Nasıl Kürt Aydını olunur?

Kürdistan’da aydın kavramı çok az insan tarafından anlaşılmıştır. Daha ileri gideyim; bu konuda doÄŸru kavramlar çerçevesinde saptamalarda bulunmuÅŸ bir tek yazıya rastlamadım. Kürtler’de aydın kavramı ile “entellektüel” veya “yarı entellektüel” kavramı hep biribirine karıştırılarak bir bulamaç haline getirilerek kullanılıyor.

Ä°nternational anlamda aydın veya intellegentia olarak kabul edilmek için önemli ÅŸartlar vardır. Bu ÅŸartlardan birincisi, hiç bir devletin hizmetini kabul etmemek, resmi hiç bir kaynaktan yardım almamaktır. Ä°kincisi; konsantre olduÄŸu konularda, mesela Kürt Milleti’nin kurtuluÅŸ mücadelesi konusunda, tam bilgi sahibi olmak, kendisinin yapamayacağı eylemlilikler veya atamayacağı ileri adımlar konusunda temkinli davranmak, kısacası iÅŸkembeden atarak yanlış olabilecek bir yolu önermemektir. Üçüncüsü; haksızlığa isyanı tam ve eksiksiz bir ÅŸekilde içine sindirebilmek, isyanı yaÅŸayanla empati geliÅŸtirmek, onların cesaretini kırıcı afaki tesbitlerden uzak durmak, realiteye uygun fakat isyancı toplumun bir adım önünde kararlı bir ÅŸekilde yürümektir. Dördüncüsü; eylem süresine lafta deÄŸil, fiili olarak dahil olmak, sonuna kadar, tek başına da kalsa direnerek ebediyete ÅŸerefli bir ÅŸekilde intikali gerçekleÅŸtirmektir. Bu noktada Kürt Aydın adayı ile Batı dünyasının aydını arasında, olması gereken fark da ortaya çıkıyor. BeÅŸincisi; halkını, hakkı ve adaleti kutsayacak derecede sevmektir. Altıncısı; direniÅŸin cezir anlarında panik yaymamak, gemisini kurtaran kaptan rolune kapılarak teslimiyeti asla kafasından geçirmemektir. Yedincisi; Aydın vizyon sahibidir. SavaÅŸ veya mücadele sırasında bu vizyonunu uygun bir dille ilgili önderliklere iletir.

Oysa Kürdistan’da Bu kategoriye sokulabilecek manifest bir insan bulmak oldukça güçtür. Güneyli Kürt entellektüellerinin en fazla sevdikleri bir unvan vardır; doktor.. BildiÄŸimiz bilim doktoru. Her önüne gelen bir doktor ünvanını etiketine iliÅŸtirir ve bu ünvan asla sorgulanmaz. Bana da “bilim doktoru” ünvanını iliÅŸtirmeye çalıştılar. Ama ben bir haftalık uÄŸraÅŸtan sonra böyle bir ünvanım olmadığını zar-zor kabul ettirebilmiÅŸtim.

Aynı ÅŸey hem Güney’de, hem Kuzey’de, hem DoÄŸu’da ve hem de Güney-Batı’da her okuyana yazan “aydın” ünvanını yakıştırma yarışında da görüyoruz. “Kürt Aydınları” denilince akar sular duracak gibi olur. Onlar fetva sahibi olmakta yarışırlar. Hiç bir araÅŸtırması olmayana “yazar”, ömründe üç kazı güderek saÄŸ selim eve getiremeyene “siyasetmedar”, Hayatında bir karakolun camını dahi kırmamış olana “savaÅŸ uzmanı” gibi yaftalarla anmak, bunları önemsemek, baÅŸtacı yapmak adeta bir gelenektir. Oysa bunların nerede ise tümü ya “entellektüel” ya da “yarı entellektüel”dir. Sıkıyı görünce yön deÄŸiÅŸtiren, kendi kiÅŸisel çıkarını Kürt Milleti’nin çıkarlarının üstünde gören, Bu uÄŸurda dökülen genç insanlarımızın kanlarının üstüne pervasızca basan pek çok orta malı tipler görürsünüz.

