Kitlesel reflekse karşı Kawasal duruş..

Yazmadığım sekiz gün içerisinde çok önemli olaylar cereyan etti. Türk Devleti umulmadık bir açıklıkla Kürdistan'ın tümüne karşı emellerini ve Özgür Kürdistan'a karşı sıcak çatışma kararlılığını ortaya koydu. Yılların MİT Ajanı Mahir Kaynak bile esaslı bir şekilde havaya girmiş, misafir olduğu TV yayınlarında Özgür Kürdistan'ın yokolma noktasına geldiğini ilan etmişti. Neredeyse Türk Askerbaşı'nın gazasını "mübarek" eyleyecekti. General eskileri, ordusuz sivil Türk generalleri, çanak yalayıcı parti liderleri hep aynı teraneyi "çığırıyorlardı."

Tam da bu hengamede ABD'liler hafiften mırıldanmaya başladılar. Türk bunu duymamazlıktan geldi. Rice'nin " sınırlı bir müdahaleyi engelleyemeyiz" sözünü de yanlış yorumladılar ve ne kadar ileri gidebileceklerinin sondajını yapmaya başladılar. Sonuçta kesin uyarılar daha açık bir dille ve kamuoyu önünde iletilmeye başlandı, halk diline çevirirsek şöyle: "Türk, sen ne bugün, ne de yarın Güney'e giremezsin", ancaaak..

Sanırım iki gün önce, Erdoğan ve şürekası bir şeyler yumurtladı. Anlaşıldığı kadarı ile Amerikan Yetkilileri, Türk Askerbaşı'nın o olmayan onurunu kurtarmak için (Kaatiller hep onursuzdur) yeri belli, sınırı belli, zamanı çok dar olan bir Türk saldırısına izin vermişler veya Türkler öyle bir hava yayıyorlar. Gerilla'yı yönetenlerin buna ve daha geniş kapsamlı düşmanca teşebbüslere karşı hep uyanık bir duruş sergilediklerini biliyoruz. Bu tür sözde bir "yıldırım saldırı" veya daha çok adet yerini bulsun görüntülü bir bombalama ve indirme harekatı her an beklenmeli, "sarı alarm" durumu devam ettirilmeli. Sınırlı da olsa, çabuk bitirme niyetli de olsa Düşman'ın misafirliğini uzatmak, yani girdiği yerden çıkışını engellemek gerillaya umulmadık bir zafer olanağı sunacaktır. Türk Askerbaşı'nın savaş alanına sevk ettiği, komandolar ve kara askerleri hariç, 200 cıvarındaki özel timin en aşağısından yarısının ebediyyen etkisiz kılınması bu tasarlanan savaşta tartışmasız mümkündür. Gerillanın ve liderliğinin yeni taktiklerini bilenler ve tahmin edenler için bu, sürpriz olmaz.

Yine geçen günlerde Türk askerbaşı Türkler'i "kitlesel refleks"e davet etti. Bu davet bilhassa asker cenazelerinin kaldırıldığı törenlerle cevabını buldu. Türk her ilde, her ilçede Kürd'e lanet okudu, savaş naraları attı. Ben bu duruşun bazı Kürtler'de istenmeyen bir ruhsal reaksiyon yarattığını gördüm. Oysa Kürd'ün direniş ruhu bu değil. O bambaşkadır. Türk'ün kitlesel refleksine karşın Kürd'ün Kawasal direniş vardır. Köklerini tarihin derinliklerinden alan ve Newroz'larla günümüze kadar taşınan bu duruş Kürt'te neredeyse bir genetik kod halindedir.. Kurtuluş Savaşı(mı)mızda yükü bir ucundan tutmayan kişiler Kawasal duruş sergilemiyorlar demektir. Gerilla'yı, her türlü siyasal mücadeleyi uzaktan seyreden bedavacılar, hiç bir platformda konuşturulmamalı, gevezeliklere geçit verilmemelidir. Bu gevezeler hem Kuzey'de, hem Güney'de birer kene gibi sağa sola tutuyuyor, mücadelede tırnağı ile kazarak bir noktaya gelmiş olanları sözde kullanarak siyasal rant elde etmeye çalışıyorlar. Bunları bu forumda dahi tanırsınız...

