Bay Güçlü parti kuruyor..

Kürdistan'da son zamanlarda bir gürültü-patırtıdır almış gidiyor. Masis-Güçlü Savaşı, bir tarafın güçlenmek için kullandığı bir fırsat haline dönüştürüldü. Silahsız mücadele yanlıları yukarıda adı geçen İG adlı Zat'ın şahsında bir lider bulduklarını sanıyorlar. Umarım doğru ata oynuyorlar. Fakat partileşmeye çalışan bir odak bu kadar "Guro were mi bixwe" dercesine bağırıp çağırmak, başkalarını alabildiğine tahrik etmek zorunda mıdır? Eğer coğrafya Ortadoğu gibi binbir parmağın oyun oynadığı bir alan, Kürdistan gibi bu coğrafyanın kalbi bier yer ise, ne derseniz inanmak gerek.. Yukarıda adı geçen Zat'ın yaptıklarına şaşmamamın sebebi budur. Bedavacı ve iyi bir para sahibi olan bir Zat ömrünün sonbaharında ortaya çıkıyor, ucuz bir iki nomara çekerek öne geçiyor ve geçmişte başkasının çabaları ile bir araya getirdiği kitleleri manüple ederek hatırlarda kalmasını da kullanarak liderleşiyor..

Güney'in bir devlet gibi şekillenmeye başlaması ile Kuzey'de boy veren bir Barzanici Akıma konma bedavacılığına soyunan bu Zat'ın adı çerçevesinde olmadık gürültü kopmuş durumdadır. Neredeyse 20 Kürdistani veya kendisini Kürdistani olarak lanse eden site propaganda yarışında geri kalmamak için elinden geleni yapıyor, Lider'i parlatıp duruyorlar. Peki parlattıkları bu Zat gerçekten ulusal mücadeleyi omuzlayıp götürebilecek bir yapıda mıdır? Bizce Hayır.

Bir lider, birleştirici olur. İğne ile kuyu kazarcasına kadrolarını bulup buluşturur. Kılı kırk yararcasına yararcasına pratikten geçirir. Çünkü pratik lafa asla benzemez. Pratik insanların kişiliklerinin aynasıdır. Şurdan burdan derleme kişileri bir araya getirmek, nicel bir birikim sağlayabilir, ama bu nicel kalabalık, asla nitel bir değişim yaratmaz. Söz konusu Zat hep bedavaya konmak için çırpınmıştır. Kürt Mücadelecileri'ni uyarma lüzumunu his ettiğimden dolayı bu yazıyı kaleme aldım.

PDK-Bakur ve Zat'ımız.

Barzanici Çizgi'nin Kuzey'deki tek temsilcisi, tek varisi olan PDK Bakur'un gözleri önünde cereyan eden bu bedavaya konma olayı benim gibi birliği savunan bir insanı bile zıvanadan çıkarırken, maalesef PDK Bakur'dan bir ses çıkmıyor. Söz konusu bedavacı, kurnaz Zat, 1992'den 1994'e kadar PDK-B'de fırsat kollamış, ama istediğini bulamayınca bir ton hakaret ederek bu partiden ayrılmıştı.. Neden? Çünkü kendisine biçtiği tek yer Liderlik'tir.

Bu Zat 1978'den beri açıkça PDK ile mücadele etmişti. Barzani'nin en güç günlerinde sadece PDK Bakur Barzani'nin Liderlik ettiği Mayıs Devrimi'nin bütün yükünü taşırken, söz konusu Zat 1978'de insan boyu büyüklüğünde afiş-bildiri arası yayınlarla İhtilali yıpratmaya çalışıyordu. Yine Barzani ve arkadaşlarının yine en dar günlerinde bütün Kürdistan partilerinin iştirak ettiği bir toplantı yapıldı. Bu toplantının hazırlık tutanaklarını da okudum Söz konusu Zat PDK-Güney'i ve Barzani'yi kastederek "Eğer onlar bu toplantıya katılacaklarsa biz yokuz. Biz onlara elimizi dahi uzatmayız. Çünkü o zaman bunları meşrulaştırmış oluruz" diyecekti. Bununla da yetinmeyen Zat, daha sonraki yıllarda, bilhassa Güney'in özgürleşme yoluna girmesi ile, Kuzey'deki PDK-Bakur'luları her yerde aşağılamaya çalışıyor, Faik Bucak'ı anma toplantısı öncesi attığı naralarla partiyi küçümseyici tavırlar geliştiriyordu..