Bu durumda entellektüel kimdir ona bakalım. Ben SaÄŸmalcılar’da hapis yatarken, biri Ermeni; Masis, diÄŸeri Türk; Ä°stanbulluoÄŸlu adlı iki kiÅŸi ile sık bir araya gelirdim. Bunların ikisi de tipik entellektüel idi. Herkese tepeden bakmaya çalışan, bilim adına ne varsa hazmettiklerini his ettiren davalarından kopuk olan bu ikili, Kürdistan Davası’nı bir kaç günlüğüne savunsalardı adları enternasyonal aydına, evrensel aydına çıkardı. Ama deÄŸil idiler. Hapse girmek insanı aydın kılmaz. Böylesine insanlar “ANSÄ°KLOPEDÄ°K BÄ°LGÄ°” hazmedicilerinden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildirler. Onları küçümsemiyorum. Bir realiteye parmak basıyorum. Ansiklopedik bilgi önemlidir, fakat ondan da önemlisi bilginin yönüdür. Bilgi karman çorman alınıyorsa, belli bir hedefe yönelik olarak kullanılmıyorsa, o bilgi ve sahibi Kürt Milleti’ne zarardan baÅŸka bir ÅŸey vermez.

Entellektüeller, deÄŸiÅŸen davranışları için kesintisiz bir lafazanlıkla gerekçe uydururlar. “Ben ÅŸundan vazgeçtim, çünkü onu savunan filanca önder, şöyle yapıyor” dediler mi bilin ki bu adam felaket telallığına soyunmanın ön elemelerine katılmaktadır. Elemeleri kazanıp düşmanla elele tutuÅŸtuklarında ise gerekçelerini kendileri hazırlayacağına kendilerine tebliÄŸ edilir. Åžu anda Kürt entelliÄŸini aÅŸarak düşmanın kucağına oturmakta olan Mehmet Metiner’in kurduÄŸu bir sentrumdan bu tür salantılı olan veya olmayan bütün Kürtler’e ulaÅŸmaya çalışıyorlar. Konu ErdoÄŸan denilen Türk BaÅŸbakanı’nın “demokratik açılım” dediÄŸi yeni aldatma oyununa Kürtsel bir zemin hazırlamak için “görüş” toplamaktır. Kürt Entellerinin büyük bir kısmı bu hareketlenmenin dışında kalmamak için her uzatılan mikrofona balıklama atlıyor, barışçı görünme yarışında biribirleri ile rekabet ediyorlar. Bu konuda DTP’ye hakaret etmek, en barışöı görünmenin yolu olarak algılanıyor. Libya’ya işçi olarak gidecekken yapılan davete uyarak güya gerilla’ya katılan Osman Öcalan denilen tip, TDP’lileri isim vererek ihbar etmekte bir sakınca bulmuyor. Maksat “başçavuÅŸ efferim oÄŸlım” desin ve affı ÅŸahaneye bir adım daha yaklaÅŸsın.

Bu tipler düşmanı elbette tanımıyorlar. Affedilse dahi öleceÄŸi kesin olan bu tiplere laf anlatmak mümkün mü? Türk TVleri’ne bugün çıkabiliyorlarsa, yarın iÅŸleri bitince sokak ortasında öldürüleceklerini bilmelidirler. Entel böylesine savruk bir hareketlenme içinde iken, aydın bütün gücü ile mücadele edenlerin, yani; Gerilla’nın, PeÅŸmerge’nin, DTP’nin, milislerin yanında olurlar. Hiçbir ÅŸart altında durup geriye bakmaz aydın. YaÅŸayarak, eziyet çekenler ile birlikte eziyet çekerek, yarınım var demeden hakkın yanında savaşır, mücadele ederler. Tüm entellektüelleri aynı kefeye koymuyorum, ama onlardan da daha fazla gayret bekliyor, aydın olma yolunda ilerlemeye davet ediyorum. En aÅŸağısından ulusal birlik yaratma mücadelesine aktif olarak katılsınlar.