Türkler yedikleri bu kadar zılgıttan sonra yönlerini içe çevirmiş bulunuyorlar. Sınırdaki etten duvar ve kullanılan her türlü insanlık dışı (yasak) silah sayesinde gerillayı mevzilerinden söküp atma ve en nihayetinde yok etme niyetleri açıktır. ABD buna da dikkati çekmiş ve ikinci elden de olsa "İnsan hakları ihlal edilmediği sürece ABD (PKK'ye karşı) operasyonları destekler" (Grossman).. Bunun anlamı; ABD'nin, PKK'ye karşı Türkler'in savaşı bir imha harekatına dönüştüğü takdirde Türkiye'yi desteklemekten vaz geçeceğidir. Ayrıca şunu da açıklıkla kaydedelim: Gerilla kurbanlık koyun değildir. Kürdistan'ın bu yiğit evlatlarının üstlerine gelen Düşman'ı geri püskürtmek veya Barbar Düşman'ın kullanmakta bir sakınca görmediği insanlık dişi silahlarına karşı bütün coğrafyada caydırıcı karşı eylemleri gerçekleştirme hakları saklı olacaktır.

Türk Askerbaşı'nın açıkladığı kadarı ile bir-iki gün içerisinde Türk basın-yayın patronları ile bir toplantı yaparak yeni "takrir-i sükun kanunu"nun el altından yürürlüğe konulması gereğini onlara anlatacak, gönüllülük esasına göre oto-sansür uygulaması işlemini daha da genişletmelerini isteyecektir. Bunun anlamı; Kürdistan'da cereyan eden her türlü olumsuzluğun gizli tutulacağıdır. PKK buna karşın mutlaka bir şeyler yapmak zorundadır. Bilindiği gibi yayın kuralları itibarı ile Roj-TV ve Özgür Politika gibi basın ve yayın kuruluşları her türlü bilgiyi gereği gibi sunamamaktadır. Buna karşın savaş alanlarından, ki bu tüm Kürdistan'dır, gelen her türlü bilgileri Kürdistani düşünen e-mediaya göndererek bu bilgilerin anında bütün dünyaya yayılmasına olanak sağlamalıdır. WP'nin bunu isteyerek yapacağına inanıyorum. Yeter ki bilgiler Rubarok gibi Site tarafından tanınan biri aracılığı ile, yani onun tarafından onaylanarak gönderilsin (yani Düşman göndermesin, desinformasyon açısından doğruluğu şüphe götürmesin).

Türkler şu anda Kürdistan'a gizli bir ambargo uygulamak için Nusaybin'den Suriye yoluyla Tel-Afar'a çıkacak ve Kürdistan'ı by-pass edecek bir yol açıyorlar. Böylece Kürdistan'a ticari açıdan büyük bir darbe vurmayı planlıyorlar, ki bu da savaş açma ile eştir. Sanırım bazıları bu yolun güvenlikli olmadığını göstereceklerdir. Çünkü Türk bir gerçeği görmeden inanmaz.. Bununiçin Şengal'i bir an önce Özgür Kürdistan'a katmak ve Tel ehfer'e gidecek en emin yolun "Habur-İbrahim Halil Yolu" olduğunu gösterecek imkanlar artar. Hatta şimdiki durumda bile bu mümkündür.

Öte yandan Türkler'in belli bir senaryo çerçevesinde geliştirdiği desinformasyon trafiğinde büyük bir hızlanma gözleniyor. Şimdi artık ADB'nin sınır denetimlerini bile; "biz vurduk Amerikalılar seyretti" şekilnde veriyorlar. Hele en şerefsiz haberleri sivillere yönelik, "sınırın öte yanında panik" şeklinde verdikleri haberlerdir. Bunu insanım diyen hiç kimseye izah etmek mümkün değil.. Yapıları iğrenç, kafa yapıları iğrenç, eylemleri iğrenç, savaş metodları ise en iğrenç olan bu Cengiz'in torunları ile sivil siyasal bir dille anlaşmak mümkün mü? İlahları kuvvettir bunların.

Bir önemli nokta daha: Erdoğan, sanıldığı gibi sivil bir şahsiyet değildir. Özgür Kürdistan Yönetimi bu adamı çok iyi takip etmezse, onu eleştirel bir dille ele almazsa Kürdistan'da seçmen oylarını bu iğrenç çay tacirine yönlendirecektir. Unutmasınlar, bu adam hala Barzani'ni sözde aşağılamak için elinden geleni yapıyor, Kürt Milleti'nin varlığını büyük bir açıklıkla inkar ediyor.

Kısaca oyunlara gelmememiz gereken günler geçiriyoruz.

2007-06-16

Sirac (Bilgin) Kekuyon

2007-06-07




Gorusunuz