ABD-Kürdistan ve CIA Raporları-II

Önce bir not düşeyim: Bu küçük dizinin amacı ilkel bir anti şu veya anti bu belirlemelerine malzeme taşımak değildir. Bu diziyi böyle okuyan hayatları boyunca iyi bir politikacı, hele hele Kürt politikacısı olamaz. Biz burada devletleşmeye adım atmakta olan Kürt Milleti'nin önündeki engelleri aşma yolunda fikir cimnastiği yapılacak malzeme ortaya koyuyoruz. 1914-1947 yılları arasında başımıza gelenler hep yanlış ata oynamaktan ileri gelmedi mi? 1947-1992 yılları arasında bunun ceremesini çektik. 1992'den sonra, en aşağısından Güney itibarı ile deneyimlerden istifade ettik ve belli bir noktaya geldik.. İşte bu yazı dizisini böyle okursanız bir noktaya varırsınız.. Şimdi konumuza geçiyoruz..
------------------------------------

ABD, hem Pearl harbor deneyinde yaşadığı istihbarat eksikliği, hem de yükselmekte olan Stalinizm ve Maoizm'i durdurmak için operasyonal yönü aiır basan bir yeni örgüte, Kanunlarla eli kolu pek bağlı olmayan yeni bir dünya devletine ihtiyaç duymuştu. II. Dünya Savaşı'nın en büyük galibi olarak böyle bir görünmez devlet gerekliydi.

İşte buna cevap olabilecek örgüt, CIA, 26 Temmuz 1947'de, işlevini yitirmiş olan Office of Strategic Services (OSS)'in yerine Başkan Truman tarafından kuruldu. Tam anlamı ile soğuk savaş gerçeklerini karşılamak üzere planlanmıştı. Birçok demokratik rejimi (Guatemala, Iran'daki Musaddık, Şili'deki Allende hükümeti vs).

CIA'ın dört bölümü var; haberalma, operasyon, bilim ve teknik ile idari bölüm. Bu bölümlerin tümü aynı hedefe yönelik olarak çalışırlar. Oldukça organize bir çalışma formu tutturan CIA müttefik istihbarat ve operasyonal yeraltı güçlerini çok sıkı bir işbirliği halinde çalışıyorlar.

Svaştan sonra Stalin Türkiye'den toprak talebinde bulunarak, "Batı Ermenitan denilen coğrafyayı bir nota ile istedi. Bu talep Türkiye'ye verilmiş bi,r hediye etkisi yaptı ve ABD ile ilişkilerinin gelişmesine yol açtı. Böylece II Dünya Savaşı'ndan sonra Türk Amerikan ilişkileri Missuri savaş gemisi'nin, ölen Türk Büyükelçisi Baydur'un cenazesini de bir jest olarak birlikte getirmesi ile başladı. İnönü, misafirlerini en iyi bir şekilde ağırlamak için, Türk Milli Şefi olarak İstanbul'u pırıl pırıl temizletti, Karaköy'deki malum evin sakinleri zavallı seks kölelerini tıbbi kontroldan geçirdi ve "hizmet"e hazır hale getirdi. Bu ziyaret ile kontrollu bir gelişmeler zinciri yaşandı. Amerikan Halkı ve muhtemelen CIA 1918 ile 1937 arasındaki süreçte kemalistler'in Stalin ile dansını unutmamışlardı. Bu dansın baş mimarı olan İnönü hala iktidardaydı.

Biz 1946 ile 1975 arasında Kürtler ile ilgili yayınlanmış hiç bir CIA Raporu'na rastlamadık. Fakat Başkan Truman'ın 12 Mart 1947'de kongre karşısında yaptığı konuşma hiç bir kuşkuya yer bırakmayacak bir şekilde CIA Raporları'a dayanmaktadır. Mr Truman burada, "ABD'nin politikası, silahlı azınlıklara veya dış basıkıcılara karşı özgür halklara yardım etmek olmalıdır" diyor. Daha sonra misal olarak Grekler'e ve Türkler'e yönelik silahlı dış destekli grupların ve silahlı azınlıkların eylemlerine karşı muvaffak olmaları gereğini vurguluyor. Eğer bu kader anında muvaffak olamazlarsa, çok geçmeden aynı tür eylemlerin etkileri, Doğu destekli olarak, Batılı Devletlerde de görülecektir (Bkz; Cook, D. (1989) Forging the Alliance: NATO, 1945-1950).

ABD, DP iktidara geldikten sonra, ilk iş olarak Türkler'e bu "olumsuz komünist ve Kürtler'e karşı orduyu güçlendirmek için 200 Milyon Dolar askeri yardım gönderdi. Tabii ki bu yardım ile birlikte 1200 Askeri danışman ile gönderilmişti (Lord Kinross (1954). Türkler dolarları görünce adeta akılları başlarından gitti ve yeni paralar koparmak, daha da sağlamı NATO'ya girmek için cansiperane çalışmaya başladılar. İşte bu çabaların sonucu 1951 "komünist tevkifatı" sahneye kondu, 184 kişi Sansaryan'a tıkıldı. Sonuçta NATO'nun kapıları Türklere sonuna kadar açılmıştı (4 Nisan 1952)...

Aynı yıl ABD'nin öncülüğünde tüm Avrupa'da Gladio veya resmi adı ile "super NATO'su kuruldu. Aynı örgütü Türkler de kurdu. Örgütün Türk Devleti'ndeki adı Seferberlik Taktik Kurulu (STK) idi. Türkler'in bilimsel anlamda ilk defa sahip oldukları STK, CIA'in bir kolu olan Amerikan Yardım Heyeti binası JUSMATT'ta faaliyete geçti. Bu arada askeri yardım akışı devam ediyordu (1950-1979 arasında 5.Milyar Dolar). Paranın ve NATO'ya girmenin verdiği coşku ile Türkler Kore'ye de asker yollamak suretiyle daha fazla göze girme çabasındaydılar. Fazla detaya girmeden kaydedelim: Türkiye askeri ve kontr-gerilla alanlarında adeta yeniden doğmuş gibi idiler.

Bu arada Türkler, akıl almaz şımarıklıklara ve provokatif eylemlere başladılar. Bir yandan "Kıbrıs Türktür" konseptini buldular öte yandan da "Ata'nın Slanik'teki evi yakıldı" yalanının Türk radyolarında yayınlanması ile Ermeni ve Grek, tüm Hristiyanlar'a vahşi saldırılar düzenlendi (1955, 6-7 Eylül).. Nihayet Dulles'in Mayıs-1953'te Ankar'yı ziyaretinden sonra Ortadoğu'da anti-Sovyet bir paktın startı verildi. Daha sonra sırasıyla Türkiye-Irak antlaşması imzalandı. Ardından İngiltere, Pakistan ve İran pakta girdi.

İşte bu büyük değişimin cereyan ettiği Ortadoğu'ya, Abdulkerim Kasım'ın daveti ile 11 Yıldır Sovyetler Birliği'nde mülteci hayatı yaşayan Mustafa Barzani (ABD'liler'in o zamanlar verdiği adla, Kızıl Molla) Evine dönmüştü.. Artık hiç bir şey eskisi gibi kalmayacak, bütün hesaplar alt-üst olacaktı..

Devam Edecek

2007-07-15

Sirac (Bilgin) Kekuyon

2007-07-15




Gorusunuz