Rizgarî ve Zat'ımız

Bu Zat, Partisi Rizgari'yi de liderlik hevesi uğruna paramparça etmişti. Partileri Rizgarî'nin en iyi örgütlü olduğı günlerde (1978) Mümtaz Kotan ile, belki de haklı olarak, çatışan bu Zat parti çoğunluğunu Hatice Yaşar, İkram Delen ile birlikte götürerek "Ala Rizgari"yi kuranlar arasında yer aldı. Bu lider üçlüsü 400 militan ile Güney'e çekilip Talabani ile kader birliği yaptıklarında PKK'nin bunun yarısı kadar bile savaşçısı yoktu.. Amaç Türk Devleti'ne karşı silahlı direnişe geçmekti. Zat'ımız, Şam'da bir hafta süren toplantıda Ala Rızgari'yi de bölmeye "muvaffak" olmuştu. Ne için? Liderlik için!

Ben Şam'da yapılan toplantıların tüm tutanaklarını okudum. Söz konusu Zat'ın sözleri ceviz kabuğunu bile doldurmayacak kadar boş idi. Sonunda Ala Rizgarî üçe bölündü ve bu bölünmede Zat'ımıza en küçük bölüm düştü. 1990'da ise partisinin üye sayısı ikiye düşmüştü. Biri söz konusu Zat idi. Diğerini ise siz tahmin ediniz.. Ala Rizgarî'yi böyle halleden bu zat şimdi Masis sayesinde bazı kesimlerde ummadığı bir prestij kazanmıştır. Bunu belli bir süre kullanacaktır. Ama O, ne Düşmanı tanıyor, ne Türk'ün niyetini ölçebiliyor, ne de kulağına fısıldananların aslında ne anlama geldiğini biliyor.. Onun için varsa yoksa bugün.. Eğer öyle değilse geçmişte yazdığı ve ancak bugünlerde okuduğum pek çok makalesini PKK'yi bu kadar tahrik edici kaleme almazdı..

Peki yukarıdan beri ne demek istiyorum? Biraz bunu açalım..
Söz konusu Zat, mesela HAK-PAR deneyinde, o sırada Lider olan bir Kürt Şahsiyeti'ne karşı bizim de desteğimizi almıştı. O sıralar daha henüz bu kadar bağırıp çağırmayan Zat'ımız bize bir parti lideri olabilir izlenimi vermişti. Ama kazın ayağı öyle değildi. Köprü ve ayı-dayı taktiği idi uyguladığı. Ayak oyunları onun genlerine kadar işlemişti. Bu huyunu hep sürdürdü. HAK PAR'dan sonra bir grup kurdu ve burada da tasfiyelerle tek adam oldu. Şimdi ise aklında Kürdistan'da tek adam olma rüyasını gerçekleştirmek duruyor.

Kürdistan bir olmayan iktidar oyunlarına bu Zat sayesinde çok kötü bir şekilde sürükleniyor. Oysa Kürdistan bir oyun alanı olmamalı. Kürt Milleti bu Zat'a "ya kuralına uygun olarak siyaset yap, ya da kırmızı kart göreceksin demeli.

Kısacası; A-B-C veya başka Kürt aktivistleri parti mi kuracaklar, buyursunm kursunlar. Lider mi olacaklar, buyursun pratikte bunu göstersinler. Ama eğer bu milletin umutlarını kıracak yeni bir iç boğuşma mı sahneye koyacaklar, işte burada, gücümüzün yettiğince dur diyeceğiz! Gözlerimiz üstünde!

2008-02-02

Sirac Kekuyon (Bilgin)

2007-02-02




Gorusunuz