Canavarlarla çevrili bir uygarlık adası: Kürdistan

Kürt İnsanı zihinsel işleyişini hızlandıracak olan eğitimden mahrum bırakılmış olabilir, bırakılmıştır da. Ekonomik açıdan kapalı ve ilkel bir düzen devam ettiriyor olabilir, ettirmiştir de. Çağdaşlıktan yer yer habersiz kalmışlığı da işin cabası.

Ama aynı Kürt iki asırlık İstiklal Savaşı ve mücadelesi boyunca kendi tecrubeleri ile çok şeyler öğrendi. Bir nevi deneme-yanılma metodu ve kendi öz geleneklerinin de katkısıyla teknolojik temele oturmasa da ideolojik ve felsefi bir uygarlık geliştirdi. Bilhassa 1920-li yıllardan itibaren yavaş yavaş şekillenen devasa bir zihinsel devrimdir bu. Kürt Milleti uygarlaştıkça, her başkaldırıları dış bağlantılarından da istifade eden Düşmanları onlara karşı neredeyse sonsuz sayılabilecek bir kin geliştirdiler, vahileştiler. Verdikleri sözleri tutmayıp görüşme yerinde tuzağa düşürerek veya amaçlarına erdikten sonra şehit ettikleri Simko'yu, Seyyid Riza'yı, Qadî Mıhemmed'i ve Kasımlo'yu bir çırpıda saymayacak kaç Kürt var?

Bu canavarlar; Araplar, Farslar ve Türkler'dir. Kürtler'in bunların elinden çektiğini kim kimden çekti ki? Tarihte Farslar'a, Arap-İslam İmparatorluğu'na, Osmanlı'ya direnen Kürtler, 1920'li yıllardan sonra Kemalist TC denilen uyduruk devlete, Şahlık İranı'na, İslami İran'a, Arap Irak'a, Arap Suriye'ye tek başlarına direndiler. Düşman bu direnişlere karşı her zaman kalleşliklerle dolu ittifaklar kurdu; Kürtler'i tıpkı Agirî'de olduğı gibi arkadan vurdu.. Kürt Milleti geliştirdiği direnişler boyunca ikibuçuk milyon şehit verdi de dünyanın "gık"ı bile çıkmadı.

Kürtler şehitler vermekle yılmadılar. Birer okul olarak kullandıkları direniş günlerini zihinsel devrimlerini derinleştirmek için kullandılar. Tecrubelerinin ışığında "Başkaları"nın da acı çektiğini öğrendiler. Bu "başkaları" bazan Düşman tarafından evlerini terke zorlanıyor, bazan da katliamlardan geçiyorlardı. İşte Ermeniler, işte Grekler (6-7 Eylül olayları), işte Kürt Êzdîler İşte Kürt Kızılbaşlar.. Kendisi aynı acıyı çekerken "Başkaları"nın acısını görmezden gelmediler.

Nihayet 1961 Eylül Direnişi'nin kahraman önderi Mıstefa Barzani "Başkaları"nın haklarını program maddesi haline getirdi. Böylece Tırkoman, Asuri ve Keldaniler; içten gelen, şekilsel olmayan duygularla, kültürel hak sahibi olarak addedildiler. Böylece savaş artık "Başkaları"nın da savaşı haline geldi. Bu savaş şimdi yeni bir içerik kazanmış çıplak uygarlar ile tok ilkeller arasında cansiperane bir boğuşmaya dönüşmüştü. Ama dünya Ortadoğu'ya hep bir yemlik olarak baktığından bu büyük hak ve adalet savaşını her zaman saptırarak şu veya bu Canavar lehine müdahale ettiler.. Nixon'un o çok adi oyununu kim unutabilir? Amerikan Kongresi'nin bir nevi mahkum ettiği o büyük aldatmayı kim içine sindirebilir?

Sonrası tam bir felaket! Halabçe, Enfal ve kabaran şehitler kervanı.. Düşman'ın ilhak ettiği Kürt Yurdu'nun Kuzeyi ve Doğusu'nun "sınır" kapılarına defalarca dayanan milyonlarca Kürt.. Günde elli çocuğun hayatını kaybettiği o "sermayê teres"in dondurucu soğuğunda verilen bir dilim ekmeği kapma kavgası.. İnsan onurunun yerle yeksan edildiği dramlar serisi biribirini takip edip durdu..

Doğu'da Şahlık Rejimi'ne karşı Humeyni'yi destekleyen ve hatta Iran'a giriş çıkışlarını bile sağlayan Kürtler, aynı Humeyni iktidara geldiğinde hak yerine nasihat almadılar mı? Aynı Humeyni değil miydi Qasımlo'yu aldatıp şehit ettiren? Ardından Şerefkendi de aynı şehadet şerbetini "Allah Korkusu" taşıdığını söyleyen bu Zebani tarafından gönderilen infaz timlerinin kalleş tuzağında içmedi mi? Doğu'da insanların zorunlu göçe tabi tutulmaları, köylerin boşaltılması bugün dahi sürüp gitmiyor mu? Şu anda İran Devleti, Kürtler'in en büyük Düşman'ı Türkler'le gizli bir ittifak halinde hareket etmiyor mu?

