Türk Müdahale'ye hazır mı?

Türk Askerbaşı yine kükredi, esti, savurdu.. Barzani'yi PKK'ye yardım etmekle "suçladı" ve terörist ilan etti. Etrafa verdi veriştirdi.. Yaşar Efendi'nin Güvenlik Sempozyomu'nda daha sonra sarf ettiği sözleri ile asıl hedefini apaçık belli etti. Bakınız, şu satırları biraz tahlil edelim de tezimizin doğruluğunu sınayalım:

Askerbaşı Yaşar Efendi, gazetecilerin savaş ihtimaline karşı sordukları soruya şu cevabı veriyor: "Her askeri harekatın politik amacı olur. Politik amaca askeri vasıtalarla ulaşılır. Askeri, politik direktif verilir, asker oturur o hedefi nasıl elde edeceğini, ne kadar kuvvetle elde edeceğini hesaplar" demiş.

Yaşar Efendi "bu konuda (savaş konusunda-NB) yazılı bir talebi olup olmayacağına" ilişkin soruyu, "Yazılı bir talep vermem. Ne talep edeceğiz biz? 12 Nisan'da biz ihtiyaç olduğunu ortaya koyduk. İhtiyaç belirledik. Böyle bir şeye ihtiyaç var. Bu planlamanın politik makamlara yönelmesi için o politik hedeflerin belirlenmesi lazım. O politik hedefler ortaya konduktan sonra biz gerekli planlamayı yaparız" diye yanıtlamış (Türk Gazetelerine göre)..

Fakat asıl baklayı ."sınıra doğru bir yığınak mı var?" şeklinde formüle edilen soruya verdiği şu cevapla ağzından çıkarıyor:

"Bahar harekatı var bunu açıkladık. Bunun dışındaki şeyler normal. Halkta beklentiyi yükseltmemek lazım."

Eeee Yaşar Efendi, hani o gürlemeler? Hani o mangalda kül bırakmamalar? Bir yetki bile isteyemiyorsun. Elinde MGK var. Hiç tereddütsüz konuyu orada tartışabilir, yetki isteyebilirsin. Ama yapmıyorsun.. Neden, çünkü artık bir Asker gibi değil, bir politikacı gibi düşünüyorsun. Gücünü Besta Bölgesinde bile gösteremiyorsun da çıkıp koskoca Özgür Kürdistan'ı "vuracağım" diyorsun. Blöfün daniskasıdır bu. Gücün sadece sivillere mi yetiyor? Atma Yaşar Efendi, din kardeşi bile değiliz, değiliz; çünkü sen Kemal denilen bir puta tapıyorsun.. Madem "halkta beklenti'nin yükselmemesi"ni istiyorsun, neydi o "onuncu yıl marşı" gösterilerin? Nerede o "operasyon (yani savaş açmak NB) gerekli mi sorusuna sektirmeden verdiğin "Evet" cevabı?

Bu saptamalara rağmen ben kişi olarak Türk'ün pasifikasyon oyununa gelinmemesini öneririm. Amerika'nın iki F-16'sı ile yaptığı sert uyarıya rağmen, Türk Askerbaşı'nın Osmanlı döneminin "gerileme devri"ne sebep olan hataları aradığı, bu gerileme devrini yeni bir yükselme dönemi ile taçlandırmak için, riski yüksek de olsa Ortadoğu'yu kana bulayacak her fırsatı değerlendireceği inancındayım. Tabii ki savaşı Güney ile sınırlandıracakları belli. Ama savaş, kafalarındaki tilkilerin telkin ettiği şekilde "zafer" ile sonuçlanırsa, sonuçta sonuçta Türk Devleti "bölgesel süper güç" olma durumunu güçlendirecek, Kerkük'ü Araplar'a "hediye etmek"le büyük bir coğrafyanın takdirini kazanacaktır. Hesap biraz da böyle.

