Türk Pasifikasyon Harekatı

Bu gün Düşmanlar'ımızın organize ettiği bir terör saldırısında onlarca vatandaşımızı daha şehitler kervanına kattık. Düşman'ı tanıyanlar, Hewlêr'deki saldırıyı bir alarm olarak kabul etmişlerdi. Dolayısıyla bugünkü saldırıyı, şu veya Kürt Kenti'nde bekliyorlardı. Pasifikasyon hareketi ile bu tür saldırıları ayrı tutmak mümkün değildir. Çünkü onlar Kürd'e karşı topyekun bir savaş başlatmışlardır ve ne yaptıklarını çok iyi biliyorlar. Evet pasifikasyon ve savaş kol kola yürütülüyor.

Pasifikasyon en iyi şöyle tarif edilir: "Direnişçi (isyancı) bir 'bölge'deki insanları, halkı, milleti barışçı bir duruş ve itaat eden bir insanlar grubu, halk veya Millet haline çevirmektir. Bu konuda verilen misaller, doğrudan doğruya modern veya klasik sömürgecilerin, belli bir ülkeyi sömürgeleştirmek için yürütülen yıkıcı bir savaşla birlikte, silah taşımayan halka yönelik olarak uygulanır..

Bu kısa tarifi biraz da ne demek istediğimi anlatmak için sundum. Uzun zamandır fazla açık olmayan bir şekilde, Askerbaşı B Anıt'la birlikte manifest hale gelen Türk pasifikasyon harekatı; oldukça planlı ve kararlı bir şekilde uygulanıyor. Biraz açarak nelerin niçin yapıldığını görelim derim..

Yurt içinde..

Yurt içinde Türkler ülkemizdeki ilhakçı inkarcı pozisyonlarını sağlamlaştırmak için bir kaç kol halinde çalışıyorlar..

-Birincisi; Türk kontralarının iyi örgütlü olduğu alanlarda, mesela Xarpêt (Elazığ), Malatya, Adıyaman, Anteb gibi yerlerde hakimiyetlerini daha da güçlendirmek, Kürdistan'da bu birimleri örnek bölgeler haline getirerek halkın kafasını karıştırmak için bir vitrin olarak kullanıyorlar. Bilhassa Malatya ve Xarpêt'te kontra örgütlenmesinin çok güçlü olması, oradaki Kürt Gençleri'nin de söz konusu örgütlerde faal hale gelmelerini sağlamış, orada kendi milletine karşı savaşan eski Osmanlı Devşirmeleri'ni hatırlatacak bir şekilde kendi soylarına karşı fiilen harekete geçerek eski nesli sindirmiş, Türk'e itaate zorlamıştır.

-İkincisi; Çewlig, Muş, Van ve giderek Agirî ile Kars'a kadra olan bir hatta güçlü bir Türk kontrol mekanizması kurulmuş, maalesef, PKK'nin ve diğer partilerin durumu kavrayamaması, halk tabanının nabzını elde tutacaklarına, "rakip" Kürt örgütlerine bazı sayısal üstünlüklere dayanmayı yeğlemelerinden dolayı Düşman'ın pasifikasyon hareketine bile çanak tutmuşlardır.

-Üçüncüsü; Kürt Milleti'ni topyekun alarma geçirecek önemde olan bir diğer harekat alanı, Cizîra Botan, Silopî ve Şirnak'ta başlatılan hızlı, zorlayıcı ve kirli pasifikasyon harekatıdır. Buna bağlı olarak Düşman; Botan'dan Hakkari'yi de kapsayan bir alanda, özellikle sınır boyunda insanlarımızın beyinlerini teslim almaya çalışıyor. Bunun için mesela Silopide 300'ü aşkın yeni Köy Korucusu alınarak halka gözdağı verilmeye başlanmıştır. Cizîr'de her gün şehir içinden gövde gösterisi yaparak Cudî'ye doğru hareket eden Türk Tankları, dağlarımızı gölle yağmuruna tuttuktan sonra aynı gövde gösterisi ile "üsse" dönüyorlar.

Yurt Dışında

-Dördüncüsü; Türk Askerbaşı'nın emri ile Avrupa'ya akın akın gönderilen baldır bacak dışarda sözde sanatçılar vasıtası ile Avrupa'daki Kürd'e karşı bir kültür baskısı, savaşımı başlatılmıştır. Harika TV reklamları ile süslenerek iştah uyandıran bu yoz Kültür akını doğrusu kitlelerin ilgisini fazlasıyla çekmektedir.. Ulusal bilincin yerini parasal bilincin aldığı bu kitle gittikçe görünür bir şekilde ulusal hareketten uzak durmakta, iğrenç bir çukura gönüllü olarak batmaktadırlar. Yaradan Güç bunlarının tümünün belasını versin! Doğrudan doğruya pislik kokan bu kişilikleri zorla da olsa engellemek bence görevdir..

-Beşincisi Türk Metropollerinde meydana gelen Putçu (Laik) ve riyakarlar ayrımında, Kürtler'in sanki mecbur imişler gibi tavır almalarıdır. Kendisi olmayı engelleyen şu meşhur "halkların kardeşliği" konsepti sayesinde ulusal kişiliği gittikçe kaybolan kitleler haline dönüştürülmüşlerdir..

İşte bu pasifikasyon harekatında "ilk kurtarılacak" yer olarak halkın büyük baskı yaşadığı Cizîr, Silopî ve Şirnaq seçilmelidir. Buralara, eğer mümkünse, yabancıların da içinde bulunduğı heyetler gönderilmeli, halka moral verilmelidir. Başta DTP olmak üzere bütün siyasi partilerimizin yönetim düzeyinde kol kola hedef bölgeye ziyarette bulunmaları ses getirecektir. Gündem seçim olmaktan çıkarılmalı, kesin bir şekilde pasif direniş aşamasına geçilmelidir. Örneğin polis ve korucuların sık yaptıkları yürüyüşleri kesen oturma eylemleri geliştirilebilir. Halk hiç bir şekilde yalnız kaldığı ve yalnız kalacağı hissine kapılmasına seyirci kalınmamalı (yapılan ziyaretler, basın bildirileri vs sayesinde).

Türk Askerbaşı B Anıt, Kontra teşkilatlarını harekete geçirerek yaptırdığı ve arkasında durduğu kitlesel mitinglerle istediğini almıştır. AK PARTİ mitingini izleyenler, gördüler. Kürt Ulusal Hareketi'ne karşı bu partinin de aynı sloganı attığını, B Anıt grubu ile yarışırcasına Erzurum'u bir bayrak tarlasına çevirdiğini gördüler. Bu durumda şunu kesinlikle tekrarlıyacağız: Ayrışma Türk'ün kafasında tamamalanmıştır. Bu ayrışmayı kabul etmeyenler bizim öncülerdir..

Henüz geç değildir. Silkelenin. Ortadoğu'yu kurtarnaktan vazgeçin. Siz kendinizi kurtarın yeter. Diğerlerinin beğenmesen de bir "ulus-devlet"leri var. İyi düşünün. Geri dönüşsüz noktadayız, görün..

2007-05-13

Sirac (Bilgin) Kekuyon

2007-05-13




Gorusunuz