Dört yanım ateşler içinde..

Ben Kürdistanım.. Ezelden beri nice uygarlıklar kuruldu bağrımda, nice uygarlıklara ev sahipliği yaptım, nice canlar besledim. Bağrımdan fışkıran evlatlarım beni hep korudular, korumak için canlar feda ettiler de "of" bile demediler. Dahhak'a baş kaldıran kaç Kawa sayabilirsin ki bu gerdunda? Sahtekar, hilekar Dara, Saray darbesi ile Medler'i alt ettiğinde direnen evlatlarım Magular'ı koyun keser gibi katliamdan geçiren bu gözü dönmüş Pers, bedava bir şecere ile kendisini hükümdar ilan ederken aynı sahtekarlığa başvuran Ardeşir'i, Son İran Şah'ı Muhammed Riza'yı ne kadar da hatırlatır..

Asuriler, Babilliler, Evlat bilerek yaşattığım Persler, İskenderê Makedoni hep buralardan gelip geçtiler. Yine de yok edemediler evlatlarımı. Evlatlarım Kardoxiler, Grekler'e "onbinler'in ric'atı"ni yaşattılar da çağdaşlarının parmakları ağızlarında kaldı. Kürdistan'ım ben, savaşkan evlatlar doğururum. Anlasınlar beni! Onlarca istilacıya karşı bir kişi ile duran evlatlar nereden geldi sanırsınız? Alamut'ta Selçuki'nin feleğini şaşırtan, İslam istilası sırasında kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırıp Halife Ömer'den aman dileyen Sasani Saray çevreleri ve Persler ilk günden teslim olup din değiştirirken Ardavil'de bir avuç Kürt Evladım kendisinden sayısal olarak yüz kat fazla olan Arap Ordusu'na direndi de anlaşmasız teslim olmadı. İstiladan dört yüz yıl sonra bile benim evlatlarım hala kendi renkleri olan mitolojilerini tümüyle korumaktaydılar. Bugün bile bu mitolojiyi, başka renkler altında da olsa, koruyan Êzdîler, Kakeîler, Alevi-Kızılbaşlar benim evlatlarım değil mi? Kürdistan'ım ben, görsünler beni.

MS 1300'lü yıllarda topraklarımın istilası, Barbar Türkler, Moğol sürüleri ve Arap sahtekarları ile Afyonkeş İran Şahları tarafından tamamlandığında bile susmadı koçlarım. 1639'a kadar her tarafta evlatlarımın beylikleri bütün zorluklara rağmen yarı bağımsız da olsa yaşadılar.. Bundandır ulusal kişiliklerini kaybetmemeleri. 1700'lü yılların başından beri yiğitlerimin her şeyleri "cebren ve hile ile" ellerinden alındığında direnmeleri için artık epey geç olmuştu. Düşman orduları her bahar bağrıma basa basa evlatlarıma saldırır olmuştu. Onlar her zorluğa rağmen direndiler.. Savaşsız yıl geçmedi hiç. Temiz bir savaşta hiç yenildikleri görülmedi.

Lê hay looo.. Evlatlarım direndikçe, körolası ihanetçiler içten içe kemirdi kardeşlerini. Kıskançlık, cehalet, din adı altında yürütülen sahtekarlık, satılmışlık, beş para etmez rütbeler bazı kafaları bulandırdı. Böylece bağrımdan çıkanlar; direnişçiler ve işbirlikçiler olarak iki kampa bölünmüştü. 200 yıldır evlatlarımın her kimlik, kaderini tayin hakkını kullanmak isteyen liderin karşısına bir ihanetçi direnmişti. Doğurmadığım, misafir etmek istemediğim barbarlarla işbirliği yapanlar çoğaldıkça daha bir kahroluyordum. Evladım Abdurrahmanê Goyî'nin dediği gibi; her direnişçi Bedirxan'ın bir Yezdanşêr'i ortaya çıkıyordu. Günümüze kadar hangi direnişçi iç ihanete maruz kalmadı ki?

Şimdi artık dört yanım ateşler içinde. Bir yanımda Mollalar'ın İran'ı, Öte yanımda Yetim-i Esad'ın korkak rejimi.. Kuzey'de evlatlarımın en büyük düşmanı Barbar Tırrolar.. Hele Güney'imde.. El-Qaida ile Arap milliyetçisi cellatlar, iç ihanet odakları, Şiası ile, Sün'isi ile pusuda bekleyen Araplar! Hepsi evlatlarımın asırlar sonrası yakaladıkları bir avuç özgürlüğü baltalamak için mevzide..

Evlatlarım! İşbirlikçiliğe de soyunsanız hepiniz benim bağrımdan çıktınız. Sizi yine de seviyorum. Ana'yım ben, Kürdistan'ım. Ama şimdi hançerlerini gırtlağıma dayayanların hizmetindesiniz.. Bu ne biçim tercihtir? Bu ne bilinçtir? Nasıl olurda Bana yabancı gelen, hiç haz etmediğim dört düşmanın postalları altında inletmeye çalışırsınız Ana'nızı? Onlar amaçlarına erdiğinde sana madalya mı takacaklar? Sana şimdiden "ya sev ya terk et", "Ne mutlu Türk'üm demeyenler düşmandır", "Vatan bir, millet bir, bayrak bir" diyenler sana hayat hakkı mı verecekler?

Çamura saplanan siz işbirlikçiler evlatlarım! Yeniden ananıza, vatanınızın hizmetine dönün diyorum. Vatanını, yani Ben'i, Kürdistan'ı sevmek namustur, haysiyettir. Bir parça fazla ekmek için, bir parça rahat, ama köle rahatlığı için boyun bükmeye değer mi?

Bakınız, önünüze milenyumların en büyük fırsatı çıkmış bulunuyor. Bu fırsatı hiç kimse harcama lüksüne sahip değildir. Bu fırsat biterse benim, yani anavatan Kürdistan'ın kurtuluşu bir başka bahara kalır. İç çatışmalar, karalamalar sizi hiç bir yere götürmez, geriletir. İşbirlikçiler dışında kalan evlatlarımın iç kavgalarına ne demeliyim? Bu kara savaş günlerinde hala Düşmanlarım'ın gözleri önünde biribirinizi karalamanız çok bu gerekli? Eleştiri mi gerekli, oturun yüzyüze konuşun. Biribirinize karşı seslerinizi yükseltmeden, Anavatan savunmasının gerekleri için tartışın. Bombalanıyorsunuz, tutuklanıyorsunuz, katliamlardan geçiriliyorsunuz. Ama bunların hepsi tabii geliyor gibidir ki, hiç aklınıza bile getirmiyorsunuz karşı tedbirlere katkıyı.

Ben Kürdistan'ım! Ananız! Bütün içtenliğimle mücadeleci evlatlarımın bu savaşı kazanacağını haykırıyorum. Engeller, işleri biraz güçleştirir, hepsi o kadar.

2007-08-26

Sirac Kekuyon (Bilgin)

Not: Uzun bir süredir vücudumdaki bir urun (şişkinliğin) teşhisi için son teşhis bu urun "iyi huylu" olduğu yönünde. Fakat doktorlar yeni bir parça alınması yönünde. Bu ur belirdiğinden beri bende yorgunluk had safhada. Bundan dolayı verimli çalışamıyorum. Hastalık psikisk olarak bana "vız geliyor". Bunun bilinmesini saygılarımla arz ediyorum..

2007-08-26




Gorusunuz