Bay Başkan Talabanî, celladını sev diyor!-II

Bay Başkan vaziyetten görev çıkarıyor gibi bir hava vermeye çalışıyor. Kendisinden röportaj alan Arap gazetecinin Türk Devleti ile PDK arasındaki gerginliği sorması elbette tesadüfi değildir. Bay Başkan bu soruyu; "Gerginliğin artık bittiğini umuyorum. Biz kendi tarafımızdan bunun için özel bir çaba içinde olacağız. Gerginlik hiç kimsenin yararına değil. Türkiye ile dostluk ilişkilerimizi geliştirmek istiyoruz ve bu ülkenin önemini biliyoruz derken bir de hayırlı bir arabuluculuğa soyunuyor. Ama işin aslı basit bir ilişki düzeltme teşebbüsü olarak algılanabilir mi?

Biz hayale kapılmaktansa işimizi sağlama almayı, atımızı sağlam kazığa bağlamayı yeğleriz. Dikkat ediniz, Türkler seçimlerinden öncesine rastlayan günlerden beri ABD'ye ikide bir çıkışmıyorlar. Bir dost ve müttefik olarak gördükleri (ki müttefiktirler) ABD'nin PKK'ye karşı artık bir şeyler yapması gerektiğini ifade etmiyorlar. Sessizce önlerine gelen olumlu sonuçlara bakıyorlar.. Benim gördüğüm kadarı ile aldıkları çok önemli sonuçlar vardır, ki bunlardan üçü belirgin bir şekilde öne çıkıyor, şöyle:

1) Kerkük referandumu'nun ertelenmesi,

2) Zebari'nin ikide bir PKK'yi terörist olarak gördüklerini ifade etmesi,

3) Kuzey'de başlatılan pasifikasyon harekatı..

1) Kerkük Referandumu'nun ertelenmesi Türkler için çok önemli bir başarı olmuştur. Bu ertelemede "emeği geçen" tüm önde gelen Kürtler onarılamaz bir hataya düşmüşlerdir. Neden? Ben nedeni izah edecek bir savaşı hatırlatacağım. Politika ile ilgilenen benim yaşımdaki insanlar, ABD'nin en zayıf günlerinin seçim sath-ı mailine girildiği, yani bütün dikkatlerin seçime odaklandığı günler olduğunu bilirler. İşte benim seçtiğim olay ABD seçimleri'nin çok yaklaştığı günlerde cereyan eder. Yıl 1956'dır. Arap Milliyetçisi Nasır Süveyş kanalı'nı millileştirmiş, bu eylem Fransa ve İngiltere'nin çıkarlarına darbe indirmişti. Kanalı geri almak için İsrail ile anlaşırlar. Uzatmayalım; 29 Ekim'de (seçimlere 9 gün kala) kanal bu üçlü tarafından işgal edilir. Bu sırada Sovyetler Birliği, Londra ve Paris'i nükleer bombardımana tabi tutacağını bildiren bir ultimatom verir. ABD Başkanı Eisenhower (İKE) de bu işgale karşıydı. Çaresiz kalan Avrupalılar geri çekildiler ve böylece Avrupa'nın ABD'siz harekete geçmesi tarihe karıştı. Yani kısacası ABD'de seçim yılları, hele eğer içte de bir bölünme varsa ABD'nin en zayıf karar verme günleridir.

İşte böylesi bir süreçte Kerkük Referandumu'nun ertelenmesinin sonucunu varın siz tahmin edin. Bu karardan geri dönmenin yolları hala açık mı bilmiyorum. Ama ne olursa olsun, Merkezi "Federal" hükümetin bir nevi şii baasına dönüşmesini beklememek, Türk'ün elini rahatlatmamak için açık olan bütün kapılardan içeri dalmak gibi bir eylemsel duruş denenmeli, bu ölümcül oyun bozulmalıdır.. Türkler'in Kerkük'te elde edecekleri sessiz bir zafer, dört parçayı da etkileyebilecetir. Bence Güney, kendi kuyusunu ve giderek Kürdistan'ın kuyusunu şartlar ne kadar zor olursa olsun kazmamalı idi.

2) Oysa yapılan bunun tam tersidir. Kafalar Kerkük'ün istikbaline kilitleneceğine, Kuzey'in safdışı bırakılması gibi uğursuz bir yöneliş için işletilmektedir. Zebari'nin ikide bir "PKK Teröristtir" belirlemesi ülkemizde teslimiyetçiliğin nerelere varabileceğini gösteriyor. "PKK Teröristtir".. Anladık! Diyelim ki öyledir. Hatta hiç onaylamadığımız bazı Kürt şahsiyetlerine yönelişleri de vardır. Peki Türk Devleti nedir? İşte burada bir yolçatına geliyoruz.

