Kanıksamak mı? Dayatılanı red etmek mi?

Kürdistan ciddi bir alt-üst olma durumunu yaÅŸarken, gerilla direniÅŸindeki kahramanlık ötesi duruÅŸ devam ederken, düşman tarafından cephe gerisi çökertilmeye çalışılırken ülkemizde iki çizgi belirdi. Bu çizgilerin belirmesi ve Kuzey ile Güney’de gündem belirlemesi elbette tesadüfi deÄŸildir. Birileri Kürtler’i dürtüklüyor. Tarih bilinci bir tarafa atılmış, çevreden gelen modernize edilmiÅŸ eski fısıltılı telkinlere uymakta bir sakınca görmeyenler Kürt Milleti ile alay edercesine Kuzey’in ana hakerakında bir bölme ve çökertme yaratmak için var güçleri ile çalışır duruma gelmiÅŸlerdir. Åžimdi daha iyi anlaşılmak için konuyu açalım. Ä°ki çizgiden bahsetmiÅŸtik.

Bunlardan birincisi; oldukça derin bir kanıkasama, bir yenilgi korkusu, "böyle gelmiş, böyle gitmeli" zihniyetli sözde Kürtçü, özde dış güçlerin piyonu olan kişiliklerin çizgisidir. Bu yola sapmış olarak uykuya dalanlar geçmişin üstüne çizgi çekmekle meşguller. Ama aktif oldukları günleri izah etmeleri de gereklidir. Bunun için binbir dereden su getirirler. Son bir kaç gündür yayınlanan sözüm ona "çözüm" bildirilerine şöyle kabaca bir baktığımızda, bunların kulaklarına fısıldananları, eğer biraz politik bilincimiz varsa anlarız. Bunlar;

-Kuzey’deki silahlı Kürt güçlerini barışçı bir çözümün önündeki (neredeyse) tek engel olarak görürler. Kulaklarına fısıldananlara bakıldığında Türkler’in barışçı bir çözüme hazır olduklarını, ama gerillanın varlığının bu MoÄŸol artıkları için kabul edilemez olduÄŸuna inandırılmışlardır..

-Bunlar gerillanın varlığının Güney’e de zarar verdiÄŸine inandırılmışlardır. Kulaklarına fısıldananlara baktığımızda, gerilla silah bırakırsa Güney de rahatlayacak, Kürtler hiç olmazsa bir bölgede özgürlüklerini kazanacaklardır.

-Bunlar gerillanın varlığının uluslararası desteÄŸi de etkilediÄŸini, ABD gibi Irak’da iÅŸgal gücü barındıran bir devletin bundan dolayı Kuzey’i gözden çıkardığını yazıp dururlar.

Analiz:

"Kanıksayıcı grup" olarak tek baÅŸlık altında topladığımız insanlar aslında "herbiri bir örgüt" diyebileceÄŸimiz bir dağınıklık ve kariyerizmin yönlendirdiÄŸi bir yapı arz ediyorlar. Bunların önemli bir bölümünün birleÅŸtiÄŸi nokta dış desteÄŸi ardlarına alarak bedavadan "öncülüğü" kapmaktır. Daha açık bir deyimle bunların stratejisi; ABD’nin kulaklara fısıldadığı masallara uygun olarak hareket ederek söyleneni yapma eÄŸilimini açıkça göstermek gibi görünüyor. Buna göre; Kuzey’deki öncülük "Türkler’in birÅŸeyler yapması"nı engelleyen askeri eylemleri ile Kürdistan’a zarar vermektedir. "Gerilla yönetimi derhal silahları bırakmalıdır" söylemi bu grubun içinde deÄŸerlendirdiÄŸimiz en büyük bir kesimin baÅŸ sloganı olmuÅŸtur.

Oysa bu tür fısıltıların kulaktan kulaÄŸa yayıldığını görmek için fazla gerilere gitmeye gerek yoktur. ABD’nin 2033’ten beri verdiÄŸi, fakat uymadığı, sözlere bakmak yeterlidir. Washington Yönetimi, Kürtler’e en büyük manevrayı Kerkük konusunda yaÅŸattı. Kendilerinin onayladığı anayasanın 141. Maddesi’ne göre Kerkük’ün kaderi konusunda Aaralık 2007’de bir referandum yapılacaktı. Fakat referandum tarihi yaklaÅŸtıkça ABD ayak diremeye baÅŸladı. BaÅŸta Türkler olmak üzere, Arap ve Farslar’ın ÅŸiddetli itirazları sonuç vermiÅŸ, referandum Kürt Yönetimi’ne yapılan baskı sonucu altı ay ertelenmiÅŸti. Åžimdi bu ertelemenin altıncı ayını yaşıyor, ama referandum konusunda yaprak dahi kımıldamıyor.

Kulaklara fısıldanan, bu ertelemenin sebebi PKK’nin bölgedeki silahlı varlığıdır. EÄŸer Kuzeyliler PKK’nin etkisiz kalmasına yardım ederlerse iÅŸlerin deÄŸiÅŸebileceÄŸi ve ABD tarafından Kuzey Bölgemiz’in haklarının kabulu için yardım edeceÄŸi sözü verilmiÅŸ gibi görünüyor. Oysa Amerikan basın organlarının bildirdiÄŸine göre Washington yönetimi Kerkük’ü merkezi hükümete, bir baÅŸka deyimle Araplara bırakma konusunda kararlı bir duruÅŸ sergiliyor. Åžimdi kurulmasına kendilerinin belirleyici katkıda bulunduÄŸu Kürdistan’ın Güneyi’ndeki federe devleti büyük bir baskı alarak kendilerinin kabul ettiÄŸi anayasanın uygulanmasını durdurmaya çalışıyor. Aynı ABD Yönetimi KCK ÅŸemsiyesinin altındaki PJAK’ı meÅŸru sayarken, PKK’yi terörist ilan etmekte bir beis görmüyor. Görevlerinden biri Kürdistan’ın Güneyi’ni dış saldırılardan korumak olan aynı devlet, 5 Kasım’dan itibaren bizzat kendilerinin istihbarat ve hatta fiili yardımı ile Türk Devleti’nin Kürdistan’ın daÄŸlık bölgelerini bombalıyor. Hatta Ä°ran ile Türkler’in anti-Kürt ittifaklarına ses çıkarmıyor. Böylece daÄŸlık alanlarda insansız bir güvenlik kuÅŸağı oluÅŸturulmaktadır.

Tabii ki burada amacımız ABD’ye saldırılmasını teÅŸik etmek deÄŸildir. Amacımız somut delillerle fısıltı diplomasisinden gelen sinyallerin iç yüzünü ortaya koymaktır. Hiç kimse dört nala gelen bildirilere bel baÄŸlamasın! Aydın denilen entellektüellerin aydın olmak gibi bir fonksiyon yerine getirdiÄŸini kimse sanmasın.

Öte yandan ne PKK’nin Güney’deki varlığı Irak Anayasası’nın önünde bir engeldir, ne de gerillanın varlığı diplomatik desteÄŸe manidir. Elbette savaÅŸan bir güç hatalar yapacaktır. Bir Ä°sveç özdeyiÅŸi şöyledir. "Mutfakta porselen (veya bulaşık) yıkamayan hiç bir ÅŸeyi kırmaz.

Diplomasi ve dış destek konusunda en özlü yazan Jan Guillou’dur. Guillou haykırırcasına şöyle der; "Kürt! Kabul görmek istiyorsan kazanmalısın!"

Yarın "dayatılanı red edenler"i ele alacağım.

Sirac Kekuyon (Bilgin)

2007-05-22




Gorusunuz