Gürültülü sessizlik..

Geçen yazılarımızdan birinin başlığı "sessizlik" idi. Burada son Gelişmeleri tartışmaya çalışmıştık. Ama yazı, maalesef Kürtler'in iç çatışma alışkanlıklarından vazgeçmeyeceklerini sağlayamadı. Acaba şu kompüter tuşlarına basan bütün insanlarımız çocukluktan yeni kurtulmaya başlayan gençler midir bilmiyorum. Bildiğim bir şey var: Kürtler kadar bağımsızlığı teoride dile getiren ama pratikleri ile red eden bir başka millet yok gibidir. Savaşın en sıcak günlerini yaşadığımız bu süreci zımnen dalgaya alan insanların çokluğuna baktığımızda yukarıdaki saptamada öne çıkan korkunç gerçeği görmeden geçemiyoruz. Duruma biraz daha yakından bakalım:

Ülkemizin Kuzeyi, siyasi aktörlerimizin büyük bir gayreti ile, dörtnala kaosa doğru ilerlemektedir. Tek tek bazı eylemsel kesitleri ele alarak duruma bakarsak ne demek istediğimiz daha açık bir şekilde ortaya serilebilir..

-DTP'yi yıpratma manevraları: Uzun zamandan beridir DTP'yi bölmek ve adeta meclisteki grubunu yok etmek için büyük çabalara şahit oluyoruz. Bu çabayı hem Türkleri hem de bazı Kürtler göstermektedir. Türkler'in üstünde durdukları ve tasfiye etmek istedikleri kişiler sert ve biraz da tavizsiz bir duruş sergiliyenlerdir. Fakat DTP'liler bilhassa son zamanlarda, savaşın kızışması ile birlikte, duruşlarını pervasızca ve Özgürlük Mücadelesi'nin gerektirdiği bir demokratik direniş pozisyonuna gittiler. Bu direniş oldukça serttir ve bazı Kürt Kardeşlerimiz'in kavrayamadığı kadar karmaşıktır. Düşman bu karmaşık tutumu çok iyi kavradığı için Mecliste temsil edilen bu Kürt Kökenli (deyim için özür dilerim) tasfiye edilmesi gereken bir güç odağı olarak görmektedir. Onlarca tutuklama, işkenceler ve provokasyonlar bu partinin elemanlarını yıldıramamıştır.

Öte yandan bazı Kürtler partiyi zayıf biri olan Aysel Tuğluk üzerinden sıkıştırmak için ellerinde geleni yapmaktadırlar. Bilindiği gibi Bn Tuğluk "Misak-ı Milli" savunuculuğu, "Güney'in karalanması" vs gibi oldukça ters ve kendi postunu kurtarmaya yönelik manevralarla partinin bugünkü tutumuna ters gelen bir duruş sergilemektedir. Biz bu bayanın tutumunu seçimden önce ve seçimden sonra defalarca oldukça sert sözcüklerle eleştirmiştik. Hala da eleştirmekten sakınmıyoruz.
Ama, bir de işin diğer tarafı vardır. Şöyle düşünelim: Tuğluk'un parti ile ilişkisini kesmek arkadaşları için zor olmasa gerek. Bu durumda partinin grup kurma hakkı bitecektir. Meclisten beklenen optimal fayda bir anda yok olacaktır. İşte bazı meseleler böyle kılıcın keskin tarafında yürüyor. Bazıları elbette bunu ters anlayacaklardır. Varsın öyle yapsınlar.. Ben çoğunluğun ulusal reflexine güveniyor ve sığınıyorum.

-Son zamanlarda Kuzey'de alevlendirilen, uğrunda kampanyalar açılan, parti bildirileri yayınlanan İbrahim Güçlü Vak'ası'dır bahsedeceğim. Bütün bu gürültünün kaynağı Masis adını kullanarak HPG sayfasında bir yazı yayınlayarak Güçlü'yü tehdit etmesidir. Güçlü'yü hayatı boyunca bu yazı kadar güçlendiren bir eylemi olmamıştır. Şimdi insanın sorası geliyor: Başka işin yok muydu Bay Masis? Durup dururken işsizlere iş çıkarmak da neyin nesi oluyor? Ne yani suikast çağrıları ile muhalifler yok olabilir mi? Muhalif liderleri yok ettin diye bunların takipçileri hemen "yalvar-yakar" sana mı dönecekler? İşte PKK'ye kaybettiren hep bu zihniyettir. Bizim de işbirlikçilere karşı sert davranılması yönünde çağrılarımız olmadı değil. Biz hala bu çağrıların arkasındayız. Ama el insaf, Güçlü işbirlikçi sınıfına girer mi? İşbirlikçi mi arıyorsunuz alın size AK PARTİ yörüngesinde kümelenmiş bazı gerçek işbirlikçiler..

HPG bu kadar hatalı bir yazıya müsaade etti diye diğer tarafın bu kadar kükremesine gerek var mıydı? Elini tuşlarda gezdiren her sözde muhalif, MİT'in de teşviki ile durumu sertleştirdikçe sertleştiriyorlar. Şu dönemde bu tutum mu lazımdı Kürt Milleti'ne? İki taraf da büyük bir hata içindedirler. Böyle giderse Kuzey'i Türkler'e teslim edecekleri beklenebilir. İnsaf edin be adamlar! Bazıları size aferin diyecek diye bu kadar tahribata yol açılamaz. Ayıptır! Evsiz kalanları düşünün. -30 derecede yorgansız yatanları düşünün. Türk TV'lerine çıkarılan "eski yüksek sorumlular"ın tahribatlarını düşünün. Yok hayır düşünmezler! Varsa yoksa karşı tarafa "şah mat demek"tir akıllarından geçen.

Ben kişi olarak çok büyük bir acı içindeyim. Kurtuluş Savaş ve Mücadelesi veren hiç bir ülke bizimki kadar vurdum duymaz liderlere sahip değildir (Kuzey itibarı ile). "Ya ben, ya hiç" diyen bu takım aklını başına devşirmelidir. Aksi taktirde kaybedecek olan sadece onlar değil, bir bütün halinde Kürt Milleti olacaktır..

2008-01-29

Sirac Kekuyon (Bilgin)

2007-01-29




Gorusunuz