Bu böyle sürmemeli-II

ABD Büyükelçisi Ross Wilson, Terörizmle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi'nce (TMMM) düzenlenen "Terörizmin İdeolojik Desteği ile Mücadele" toplantısında "Geçtiğimiz haftalarda Türk güvenlik kuvvetleri PKK'ya karşı açık bir mücadele başlatmışlardır. ABD bu çalışmayı desteklemektedir. Şu anda bu ülke vatandaşlarının hayatını tehlikeye atanlara karşı Türk güvenlik güçlerinin arama, takip ve yenilgiye uğratma çabasına daha çok destek vermenin yollarını arıyoruz" demek sureti ile Terörist Türk Devleti'ne cesaret vermekteyken, biz oturup biraz düşündük mü? Bu cesaret vermenin "daha çok destek verme" aşamasına gelmemesi için yapabileceğimiz neler var saptadık mı? KKK'nin Türk Saldırılarına Cevap olarak; ''Bu saldırılara vereceğimiz cevap daha fazla ulusal birlikte ısrar olacaktır'' demesi çok olumludur, fakat içi doldurulmalıdır.

Çok karmaşık olan bu süreçte, güçler dengesini hesaplamadan, olması neredeyse imkansız bir "ulusal konferans toplanması"nı istemekte ısrar ediliyorsa düz bir mantık işletiliyor demektir.. Bereket son açıklamada bu ısrarı görmedik. Sizce sessiz bir ittifak çok şeyi çözemez mi? sesli, konferanslı vs bir çok ittifak gördük, yaşadık. PKK-PDK İttifakı'nın metni hala elimizde. TEVGER zaten ölü doğmuş bir ittifaktı. Müzakereleri bir yıl sürmüş, ömrü bir kaç ay olmuştu. PKK'nin PSK ve diğer bazı Kürt örgütleri ile imzaladığı belgelerle ne yapıldı ki?

Ben burada şunu göstermeye çalışıyorum: Şu anda fiili bir Kürt-Türk Savaşı başlatılmıştır. Bu savaş hem Güney'i ve hem de Kuzey'i içine almaktadır. Dolayısıyla doğal bir Güney-Kuzey ittifakının bütün şartları vardır. Kuzey'in handikapı ise öncü olması gereken gücün kardeşlerini küçümsemesi, Düşman'a atılacak bir taşın eksilmesine "evet" demesidir. Bu yanlıştır. Moral açıdan, etik açıdan, savaş sanatı açısından yanlıştır.. Gedik vermektir.

İşte bunları aşmanın zamanı geçmiş, Düşman "hançerini bağrımıza dayamış"ken, artık hala sen geçmişte bana küfretmedin mi edebiyatı ile ne kast ediliyor? Bir örnek vereyim: Güney'de iken bir gün PKK Lideri Öcalan ile telefonda konuşuyorduk. Söz Osman'ın (Öcalan) PDK Merkez Komitesi'nden birüye ile (adını vermiyorum) aynı masada oturmamak için "O, geçmişte Başkan'a Küfür etmişti. Boynumu vursalar onunla konuşmam" demiş ve toplantının ciddiyetini bozarak bir otel lobisinde oturmayı, toplantıya katılmaya tercih etmişti.. Ben Telefonda Sn Öcalan'a durumu şöyle anlatmıştım: "Hiç insan geçmişteki bir küfürü bahane ederek hayırlı bir işi sabote eder mi? Size geçmişte küfretmeyen kaç kişi var sayabilir misiniz? Eğer her küfredenle konuşulmayacaksa kiminle politika yapacaksınız?" Sn Öcalan buna karşı tek kelimelik bir cevap vermişti: "HAKLISIN!"

Evet o gün haklıydım, ama gelin görün ki aynı gelenek daha da boyutlanarak sürüyor ve bir partinin politikası haline geliveriyor! Çok acı bir gerileme..

