Bay Başkan Talabanî, görüş açımın ışığında ve ne yapılabilir-II

Şimdi artık çemberi daraltalım ve Kuzey'e kilitlenelim.

Bir çok veriler, Türkiye uğruna Kuzey'in feda edilmekte olduğunu, bu konuda açıklanmayan bir antlaşmanın varlığına işaret etmektedir. Burns, ABD'nin PKK konusunda Türk Devleti'ni desteklediklerini açıklaması bu sıralarda ve her zamankinden daha net olarak dile getirmesi ilginçtir. İlginçtir, çünkü görünen köye gitmek için klavuza gerek olmadığı, ABD'nin bu desteği tüm "ayrılıkçı" Kürt Örgütleri'ne karşı vereceği açıktır. Türk Devleti ve Hükümeti'nin Başı buna rağmen hala Güney'e topyekun müdahaleyi ajandasından çıkarmış değil. Barzani'nin "üçe bölünmüş federal Irak" tezini "tek yol" olarak gördüğünü açıkladığı bir sıraya rastlatılan bu psikolojik saldırının faturası hala PKK'ye çıkarılmaya çalışılıyorsa, Kürt entellektüellerinin görevi asıl niyeti ortaya koymak olmalıdır.

Ama böyle olmuyor maalesef. Kürt İhtilali'nde dökülen kanları kullanarak zenginleşenler, çeşitli bağlantılarla menfaat ilişkilerini sonuna kadar geliştirmiş olanlar, parti çıkarı dedikleri ucubeye sarılmış olanlara Kürdistani olmaya ikna etmek, her şeyin Kürdistan için olduğunu hatırlatmak, deveye hendek atlatmaktan çok daha zordur.

Kürdistan zor günler yaşıyor. Bu son iki yıldan beri hep böyle olmuştur.

Kürdistan'ın Kuzeyi daha da zor durumdadır. Çünkü artık neredeyse dünyanın lanetlileri sayılmaktayız. Bazılarımızın buna çanak tuttuğu da cabası. Bir zamanlar Avrupa Birliği çevrelerinde seçilmiş bir belediye başkanımızın bile el üstünde tutulduğunu, bir kaç DEP'li Milletvekili'nin çeşitli toplantılarda zulme uğramış Kürt seçilmişleri diye saygıyla karşılandığını unutmuyoruz. Ama şimdi Türk Devleti'nin akla hayale gelmedik kirlilikte organize ettiği seçime rağmen 22 vekili Türk Meclisine gönderen otorite yok sayılıyor, devletler ard arda AKP'nin Kürdistan başarısını kutluyorlar. Bir tek Allah'ın kulu şu Kürtler de bu kadar Türk kepazeliğine rağmen bir şeyler yaptı demiyor.

Öte yandan Burns, ABD'nin, sözüm ona terröre karşı mücadelesinde kararlılıkla Türk Devleti'nin yanında yer alacaklarını büyük bir açıklılıkla deklere etti. İşte Burns'ın bu deklerasyonu herşeyi açıklar durumdadır. Washington, Hem müttefiği olan Türkler'i rahatlatmak, hem de Güney'i bir savaşla yüzyüze gelmekten kurtarmak için uyguladığı senaryolardan birini açıklatmıştır. Bu boyutu ile Burns'ın demeci bizde alarm etkisi yaratmalıdır. Kuzey, bütün büyük güçler tarafından Türkler'e "diyet olarak" sunulmakta feda edilmektedir. Neyin diyeti? Şu anda göründüğü kadarı ile gelecekte Güney üzerine yapılan hesapların, biraz daha hayal işletirsek; İran'a kolay ulaşma olanağı yaratılmasının pazarlığında sunulacak ve hatta sunulmakta olan diyet diyebiliriz. Bunlara ek olarak daha pekçok uluslararası oyunun ve çıkar çelişkisinin feda edilme teşebbüsümüzde rol oynadığını görememek, siyaset dünyasına bir hobi olarak bakmakla eştir. Kısacası Kuzey, muğlak bir zeminde gözden çıkarılma yolundadır.