Kuzey, yaşadığı felaket düşünüldüğünde Güney'den sonra ikinci sıradadır. Güney'de 7000 Köy boşaltılmıştı, Kuzey'de ise dile 4500 köy coğrafya'dan silinmiş durumda. Kuzey'de Altı Milyon insanımız göçe zorlanmışken, Güney'de bu rakam bir milyonu gösteriyor. Kuzey'de; Lice neredeyse yerle bir edilecek şekilde bombalandı, Cizîrê Botan ve Şirnaq hedef gözetilerek bomlanmıştı. Bu zulüm karşısında Goyîler başta olmak üzere pekçok Kürt alt aşiret grupları Güney'e göçetmek zorunda kalmıştı.. Kuzey'de 1966'da başlayan komando baskınlarında Düşman'ın sergilediği onur kırıcı tutum 1984 Atılımı'ndan sonra derinleşerek devam etti. 30 Bin cıvarında faili meçhul (!) cinayet yaşandı. Hapishanelerde bile cinayetler vahşice sürdü. Kirli, tam da Türk'e yaraşan bir savaştı sürdürülen. Newrozlar'ın meşrulaşması için verilen "savaş"ta kaç şehit verildi, bilen varsa beri gelsin!

Kuzey Direnişi'nde olumsuzluklar arayanlar olabilir. Ama hakkını yememek kaydıyla.. PKK'de, tıpkı Güney'de olduğu gibi, dini birer grup olarak yaşayan, ama Türkler tarafından din değiştirmeye zorlanan Kızılbaşlar ve Êzdîler fiilen ve parti programı maddesi çerçevesinde resmen Müslümanlar ile eşit sayıldılar. Süryani-Keldani-Nasturiler de azınlık halklar veya komşu halklar olarak kabul edildiler. Radyo ve TV'de bu etnik grup ve cemaatlere yer verildi.

Kürt Güney'de, Doğu'da eşkiya, Kuzeyde terörist, Güney-batı'da işbirlikçi damgası ile öldürülürken dünya hiç kılını bile kıpırdatmamış, hatta bu katliamları susmak suretiyle onaylamışlardı. Qamışlo Katliamı az bir şey mi? Kürt Dini ve siyasi liderlerinin sıkı bir takip altına alınması, öldürülmesi yetmiyormuş gibi ABD Meclis Başkanı Pelosi soluğu Şam'da alıyor, Yetim-i Esad'ı onurlandırıyor.. Bu rejimin geçmişine bakın.. Xızam el-Arab yaratmak için Binêxetê'de yaşayan Kürtleri yerine göre 20-30 kilometre içlere sürmediler mi? Kürtler'e "Suriye Kimliği" vermemek suretiyle bir nevi açlığa mahkum etmediler mi (bkz karne ile gıda dağıtım programına)..

Şimdi açın haritayı şöyle bir bakın.. Irak'ta Şii-Sün'i çatışması hedefsiz bir can alma mekanizması gibi işliyor, günde zaman zaman 200'ü aşan sayıda masum insan can veriyor. Sadece pazara, işe veya hava almaya çıkan insanların geri dönmesi mucize haline dönüşmek üzere. Bu can alma pazarını Türkler, Farslar ve Suriyeliler ellerinden geldiğince teşvik ediyor, neticede siyasi bir rant bekliyorlar. Türkler tarih boyunca sahip çıkmadıkları Türkmenler'i birdenbire hatırlayıp "sahip" sıkıyor, ITC adı altında örgütleyip yönetiyor, silahlandırıp karışıklık yaratmak için sokağa salıyorlar. Beşinci kol hareketini harekete geçirerek Kürt Katliamı provaları yapıyorken bir de yağ gibi üste çıkıp "haklılık" iddiasında bulunmuyorlar mı? Gel de ölme!

Kuzey'de ve kendi içlerinde yarattıkları güvensizlik ortamında insanları boğazlayan, Türk Kanunları'na uygun olarak kurulan partilerin yöneticilerini zindanlara tıkıp göz dağı vermeye çalışmıyorlar mı? Kürtler "barışçı çözüm" dedikçe silah şakırdatan, federe de olsa devletleşme yolunda önemli adımlar atan Güneyli insanlarımızı boğma tehditleri savuranlar bunlar değil mi?

Velhasıl canavarların kuşatması altındaki bir özgürlük ve demokrasi adası..

Kürt birleş ve bu adayı koru, genişlet!

2007-04-19

Sirac (bilgin) Kekuyon

2007-04-19




Gorusunuz