Dünya aydınların şöyle bir bakarsak orada Dreyfüs davasında gösterdiÄŸi büyük direniÅŸi ve Fransız adalet sistemine baÅŸkaldırısını, bu uÄŸurda onurunun ayaklar altına alınmasına aldırmadan verdiÄŸi mücadele ile hatırlarız. Bernard Russelve Jean Paul Sartre’yı bir çokları yanında ABD BaÅŸkanları’nı Viet Nam savaşını baÅŸlatıp bir ülkeyi yakmalarından dolayı teorik olarak yargılayan bir mahkeme kurmalarından dolayı tanırız. Fransızlar’ın Önderi De Gaulle’nin Cezayir savaşındaki tutumu da aynı ÅŸekilde bir asker olmasına raÄŸmen aydın bir Fransız’ın kararlılığını gösterir. Ho Åži Minh de aynı ÅŸekilde Viet Nam Savşı’nın baÅŸlarında mensubu olduÄŸu Fransız komunist partisi’nin ÅŸovenist duruÅŸunu yerden yere vurmakla kalmayıp savaşın içinde yer alır ve ölünceye kadar halkının acılarını paylaşır, onlara önderlik eder.. Ernesto Che Guevara, her yerde haksızlığa karşı direniÅŸi ile tam bir aydın deÄŸil miydi?

Tabii ki dünya aydınlarının sadece bazılarını saydım. Türk enternasyonal aydını Ä°smail BeÅŸikçi’yi de, her ÅŸeye raÄŸmen, unutmadım.

Åžimdi realitemize dönelim: Kürt Milleti’nin kendisi artık aydındır, hem de düşmanın anlayamayacağı kadar. Kürt Milleti ÅŸerefli, kiÅŸilikli, kararlı, haysiyetli bir duruÅŸu ulusal gururunu muhafaza ederek sergilemektedir. Dünya tarihinde görülmemiÅŸ güçlüklere karşın dimdik ayaktadır. Onu ne Obama’nın gittikçe TürkleÅŸmesi, ne Ahmedi Nejadlar, ne yetim-i Esadlar, ne neo Saddamist Åžii Irak yönetimi, ne de bukalemun, münafıq Türk Ä°slamistleri korkutabiliyor. Gerilla ve PeÅŸmerge eli tetikte bekliyor. En sıcak kuÅŸakta bulunan gerilla sabırla emir bekliyor.. Ekim ayında dananın kuyruÄŸu kopacaktır. CoÅŸku dolu direniÅŸ ve kan bizi bekliyor.

Ardına bakma!

Ölülerimize ağıt yakma lüksünden uzak, düşen silahı havada kapalım!

Tarihimizdeki karanlık günler artık yaşanmayacaktır!.

Büyük güçler artık ne yapmamız gerektiğini bize hatırlatmasınlar!

Kavga büyüktür, çıkarlar çatışması bu kavgaya yön veremeyecektir!

Bütün hatları ile bir millet direniyor! Coşku sonsuzdur!

60 bin Kürdü öldüren, 500 Köy boşaltan, 6 milyon Kürdü göçmenleştiren bu ezeli düşman gözümüzü korkutamaz!

