Bilge Yalçın Küçük, Cahil Kürd'e karşı-II

Bay Küçük'e tavsiyem, bize karşı seçtiği ve kenar mahallelerde cımbızla seçtiği bazı cümleleri bilimsel eleştiri adına sunmasın. Hep yazarız, Kürt eski Kürt değildir. Çoğumuz harıl harıl çalışarak raflarda tozlanmaya, alanda unutturulmaya terk edilen gerçekleri umulmadık bir gayretle ortaya çıkarmaktayız. Bunu karşımıza dikilen Düşman'ın engellemesine, kolaycı Avrupalı araştırmacıların "inandırıcı" delilleri okuma biçimlerine rağmen başarıyoruz. Şimdi Küçük'le devam edelim. Benden Şöyle bir alıntı yapmış:

"Bu hayal kırıklığımı Bilgin'den aldığım iki paragrafla aktarmak istiyorum. Bir: 'Mithra, Hititler tarafından da güneş tanrısı olarak benimsenmişti. Kendi sisteminin en büyük tanrısı olan Mithra'nın güneş şeklindeki sembolleri, bu Aryan kavmi tarafından edebileştirilmişti. Böylesi bir sembol eski bir Hitit şehri olan Ergürü'de, yani bugünkü Ankara'daki Etnografya Müzesinde muhafaza edilmektedir. Engür=Üzüm bugünkü Zaza Kürtçesi'nde hala aynı anlamda kullanılmaktadır.' Çok güzel ama, benim, burada anlamakta güçlük çektiğim iki nokta ortaya çıkıyor. Birincisi, bu 'zaza kürtçesi' tamlamasıyla yeni yeni karşılaşıyorum; şimdiye kadar 'zazaca' ve 'kürtçe' sözcükleri ile karşılaşıyorduk. İkincisi, bu 'engür' sözcüğünün zazaca'da üzüm anlamına gelmesinin de neyi ispat ettiğini göremiyorum; çünkü, Farsça'da 'angur' olarak söylenen bu söz, üzüm demektir."

Adam kırpa kırpa alıntı yaparsa işte böyle gülünç duruma düşer (bunlara kim diploma veriyor, anlayamıyorum). Küçük "Zaza Kürtçesi" tamlamasını anlayamamış. "birincisi" diyerek devam eden Küçük " ... şimdiye kadar 'zazaca' ve 'kürtçe' sözcükleri ile karşılaşıyorduk" diyor. Yani inceden inceye kafa karıştırmaya çalışıyor.Ben ise sadece kafa sahibi olanların kafa karıştırabileceklerini sanıyordum. Zaza Kürtçesi, İstanbul türkçesine karşın Türkler'in Azeri türkçesi veya Orta Asya türkçeleri'inden biri gibi bir şeydir Bay Küçük. Yani bir diyalekttir bu.

Küçük ile devam edelim, şöyle bir yorum-alıntıyı okuyucuya sunuyor: "İkincisi, bu 'engür' sözcüğünün zazaca'da üzüm anlamına gelmesinin de neyi ispat ettiğini göremiyorum; çünkü, Farsça'da 'angur' olarak söylenen bu söz, üzüm demektir." Eh şöyle diyelim: Zat-ı Aliniz cenapları için bir kelime, devasa bir kültür Kürd'ün olmasın da kimin olursa olsun gibi iğrenç bir saptırma çok önemlidir. Engur için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Türkler'in bir programını seyrederken, İştirakçilerin Ankara kelimesinin Angora'dan geldiğini söyleyip duruyorlardı. Angora bir deniz terimidir ve işin en komiği Ankara denizden 1000 metre kadar yüksektedir.