Birinci yol, bu terrörist belirlemesine Türkler'in penceresinden bakmak: Bu pencereden bakıldığında PKK, mevcut Türk Devleti'nin (ben buna yapay Türk Devleti diyorum) temellerini elinden geldiğince dinamitlemektedir. Ama son zamanlarda Kürtler bir de Güney'de devletleşmeye yüz tutmuş bulunuyorlar. Hele Kerkük'ü de bu devlete dahil etmeleri an meselesi olmuştur. Bundan dolayı mutlaka engelleyici bir strateji uygulamak gerekiyor. Bunun en kestirme yolu doğrudan doğruya Kürtler'e savaş açmaktı. Türk Askerbaşı'nın tezi buydu. Oysa AK PARTİ yürüttüğü diplomasi ile bu yolun çok zarar verici olduğunu gördü. Bunun yerine hızlandırılmış Amerikan planı benimsendi. Uzun tartışmalardan sonra bu planın uygulanması için taraflar yeşil ışık yaktılar. Böylece PKK'nin tümüyle kuşatılması, Güney-Kuzey düşmanlığının körüklenmesi yoluna gidildi. Şimdi Bay Başkan'ın ve diğer bazılarının katıldığı bu plan uygulanıyor. Kuzeyli güç sahibi örgütlerin bu oyuna gelmemeleri, düşmanlığın sebeplerini deşifre edip dostluğa devam etmeleri gerekir. Aksine davranışların acısını çok çektik..

İkincisi, Kürtler'in penceresinden bakmak: Bir Kürt nerede olursa olsun, Kürtler'in penceresinden olaya bakmıyorsa elbette ya dar, bölgeci, zayıflatıcı bir pencereden olaya bakıyordur, Ya da doğrudan doğruya Düşman'ın penceresinden olaya bakıyordur. Biz burada Kürtler'in penceresinden olaya bakalım..

Kürdistan'ın en büyük hareketleri; siyasi olarak DTP ve askeri yönü ağır basan siyasi bir hareket olarak PKK ve diğer Kürt hareketleri büyük çaba ile Kürt Meselesini savaş alanında değil, barış masasında hal etmeye çalışan mazlum millet hareketleridir. Bunlardan ilk ikisi, hata ve sevapları ile büyümüş, önemli bir altı yıllık vakit kaybından sonra bugün bile Kürdistan'da pek çok belediyeyi, Türk Meclisine bunaltıcı baskılara rağmen 20+2 milletvekili sokma başarısını göstermiş bir siyasi ve yerinden sökülemeyen bir askeri-siyasi hareket olarak çaba harcamaktadırlar. Oysa Türk Devleti siyasi hiç bir çözüme yanaşmamakta, Kürdistan'ı yakıp yıkma inadını sürdürmekte, Amed, Kendakor, Batman örneğinde görüldüğü gibi çeşikteki çocuktan 77'lik ihtiyarlara kadar herkesi ya öldürmekte ya da Başbakanları Erdoğan'ın tehdidinde dile getirdiği gibi beşikteki bebek dahil herkesi ölümle tehdit etmektedir. Gerillaya karşı kimyasal silah ve napalm kullanan, köy yakan, yıkan, Kürt ekonomisini tümden mahveden, Amed'de %80 işsizler ordusu yaratan, hergün onlarca insana işkence eden, insanlara ajanlık dayatan Türkler değil mi? İşte on numara terörist diye buna derim ben.. Bir Kürt bunları gördüğü halde sırf celladına göz kırpmak için Kürd'ü terörist ilan edemez. Varsa bir iç sorun bu oturulup konuşulur. Kardeşini feda etmek düşünülmemeli.. Biz geçmişte bu konuda nasıl PKK Lideri Abdullah Öcalan'a karşı çıktıysak, bu gün de karşı tarafı suçlayacağız, hem de şiddetle..

3) Türk Devleti, ABD'nin de tavsiyesi ile Kürdistan'da pasifikasyon hareketi'ni tamamlayıcı bir unsur olarak kullanmaya başladığında bu konuda olumsuz rolu oynayanlar da teker teker ortaya çıkmıştır. Hele Bay Başkan "Bağımsız Kürt Devleti imkansızdır", "'Türkiye'deki Kürtler' artık silahlı mücadeleden bıktı", "Unutmamak gerekir ki Irak anayasası yabancı terör örgütlerinin Irak topraklarında barınmasına izin vermiyor." gibi bir yabancı tarifi yapması ve AK PARTİ'yi göklere çıkarması mercek altına almaya değer verilerle dolu..

Devam edecek

2007-09-15

Sirac Kekuyon (Bilgin)

2007-09-15




Gorusunuz