2009-09-27

A Sirac Kekuyon

Ek:
Cezayirin kurtuluÅŸu (intermetten)
1. tanklar, tüfekler, gaziler, okul çocukları, askerler ve 40 pare top atışı eşliğinde başkent sokaklarında kutlanması muhtemel olan hadisedir.
2. 1 kasım 1954 günü front de libération nationale(fln) gerillaları cezayir’in çeÅŸitli yerlerindeki müslümanlara seslenerek islami prensiplere göre yönetilecek, bağımsız, demokratik sosyal bir cezayir devletinin kurulması için gereken mücadeleye katılmaları istendi. fransa’nın sosyalist içiÅŸleri bakanı fransuva mitterand(sonradan devlet baÅŸkanı oldu) bu durumda savaÅŸtan baÅŸka hiçbir çare kalmadığını açıkladı. bu daha sonraki beÅŸ yıl boyunca baÅŸbakan pierre mendès-france ‘ın uygulayacağı siyasetin de özeti idi. 12 kasım günü baÅŸbakan mecliste yaptığı konuÅŸmada "konu ülkenin iç huzuru ve cumhuriyetimizin milli birliÄŸi olduÄŸunda bundan taviz verilemez. cezayir departmanlarımız fransız cumhuriyetinin bir parçasıdır. onlar uzun zamandan beri fransız olmuÅŸlardır. bu artık geri döndürülemez. orası ile anavatan fransanın birliÄŸi bölünemez" ÅŸeklinde konuÅŸtu. fln nin saldırı kampanyası kırsal bölgelere yayıldığında ülke içlerinde bulununan pek çok avrupalı çiftçi mallarını mülklerini yok bahasına ellerinden çıkarıp merkez cezayir kentine sığındılar ve orada karşı önlemlerin alınması gereÄŸi konusunda çığlıklarını dile getirdiler. bu arada koloniyel (beyaz) milisler de oluÅŸmuÅŸ onlar da müslüman halk içindeki fln ile ilgili olduÄŸundan şüphelendiklerine karşı kanun dışı hareketlerde bulunmakta “ratonnades”(fare avı) dedikleri öldürme eylemlerine giriÅŸmekte ve bunda polis yetkililerinden pasif destek saÄŸlamaktaydılar. koloniyel beyazlar olaÄŸanüstü durum ilanını, fransadan ayrılmayı isteyenlerin yasadışı ilan edilmesini, ve politik eÄŸilimle iÅŸlenen suçlara karşı ölüm cezası getirilmesini istediler. cezayir’in bağımsızlık mücadelesindeki bir önemli nokta da 1955 yılı aÄŸustosunda philippeville yakınlarında fln tarafından sivil halka karşı giriÅŸilen katliamdır. çünkü bu tarihe kadar fln sadece hükümete ve askeri hedeflere yönelik saldırılar yapmakta idi. o gün konstantin bölgesi vilayet kumandanı olayların tırmandırılması gerektiÄŸine hükmetti. fln ve destekçileri yaÅŸlı kadınlar ve bebekler dahil 123 kiÅŸiyi katlettiler. olaylardan ÅŸoke olan fransız genel valisi ayaklanmacılara karşı harekete geçmeye karar verdi. gerillalara karşı giriÅŸilen harekatta hükümete göre 1,273 gerilla, fln’ye göre ise 12,000 müslüman öldürülmüştü. philippeville olayından sonra tüm cezayir ülkesi çapında topyekün savaÅŸ baÅŸladı. 1956 yılına kadar fransa cezayir’e 400,000’den fazla asker göndermiÅŸti. ıçinde vahÅŸetiyle kötü şöhretli olan yabancı lejyonu, seçkin hava indirme birlikleri de yeralmakta idi. ancak, cezayir’deki fransız ordusunun normal birlikleri arasında 170bin kadar da çoÄŸu gönüllü olmuÅŸ olan müslüman cezayirli bulunmakta idi. fransa ayrıca cezayir tiyatrosuna hava kuvvetleri ve bahriyeden de birlikler göndermiÅŸti. 