Bu durumda, her zaman olduğu gibi iş başa kalıyor demektir.

Ne yapacaksak kendimiz yapacak ve var gücümüzle toparlanmaya bakacağız.

Toparlanma elbette en başta partilere düşen bir görevdir. Partiler arasında ise en büyük örgüte, militan kadrolara sahip olan PKK'ye daha fazla iş düşüyor. Fakat ikinci büyük güç olan PSK'nin de sorumluluğu çok yüksektir. Bu iki partimizin yayın organlarına ve onları destekleyen e-basın ile TV ve gazetelere baktığımızda hiç de iç açıcı bir manzara ile karşılaşmayız. PSK Tarafı çok olumsuz bir şekilde PKK'ye bakıyor, geçmişteki pratiklerden ve günümüzdeki tercihlerinden ürküntü duyduğunu seçtiği ve eleştiriyi aşan dille okuyuculara ve dolayısıyla kitleye sunuyor.

Öte yandan PKK'yi desteklediğini söyleyen basın ise ilkel komünistlerin elinde bir oyuncak haline gelmenin ızdırabını bütün kitleye hissettiriyor. "Köksüz" olduğunu açıkça ilan eden yazarların cirit attığı bu basın-yayın organlarında birliğe karşı set çekmek için her türlü cambazlık yapılıyor. Köksüz Arslan, kulağımıza geldiği kadarı ile, halkı manipule edip paralarına konmanın her türlü manevrasını yaparken elbette Kürdistan diye bir davası olmayacaktı. Belki bugün, forum iştirakçilerinden bir arkadaşımız Arslan'ın karanlık işlerini okuyucuların dikkatine sunacaktır. İşte böylesi bir kişiliğin Kürtler'in birliği konseptinden fayda umması mümkün mü?

Son zamamlarda PSK Genel Sekreteri Mesut Tek'in, aklımda kaldığı kadarıyla, PKK'ye bir çağrısı vardı. Bu çağrıda "birlik olmanın önünde engel olarak duran Özgür Politika (vs) yazarlarının tasfiye edilmesi herhalde çok şeyin önünü açar" mealinde sözler kullanmıştı. Bunlar yabana atılır sözler değildir. Fakat parantez içinde söyleyelim, hiç bir parti bu tür tasfiyelere girişemez. Herkes önümüzdeki insan malzemesi ile politika yapmak zorundadır.

Bu durumda bütün Kuzeyliler'i "akl-ı selim"e davet ediyor, içinde bulunduğumuz durumun doğru tahlilinden sonuçlar çıkarmalarını bekliyoruz. Biz, hiçbir kuşku taşımadan, Türkler'in kısa ve uzun vadeli taktiklerle Kürt Milleti'ni Ortadoğu coğrafyasından silme stratejisini uyguladığını biliyoruz. Bu boğuşmada hiç bir dış gücün bize yardımcı olmayacağı hemen hemen kesindir. Ne gerekli ise biz yapacağız. Hiç bir parti, büyüklüğüne ve hatta işbirlikçilik şampiyonluğunu da yapsa, süreci doğru okumazsa kırıma uğramaktan kurtulamaz. 'Türkiye Cumhuriyeti Anayasası bütün kültürlerin demokratik bir şekilde varlığını ve kendini ifade etmesini kabul eder' gibi bir nevi teslimiyeti ifade eden cümlelerin yetersiz kalacağını bilmeliyiz..

