerinden birinin yıldızını kitlelere havale ediyorum..

19.02.2011
A Sirac Kekuyon




Gorusunuz



Şivan Perver için orkestra sözü

Erdem

2011-02-24 21:40 - Yazinizi okudum. Selam ve saygilarimi sunarim. Sagolun. Turk Basbakan yardimcisi Arinc´in sarf ettigi sözlere Ertugrul Gunay´in sözunu ekliyerek dusundum. Turk Kultur Bakani Ertugrul Gunay dan, Sivan icin orkestra sözu ”Eger Sivan Perver isterse Cumhurbaskanligi Senfoni Orkestrasi´ni görevlendiririz” demis. (Radikal,24.02.2011,Yurdagul simsek)

TC Saidi Nursi yi diger muhalifler gibi neden Oldurmedi

dengbej

2011-02-24 20:55 - Hocam, Herkesin uc degeri vardir. 1, Kisinin kendine verdigi deger; 2. kisiye dostunun verdigi deger, yada kisini dostuna verdigi deger; 3. Kisiye dusmaninin verdigi deger. Eger kisinin kendine verdigi deger, dusmaninin verdigi degerden dusukse, Bu kisiler dusmanina cabuk inanirlar. Bu inanc onlari zamanla, halkina ihanete goturur. (Bu arada belirtmek gerekir ki, iki tur hain vardir. 1. tur hainler eline silah alir ve dusmanina onculuk edip kendi halkina saldirirlar. Bunlar korucular ve Rayber'lerdir. 2. tur hainlar, hainlik yapip, yaptiginin hainlik olmadigna inanirlar. birinci tur hainler kendilerine ve dostlarina hic deger vermezler, ikinci tur hainler kendine ve dostuna dusmanindan (daha) az deger verirler) Bu ikinci tur hainler halkina ihanet etmeden once, onlara daha evvel verdigi yuksek degeri dusmanin verdigi degerin altina dusurur, ki haptigi hainligi, kendi nezdinde hukuki bir temele dayandirsin. Cunki kisinin dostuna verdigi deger, dusmaninin onun dostuna verdigi degerden dusuk ise, kisi dostuna artik kizmaya baslar! (Sivan'in kizginligini kaynagi da burdan gelmektedir). Dostunun degerini bu kizma yolu ile Dusmanin ona verdigi degerin seviyesine cikarmaya calisir yada oyle yaptigini sanir. (Sivanin video calismasi bunun icindir). Eger dost hala ayni tavirda ise, artik kisi gunul rahatligi ile dusmanin kucagina oturur. Sivan bu asamaya daha gelmedi. O bunu yapmak icin hala arayis icindedir (Justification). Sivani bu duruma hizli getirmek icin TC (basini) Turkiyeden ona destek cikmaktadir. Soyle demeye getirir "bak biz seni dost sandiklarindan daha iyi anliyoruz". Gel kim olursan ol gel,bu TC kapisi herkese aciktir (ama o kapidan girenin, bir zamanlar Kanuni Sultan Suleyman'in ogluna yaptigi gibi, madden yada manen oldururebilecegini soylemezler). Garlet icinde olan ikinci tur kisiler bu gercegi goremezler. Cunki kisi kendine dusmanindan daha az deger veriyorsa, bu kisiler zamanla dusmanina koru korune baglanirlar. Sivan'i kazanmak icin geriye tek bir yol kaliyor. "Yani kisinin dostuna verdigi deger, dusmanin kisinin dostuna verdigi degerden yuksek cikmali". yani Birisi Sivana en siradan bir Kurdun degerinin bile, bir Kurd yurtseverinin gozunde TCnin Cumhurbaskanidan daha degerli oldugunu ve hepimizin bu fikirle hareket etmemiz gerektigini hatirlatmali ki, ancak boyle Sivan'i geri kazanabiliriz. Cunki dusman ne kadar bilimsel davranirsa davransin, onun bilimi bizim kalplerimize etki etmez, etmemeli. Hocam, laf uzayinca simultane yazdigim konular birbirine giriyor, onun icin yaziyi konu anlasildigindan burda kesiyorum. Konu basliginin cevabina gelince. TC kurdistanda cikabilecek olasi baskaldirilara karsi kullanmak icin Osmanli asigi (devlet asigi) Saidi Nursi'yi hep yedekte tuttu. Yeri gelmisken belirtelim ki Saidi Nursi' kendine ve dostlarina hic deger vermez, butun degeri Devlet-i Aliye'ye verirdi, cunki onun gozunde devlet esittir islam idi. Bunun icin 40 yil hapiste de gecirmis olsa yine devlet icin calismaya hazir biri idi. TC bunu bildigi icin onu oldurmedi, ayagina da dolasmasin diye gozden uzakta tutdu. Ovgulerinize layik olmaya gayret edecegim, ve kalbimde en siradan Kurd'un degeri bile TC Cumhurbaskanindan hep daha yuksek kalacak. Dusman ancak bu sekilde dize getirilir. saygilarimla.

ceko

2011-02-23 20:56 - Kalemine sağlık büyük ustad. Allah kalemini başımızdan esirgemesin.