Ankara'nın Engur'dan türemesi, orada bir tanrı kabartmasının elinde engur=üzüm bulunması, burada Küçük'ün akıl edemeyeceği bir proto-Kürd kültürün hüküm sürdüğünü, bu halkın kullandığı dilin Kürtçe bakımından bir "Proto-Language" olduğunu gösterir. Evet, Persler orada kısa süren bir egemenlik kurmuşlardır. Buna bir şey demiyoruz. Fakat orada kökleşenlerin Zaza Kürtleri olduğu da oldukça berrak bir gerçektir. Buradaki Zaza Kürtleri Bugüne kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir. Yavuz döneminde 100Bin'e yakın Kürt Çaldıran Seferi sırasında sırf Kızılbaş oldukları için kırıma uğratılmıştır. İşte bu Engür kelimesi gibi kalıntılar Hittitler'in Proto-Kürd bir halk olduklarını gösteren ufak bir delildir. Bunun yanında Mithra'yı da sayabiliriz. "Mihri=Mithrayi" ismi ve coğrafi deliller ile Mittani-Hittit antlaşmasında, ki, ikisi de Aryani ve Kürdistan coğrafyasında hüküm sürmüş olan bu halklar yaptıkları antlaşmada Mithra, Varuna Nah(s)atya ve İndra'yı şahit olarak göstermişlerdir. Bu dört tanrının seçilmesinin anlamı vardır. Mesela; bir yönü ile Mithra antlaşmaların garantörüdür. Varuna; Evren, Gökyüzü ve yağmuru emrinin altında tutar vs.. Ayrıca İki proto Kürd kavmin kültür birliğini de ortaya koyar, ki bu kültür zamanımıza kadar Kürtler tarafından taşınmıştır. Bu saptamaların ışığında "manzara-i umumiye" baktığımızda amacımın zeka özürlü Prof.lar hariç herkes tarafından anlaşılır..

Böylece hırsız Moğollar'ın (Türk kolu) çalmak için büyük bir gayret sarfettikleri bir kültürü ellerinden almış oluyoruz. Biliyorsunuz dünyanın tanıdığı en kanlı bir kaç diktatöründen biri olan Mustafa Kemal iki banka kurdurmuştu. Bunlardan biri Etibank (1935), diğeri ise Sumerbank (temeli 1932'de atıldı).. Dikkat edilirse bu bankaların amaçları ne olursa olsun, Etiler ile Sumerler'i Türk göstermek için söz konusu bankalara yukarıda adı geçen kavimların adları verilmişti.. Toprak hırsızı Kemal, Kültür hırsızı Kemal, dil hırsızı Kemal, Kimlik hırsızı Kemal, kaatil Kemal veya inkarcı Kemal gibi birinin takipçileri melek olacak değiller ya!

Eskiden oltamıza geri zekalı ve Kürtler'in yokluğundan bahsetmek için çeşitli dalaveralı "deliller" sunan bir Prof, Üşümezsoy takılmıştı. Şimdi ise karşıma ikinci bir Türk Prof Çıkıyor ve "yanlışlarımı" yüzüme çarpıyor. Ama işlediği konuyu gayet iyi bilen birine çatıyor ki, ne çatış.. Ama bu Zat-ı (ne) muhterem yanılmıştı. Tıpkı diğer araştırmacılarımız gibi, Kekuyon'un da dersine çok iyi çalışarak kitabını yayınladığını. Çok sert bir taşa çarpmıştı. Kürt, Silahlı mücadele'de Türkler'e gereken dersi vermek için tek sermayesi olan canını ortaya koymuş, cephe gerisinde halkımız kan kaybına rağmen kahramanca mücadele ederken bizim yazı alanında meydanı Prof.lara bırakmamız düşünülemezdi.

Sirac Kekuyon (Bilgin)

2007-04-12

Devam edecek

Not: Yarın kan akıtmaya meraklı Türkler'in yaptıkları yığınağın anlamını irdelemeye çalışacağım için Küçük'e verdiğim cevaba ara veriyorum. Parazitler varsın ne düşünürlerse düşünsünler, darbe dahi yese bu kervan yürüyecektir. Devrim yolu iniş çıkışlarla doludur. Bu yolu her alanda Düşman'a dar etmek için savaşacağımıza and içiyoruz..

Ya Kurdistan... Ya Kurdistan!




Gorusunuz