Öte yandan Türk Devleti'nin sahneye koymayı düşündüğü macerada sayısız handikapları da var. Bunların başında, Kürdistan'a savaş açıp ülkemizin özgür bölgesine girdiğinde karşılaşabileceği Gerilla ve Kürt Ordusu'nun bunaltıcı direnişinin yaratacağı büyük moral bozukluğu gelir. Türkler aksini iddia etseler de, sıkıyı gördüklerinde sıvışan bir yapıya sahiptirler. O çok övündükleri Çanakkale "zaferi", aradan kısa bir süre geçtikten sonra bir tekşunun dahi atılmadığı hatırlardadır. Tamamen Müttefiklerin taktik bir hatası ve harcanacak insan bolluğunun yarattı bu melun "zafer"in her sene artan bir coşku ile kutlanması tamamen PS çerçevesinde değerlendirilmelidir. Kurtuluş Savaşı dedikleri şey, doğrudan doğruya bir Türk-Yunan Savaşı değil mi? İtalyanlar Mussolini'nin yarattığı istikrarsızlık yüzünden Güney ve Güney-Batı'dan, Fransızlar aynı şekilde "binê Xetê"ye, Ruslar ihtilalin yarattığı güçlükleri göğüslemek için Gümrü antalaşması ile Kars ve Ardahan'dan bir tek kurşun dahi atmadan ayrıldılar. Grekler ise yapayalnız kalmışlardı..

Türkler'in ikinci handikapı, Ekonomik durumun bu macerayı kaldırıp kaldıramayacağı merkezindedir. Türk Borsası şu anda çok sakin bir seyir izlemekte ve hatta yukarı tırmanışına devam etmektedir. Yani borsa "savaş tehlikesi yok" kanısındadır veya spekülatörler bu kanıyı pompalamaktadırlar. Yeni giriş yapan yabancı sermaye daha henüz piyasada sağlam bir yer bulmuş değildir. Ayrıca bütçenin allak-bulak olması da söz konusudur. Bozulacak dengeleri yeniden yerli yerine oturtacak IMF ve Dünya Bankası'nın kapıları da suratlarına kapanacaktır. Alternatif olarak hesaba katmaya çalıştıkları Rusya, kendisini bile kurtarmaktan acizdir..

Üçüncü handikapları ise ailelere bildirilecek olan savaş kurbanlarının yaratacağı infialdir. Türk Halkı'nın aptalca bir şekilde "vatan-millet-bayrak" mefhumunu her alana uygulama gibi bir eğilimi olsa da, bir süre sonra analar, Kürdistan Savaşı'nın bu konseptle ilgisi olmadığını görecektir. Bu da büyük bir zayıflık yaratacaktır.

Dördüncü handikapları, Kürtler'in Savaşı Türk sokaklarına taşırma ihtimalidir. Bunu defalarca yazmıştık, ama bir dahaki yazıda bunu da işleyeceğiz.

Beşinci handikapları Kürtler'in inanılmaz birliğidir. Tarih boyunca Kürtler hiç bu kadar birlik içnde olmamışlardır. Bazı laf atmaları, sürece uymayan bazı ideolojik sapmaları da bir yana bıraktığımızda, dünyanın üstünde ittifakla düşündüğü bir İstiklal Mücadelesi'ne/Savaşı'na tanıklık edilecektir. Kürt Silahlı Kuvvetleri hiç bir dönemde bu kadar eğitimli ve disiplinli olmamıştır. Hem Gerilla, hem muntazam ordu, gerektiğinde bir kaç saat içerisinde Sath-ı müdafaa pozisyonuna, yani anında tüm araziye yayılabilecekleri bir eğitim almıştır. Eğitim alınan video filmlerine baktığımızda bunu açıkça görürüz. Bu ise Türk Askerbaşı'nı fevkalade düşündürmektedir.

2007-05-31

Sirac (Bilgin) Kekuyon

2007-05-31




Gorusunuz