Ben ve WP sürecin başından beri neler yaptık?

Dikkat ederseniz, bu saytın doğuşundan itibaren hem ben hem de WP, Türkler'in, bazı Kürt saytlarının ve bazı Kürt yazarlarının yıpratıcı saldırılarına maruz kalmış bulunuyoruz. Oysa saptamalarımın ve WP'nin uygulamalarının geniş ölçüde günümüze de ışık tuttuğunu bazı alıntılarla ıspatlayacağız. Bu süreç boyunca, kasti olarak bozgunculuk yapanların WP ile ilişkilerinin, günah keçisi olma bahasına kararlı bir şekilde kesilmiştir.

Ama Forum yazarlarının kafakola gelmeyi red etmeleri bu tiplerin yıkıcı etkilerini durdurmuştur. Benim için mi? Hayır. WP için mi hayır.. Tavırlar doğrudan doğruya Kürdistan içindir. Bir WP mensubu olarak kaleme aldığım siyasi yazılar, ideolojik saptamalar, vizyon veren öngörüler Pek çok odağı rahatsız etmiştir.

Şimdi saptamalarımızın bazılarına geçelim:

Bakınız, Irak'ın bugünkü durumunu 2003.04.18 tarihli yazımda nasıl görmüştüm:

"Saddam Nerede, ne yapıyor?"

"Saddam'ın akibeti ile ilgili ihtimaller oldukça azdır. Eğer yazıyı okuduğunuzda hala yakayı ele vermemişse, birincisi; bombardımanda isabet alan bir yapıdan arda kalan bir moloz yığınının altında bir ceset olarak yatıyor olabilir. İkincisi; komşu devletlerden birinde, hakkında bir karar verilene dek misafir hayatı yaşıyor olabilir. Üçüncüsü; şurada burada saklanarak sonunu bekliyor olabilir. Dördüncüsü; yeraltına çekilmiş durumdadır, yeni şeyler planlıyordur. Diğer üç ihtimali geçiyor, "birşeyler planlama" ihtimalini açmak istiyorum.

Savaştan önceki demeçlere bakıldığında rejimin bu kadar çabuk yıkılışının çoğu insanda bir sürpriz etkisi yarattığını kolaylıkla saptayabiliriz. Ama rejimin şefinin ortadan kaybolması ve daha heniz bulunamaması düşündürücüdür. Elbette; Amn, Estixbarat, Muxaberat, açık polis ve milisler vasıtasıyla Irak'ı zapt-rapt altında tutan bir diktatörün hala ortalıkta dolaşması anlaşılırdır. Ama ne yapabilir bu muassır diktatör? Evet, bir yazımda kaydettiğim düşüncemi tekrarlıyorum; Saddam Irak'ı Viet Nam'laştıramaz. Buna tecrübeli ABD stratejistleri ve Kürtler izin vermeyeceklerdir. Bu doğru, ama belli bir destabilizasyon yaratabilir. Son zamanlara kadar dinmeyen silah sesleri bunun en açık delilidir. Saddam'ın istikrarsızlaştırma planı işliyor gibi.. Bunun sonuçlarını düşünmek bir dereceye kadar koalisyon güçlerinin işi, ama Kürt Liderleri'nin de işi. Günlerdir bu yazıyı kaleme almamak için kendi kendimle mücadele ediyorum. Çünkü psikolojik savaşın kurallarına göre bir felaket telallığı etkisi yapabilirdi. Ama şimdi Liderler'in düşünme vakitleri gelmiş bulunuyor. Ben de uyarı görevimi yerine getiriyorum (2003-04-18)"

Şimdi durum aynen böyle değil mi? Bu tür yazılarım hep karalandı.. Ama bir yıl sonra herkes manzarayı olduğu gibi görünce bu fikirlere sahip çıkıldı..

Öte yandan 2005.07.28 tarihinde Kürt Türk Savaşı ihtimalini şöyle ortaya koymuştum:

"Türkler, Kürt Ulusu'nun ve Kürdistan'ın yutulması, yoklara karışması konusunda nettir. Hiç kimse 'akıllı' tavizlerle, 'provokasyonlar'a meydan vermeyen sakin ve 'güven verici' bir duruşla, 'silahlı mücadeleyi red' ile küçük de olsa bazı sonuçlar alabileceğine inanmasın. Mücadele siyasi, diplomatik, sıcak temas ve psikolojik savaş alanlarında kıyasıya olacaktır. Bu kaçınılmazdır ve generaller bunu açıkça ve hiç bir tereddüte yer vermeyecek şekilde ilan etmişlerdir. Savaşın ve bilhassa psikolojik savaşın dilini çok iyi bilen birisi olarak, ben, bunu net bir şekilde okuyabiliyorum."
Şu andaki Türk hareketlenmesi iki yıl önceki saptamamızı tümüyle doğruluyor. Oysa o günlerde büyük bir koro bu görüşümüzü karalayıcı direkt veya indirekt yazılar yazdılar, ABD'nin buna izin vermeyeceğini söylediler. Erdoğan'ın Washington ziyareti bu konuyu da çözecektir. Ben hala açık savaşın başlayabileceği konusunda ısrarlıyım. En aşağısından buna hazırlıklı olmak gerekiyor, ki bu, layıkı ile yapılıyor..
Aynı yazıda duruşumuzun ne olması gerektiği konusunda şu önerilerde bulunmuştum:

"1) Herkesin yeni süreci bir topyekun savaş ilanı olarak algılaması, bu konuda tereddütler varsa bilgilenme yoluya giredilmesi gerekir.

2) Belli bir çözüme varmanın yolunun 'akıllı' davranış denilen ve eskide kalmış olan taviz politikası olmadığının, Türk Tarafı'nın buna hazır olmadığının tereddütsüz olarak bilince çıkarılması gerekmektedir.

3) Ne kadar güçlü olursa olsun, hiçbir örgütün bu savaşımı tek başına kazanma şansının olmadığının artık gerçekten öğrenilmesi gerekir.

4) Aydın olma şartının, bilhassa bu yeni süreçte, ille de iç karışıklıkta ısrar eden derin ve gereksiz sertlikteki eleştirilerden geçtiği yolundaki ısrardan vaz geçilmelidir. Bu konu kısa bir süre için ve açık kartla tartışılmalı, ulus için hayırlı ne ise o sonuca hiç olmazsa aydın genelinin hatırı sayılır bir bölümünde varılmalıdır. Bu, kesinlikle yanlışların üstüne kararlılıkla yürünmeyecek ve hataya teslim gibi bir duruş sergilenecek gibi bir anlam taşımaz.

7) Bağımsız bir aydın grubunun Kürt Örgütleri arasında mekik diplomasisi başlatarak ortamın yumuşaması için çalışması inanılmaz önemdedir. Bu aydınlar grubu çok yönlü onay aldıktan sonra ve mümkün olan en kısa sürede işe koyulması hayatidir.

8) Kürtler arası bir basın ateşkesi derhal sağlanmalı ve bu ateşkesi ilk olarak PKK deklere etmelidir.. "

Bu gün de aynı duruşu sergiliyoruz. Ama bizim duruşumuz hep istismar edildi. Sansürcülük ile suçlandık, evet sansürcüyüz dedik. Demokratik olmamakla suçlandık, evet, Kürdistan mevzuu bahis olunca demokrat değiliz.. Bu konudaki "karalamalar" bir kaç saytta açıkça, bazı saytlatda kapalı bir şekilde sürdü. Ayağına bastığımız bazı unsurların teşviki ile, ki bunlardan biri AK PARTİ'den nemalanarak Bodrum'da dçrt katlı bir villaya sahip olmuştur.. Hala bazılarınca itibarlı olabilen bu kişilik, daha lokmasını bile yutmadan, halka satacak bir hiç bir yalanın kalmadığını görmüştür.

Oysa ben müslümanlık ile ulusal kurtuluşçuluk konusunda 2005.10.13'ten itibaren 5+3 yazı kaleme almıştım. O zamanlar AK PARTİ'ye övgü dizenler, şimdi tam cepheden bu partiye saldırıyorlar..

Kusura bakmasınlar, bizim entellektüeller, fikirlerinin işlemesi bakımından, Murat Vadisi'nden geçen trene benziyorlar (1950'li, -60'lı ve yetmişli yıllardaki savaşsız günleri kast ediyorum). Bu tren bazan sekiz saat gecikmeli olarak gelir ve bir akasya ağacının yanında yarım veya bir saat "dinlendikten" sonra her nedense hareket eder. İşte bu geç algılama, vizyon sahibi olamama ve veya zihin tembelliğine teslim olma gibi sebeplerden dolayıdır.

Sayın arkadaşlar Erdoğan'ın ziyaretinde falcılıkta bulunmamak için bu gün sizinle biraz dertleşmek istedim.. Umarım sıkılmadınız.

2007-11-04

Sirac Kekuyon (Bilgin)

2007-11-04




Gorusunuz