1956 ve 1957 yılları arasında fln’nin askeri kolu olan “armée de libération nationale—aln” klasik gerilla metodu olan vur-kaç taktiklerini baÅŸarıyla uyguladı. fransız ordusu ile direk temastan kaçınarak(aynen bugün ırak’da uygulandığı gibi) gece baskınları, devriyelere, askeri kamplara, polis merkezlerine karşı vur kaç eylemleri uyguladılar. kolonyel (beyaz) vatandaÅŸların çiftliklerini, madenlerini, ve fabrikalarını yakıp yıktılar. nakliye ve iletiÅŸim tesislerine sürekli baskınlar verdiler. sonra kaçıp kırsal gölgedeki halkın arasına karıştılar. yakalanan fransız askerlerine, erkek ve kadın her yaÅŸtan koloniyel kiÅŸilere merasimle uzuvlarını kesme, öldürmeler uygulandı. ınsan kaçırmalar çok yaygınlaÅŸtı. tabii bunlar fransızlara yardım ettiÄŸinden şüphelenilen müslüman kiÅŸilere karşı da büyük bir vahÅŸetle uygulanmakta idi. devrimci fln güçleri baÅŸlangıçta sadece koloniyel rejimin resmi görevlisi müslüman kiÅŸileri hedef alırken daha sonra kendilerine destek vermeyen tüm sivil müslümanları da vahÅŸice katletmeye baÅŸladılar. Cezayirli ıttihatçlar(ki içlerinde türkiyeden yardıma gitmiÅŸ olan, onlara lojistik ve askeri destek saÄŸlayan çok sayıda türkiyeli vardı) ülkedeki heriki toplumun da içinde bir güvensizlik ve korku atmosferini yaratmakta çok baÅŸarılı olmuÅŸlar, ancak müslüman halkın çoÄŸunluÄŸunda fransızlara karşı ayaklanma fikrini yerleÅŸtirmeyi bir türlü baÅŸaramamışlardı.. bu zamanla fln/aln tarafından aurès, kabiliye gibi yerlerdeki çeÅŸitli sektörlerde, konstantin civarındaki daÄŸlık yörelerde, cezayir’in güneyinde ve oran’da basit ama etkili askeri metotlarla vergi ve gıda toplama, kendine asker alma ve çoÄŸu zaman geçci olan bazı askeri yönetimler kurma ÅŸeklinde gerçekleÅŸti. büyük bölgeleri sabit olarak ele geçirebildikleri hiç olmadı. ancak yine de tüm ülke çapında bir yeraltı hükümeti kurmayı baÅŸardılar. 1957 yılı sonlarında cezayir’deki fransız ordusunun komutanı general raoul salan “quadrillage”, adı verilen bir sistem kurdu. buna göre ülke herbiri kendisine verilen bölgedeki ayaklanmaları bastırmaktan sorumlu yerleÅŸik askeri birliklere sahip çeÅŸitli bölgelere ayrılmıştı. salan'ın metotları fln terörizmini çok büyük ölçüde azalttı. ancak büyük miktarda askeri birlikleri sabit olarak savunma için baÄŸlaması gerekmiÅŸti. salan ayrıca tunus ve fas’tan gelen sızmalara karşı da yoÄŸun devriyelerle korunan bir bariyer sistemi oluÅŸturmuÅŸtu. ayni esnada fransız askeri yönetimi gerillalara yardım ve yataklık ettiÄŸinden şüphelenilen köylere karşı da son derece sert bir sorumluluk sistemi getirmiÅŸti. gerillalara destek veren köylere karadan ulaşılamadığında havadan bombardıman yapıldı. ayrıca gerillalara yardım etme riski olan köylüler ve köyler tümüyle boÅŸaltıldı askeri denetim altında tutulan merkezlere toplandı. (bunun resmi açıklaması köylülerin fln mezaliminden korunması için yapıldığı idi). regroupement programının uygulandağı üç yıl (1957-1960) içinde iki milyondan fazla cezayirli köylerinden edildi.(bütün bunlar size tanıdık geliyor mu?) özelikle daÄŸlık bölgelerde oturanlar düzlük yerlere zorla taşındırıldılar. ancak bunların pek çoÄŸu alıştıkları ekonomik ve sosyal konumlarını bu sistemde yeniden kuramadılar. kamplardaki yaÅŸam koÅŸulları çok çetindi. fransada ise hükümetin daha önce hindiçini’nde olduÄŸu gibi geri çekilmek zorunda kalacağı görüşü yaygındı. çoÄŸunluk fransız hükümetine bu konuda yön verebilecek tek kiÅŸinin charles de gaulle olduÄŸunu düşünüyordu. de gaulle’ün iktidara gelmesine fransızlar kadar müslümanlar da memnun oldular. bu düşmanlıklara bir son vermenin gereÄŸinin en ÅŸiddetli olarak hissedildiÄŸi 1958 yılı haziranında de gaulle'ün getirdiÄŸi yeni politik