Oysa gördüğümüz kadarı ile Kuzeyli Parti, Örgüt ve şahsiyetler olarak, bütün bu olumsuzluklara rağmen çok şeyler yapabiliriz. Bunun için PKK'nin savaşma azmini kırmadan, gerillamızın ve yöneticilerinin saygılarımızı hissetmesi kaydıyla şu tavsiyelerde bulunma mecburiyetini his ettik:

-PKK artık, amiyane tabiri ile ilkel Türk Solu ile, tabiri caizse, çocukça "çelik-çomak" oynamaktan vazgeçmelidir. Seçimler ne olursa olsun, bazı yerlerde biz Kürtler'e yeteri kadar ders olmuştur. AKP, Kürdistan'ın en büyük düşmanı olduğunu açıkça göstermiş, yapabildiği kadarı ile Kürdistan'ın her yerinde çeşitli saptırıcı dernekler, kurslar, yurtlar açmış, Kürd'ü daha henüz ulusal bilinç almadan istediği gibi eğitme fırsatı yakalamıştır. Bu durum bilhassa Agirî, Wan, Çolig, Sêrt ve Ruha'da belirgindir. AKP tepeden tırnağa örgütlenmesini bütün vatan sathına yaymakla meşgulken, bir kendi kaynaklarımızın tümünü harekete geçirerek bu saldırıyı göğüslemek durumundayız. Bu kaynaklar partilerimizle ortak hareket ederek daha kolay kazanılabilir.

-Hızlı ve sahte bir İslamileşmenin yaşandığı Kürdistan'da Don Kişotvari nostaljik ideolojilerle kurtuluşa gidilemeyeceğini, gelişmelere ayak uyduran diğer Kürdistani güçlerin cephesel direnişte yer almasına, bu güçler "yıkıcılık" yapacaklarmış gibi bir gözle bakılamayacağı bilinmelidir. Kısacası demokratik Kürdistani İslami güçler dışlanmamalı diyoruz. Sahtekarlıkla yoğrulmuş, Düşman'ın İslam hareketi en kısa yoldan Kürdistani İslam ile marke edilebilir. Fakat siyasete bir oyun gözü ile bakılmadan hareket edilirse çıkar yol bulunabilir. Sahte Türki İslam, Sahte Kürdi İslam ile marke edilemez. Ancak örgütsel tekelcilikten, ideolojik ve siyasi Marxist öncülüğün gölgesinden kurtulunduğunda ve serbest, kardeşçe tartışma olanağı yaratıldığında, çeşitli düşüncelerdeki Kürt örgütleri kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

-Hedef Düşman'ı durdurmak olduğuna göre, bunun Kürt Milleti'nin (Halkı'nın) en geniş katılımı ile sağlanabileceği unutulmamalı. Bunun için fedakarlık şarttır..

Öte yandan PSK ve PDK-Bakur ve diğer Kürt örgütlerine de çağrı ve tavsiyelerimiz olacaktır, Şöyle;

-Türk Devleti'nin hem Güney'e karşı ve hem Kuzey'e karşı planlı bir ezme harekatını uygulama alanına soktuğu bu günler (ya da zaman) durdurulabilir mi? Biribirlerini ağır ve geri dönülmez bir şekilde yaralayan örgütler ne kazanmayı umuyorlar? Bu zaman dilimini bir makara gibi geri sarmak imkan dahilinde mi? Ben hepsine hayır diyorum. O zaman geçmişe sünger çekerek bir toparlanma süreci başlatılmalıdır. PSK, geçmişten beri toparlanma sürecini başlatacak olan çağrıyı partiler yapar gibi bir duruş sergilediğine göre, açıklanmayan temaslarla belli bir olgunlaşma yaratılabilir, sonuçta bir veya birkaç parti bir araya gelerek cepheleşme veya benzeri bir formülün müzakeresi için diğer güçler de davet edilebilir. Bu denenmezse, birliğe herkes isteksiz bakıyor gibi bir duyguya kapılmamız işten bile değildir..

-Belli bir süreç boyunca eleştirilerin durdurulması veya en aşağısından dostça yapılması, ortamın hazırlanması için gereklidir. PSK ve diğer örgütler bunu gerçekleştirebilir bir siyasi olgunluğa sahiptirler..

Şimdilik bu kadar. Kısacası, yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan bir milletin kurtuluşu için her yolun mübah olduğunu da eklemek isterim..

2007-09-22

Sirac Kekuyon (Bilgin)

2007-09-22




Gorusunuz