İk gündür yazdıklarımın ışığında başlığa dönüyorum: Bu böyle sürmemeli, süremez de. Peki şu fiili savaş durumunu görmemezlikten gelebilir miyiz? Hayır. Türk 5. Kol harekatı'nın faaliyetllerini parça parça eklemleyebiliyor muyuz? Genelde evet. Irak Başbakanı'nın teşebbüslerini doğru okuyabiliyor muyuz? Evet. ABD'nin ikircikli durumunu görüyor muyuz? Evet.. İşte bunların ışığında ne yapmamız gerektiğine karar vereceğiz.

Eğer bakar görmez isek, dünyanın bütün ciddi basın organlarının bir Kürt-Türk Savaşı'nın başladığına işaret ettikleri görülür. O halde bu savaşın niçin başlatıldığına ve ne zaman duracağına bakma gereği bile duymuyorum. Zira savaşlar, ancak boğazlaşmayı başlatan tarafın istemlerini tam olarak dikte ettirmesi ile biter.. Veya... Karşı tarafın caydırıcı direnişi sonucu, saldırganın kuyruğunu bacaklarının arasına kıstırarak çekilmesi ile durur. Eğer zamanında saldırıya karşı en iyi savunma olan karşı atak başlatılmazsa, halkın savaşım arzusu azalır, ertelenen direnişin başarı şansı tehlikeye girer.

Bence hiç bir tereddüte kapılmadan, eldeki istihbarat bilgileri doğrultusunda hareket edilmelidir.Sızan bilgiler bize Türkler'in destabilizasyondan tümüyle sorumlu olduğu konusunda işaretlerle dolu. Yine bugün K TV'de konuşturulan Zaxo Köylüleri Türk topçu atışlarından duydukları rahatsızlığı bütün açıklığı ile dile getirerek sivil insanlarımızın tarlalarına ve otlaklarına Cengiz'in torunları tarafından verilen zararı gösterdiler.

Bu durumda,

-Kürt Yönetimi gelecekteki güçlükleri de gözönüne getirerek, hiç bir şeyi ABD Güçleri'nin gidiş tarihine ertelemeden güçleri oranında tereddütsüz ve hemen cevap vermelidirler.

-Bir çok yatırımcının Kürdistan'a sermaye transfer ettiği bu süreç, bir savaşla birlikte ters çevrilebilir. Bunu elbette biliyoruz. Ama aynı tehlike gelecekte daha açık bir şekilde ortaya çıkacaktır. Vizyon sahibi Yönetim, bugünü yarına ertelemez. Yarını daha sağlam kurmak için, bugünkü duruş çok önemlidir ve bu duruş şımarık Türk'e unutamayacağı bir cevap teşkil edecektir.

-Durumu bu merkezde düşündüğümüzde Güneydeki tüm Türk Kurumları layıkı vechiyle kontrol altında tutulmalı, görevleri ile bağdaşmayan işlerle uğraşan sözde diplomatlar persona non grata (istenmeyen kişi) ilan edilerek yurt dışına çıkmaya davet edilmelidirler.

-Bir yandan Türk'ün bu anlamsız baskısına karşılık verilirken öte yandan da profesyonel askliğin yanında mecburi vatan hizmeti ihdas edilmelidir. 2.5-3 sene olacak olan bu hizmet çok ciddiye alınmalı, vatanın istiklal ve özgürlüğü tehlikeye girdiğinde herşeyin bir kenara atılması gerektiği bilince çıkarılmalıdır.

-Dikkat edilirse Özgür Kürdistan'ın savunulmasında bir tek Amerikan Askeri'nin dahi burnu kanamamıştır. Baba Bush'un (George Bush) bize I. Körfez Savaşı'nın ertesinde öğrettiği bir gerçek vardır: ABD Özel olarak Kürdistan için bir tek askerini dahi feda etmeyecektir. Fakat şu anda Irak'ın genel istikrarı söz konusu olduğuna göre Türkler'in bu istikrarı bozucu davranışlarına göz yummayacağı hesaplanabilir. Bundan şu anda istifade edilmezse yarın çok geç kalınacaktır.

Biraz da kapalı bir şekilde arz ettiğimiz bu noktaların üstünde durulması gerektiğine inanıyorum..

2007-05-15

Sirac (Bilgin) Kekuyon

2007-05-15




Gorusunuz