inisiyatiflerle fln ülkedeki sürekli savaÅŸ durumundan bitap düşmüş olan müslüman halkın desteÄŸini kaybeder konuma geldi. esasen cezayir halkının çoÄŸunluÄŸu aslında bağımsızlık fikrine de çok sıcak bakmamakta idi. bu arada fransız ordusu da 1958 yılında taktik deÄŸiÅŸtirdi ve “quadrillage” a dayanmaktan vazgeçti. aln mevzilerine karşı mobil güçlerle ÅŸiddetli ara bul ve yoket taktikleri uygulandı. ertesi yıl, salan'ın yerine geçen general maurice challe isyanları büyük ölçüde bastırmış bir konuma geçti. 1958-59 yıllarında fransız ordusu tüm cezayir’in askeri kontrolunu kazanmıştı ve tam zafere çok yakın bir konuma gelmiÅŸti. ancak politik geliÅŸmeler ordunun kazandıklarını geri kaybettirdi. 1958-59 yıllarında fransız toplumundaki birçok kesim cezayir’deki çatışmaya karşı çıkmaya baÅŸladı. uluslararası baskılar da fransa’nın cezayir’e bağımsızlık vermesi yönünde idi. 1959 eylül’ünde de gaulle cezayir konusundaki tavrını tümden deÄŸiÅŸtirerek bir konuÅŸmasında "self-determinasyon" dan söz etti. bunun üzerine kolonyel(fransız asıllı) cezayirliler de gaulle ‘ün kendilerini sattığını dile getirmeye baÅŸladılar. fransız ordusundaki kendilerini destekleyen kesimlerle birlikte ocak 1960 ve nisan 1961 yıllarında fransız hükümetine baÅŸkaldırılar yaptılar. bunun üzerine de gaulle daha önce hiçbr fransız hükümetinin gözden çıkarmayı göze alamadığı bu kesimi iyice silmeye karar verdi. fln ile görüşmelere 1961 mayıs ayında evian’da baÅŸlandı. birkaç kesintiden sonra 19 mart 1962’de fransız hükümeti ateÅŸkes yapıldığını açıkladı. evian sözleÅŸmesine göre kolonide yaÅŸayan fransızlara üç yıl boyunca cezayirliler ile ayni yasal korunma hakkı saÄŸlanmakta idi. bu haklar mallarına, canlarına ve tüm medeni, sosyal ve kültürel haklaına yönelik idi. ancak, bu dönemin sonunda avrupalılar ya cezayir vatandaşı olacaklar, ya da yabancı kabul edilecek ve tüm haklarından mahrum kalacaklardı. fransız seçmenler 1962 haziranında yapılan referandumun sonucu %91 oyla evian düzenlemesini kabul ettiler. 1 temmuz, 1962’de cezayir halkı arasındaki toplam 6.5 milyon seçmenin 6 milyonu bağımsızlık referandumunda oy kullandı. de gaulle 3 temmuz günü cezayir’in bağımsızlığını ilan etti. ancak o sırada bulunan fransız yetkilisi 5 temmuz gününü yani fransa’nın cezayir’e giriÅŸinin 132nci yıldönümü gününü milli bağımsızlık günü ilan etti. 1962 yılında fln tarafından yapılan tahminlere göre yaklaşık sekiz yıl süren bağımsızlık mücadelesinde savaÅŸla ilgili nedenlerle (heriki taraftan toplam) 300,000 kiÅŸi ölmüştür. (birmilyon sayısının üçte birinden bile az) sonradan cezayir makamlarından bu rakamı 1.5 milyona kadar çıkaran açıklamalar da olmuÅŸ. gerçi sayı üçyüzbin’in üstünde olabilir, ama ÅŸimdi resmen söyledikleri 1 milyon sayısına ulaÅŸması mümkün görünmüyor. fransız ordusunun gerçekleÅŸtirdiÄŸi ratissage’larda, bombardımanlarda, ve kolonyel milislerin yaptıkları baskınlarda çok sayıda müslüman milisin öldüğü bir gerçek. savaşın yerinden ettiÄŸi, konsantrasyon kamplarına yerleÅŸtirdiÄŸi veya fas’a, tunusa kaçmak zorunda bıraktığı cezayirlilerin sayısı 2 milyonu aÅŸkın olabilir. bunların içinden binlercesi de açlık, hastalık ve kötü ÅŸartlardan telef olmuÅŸ. ancak, bağımsızlıktan sonra da vaktiyle fransız yanlısı oldukları gerekçesiyle intikam için fln tarafından binlerce müslümanın öldürüldüğü biliniyor.




Gorusunuz