Newroz'da provokasyon olabilir mi?

Dört bölgemizden sadece Kuzey'e yönelik olarak Türk Kara Kuvvetleri Komutanı Başbuğ tarafından yöneltilen ve daha ziyade katılımı azaltmayı amaçlayan resmi ve açık bir tehdit duyduk, TV'de seyrettik. Bunun dışında Türk Irkçı takımından muğlak ve Kürt Halkı'na yönelik bazı tehditler de aldık. Bu tehditlerin gönderildiği e-maillerin bazılarının adresleri şöyledir (fakat eğer gerçek adres verilmişse, çünkü bunlar korkaktır, hep saklanırlar):

Email: ebru@06>@mynet.com
Email: ulku_ocaklari@mynet.com
dogan_aynur@hotmail.com
serdar_sazak_21@mynet.com

Bu adresleri Türk Güvenlik yetkililerine de bildiriyorum. Umarım araştırırlar.

Bu arada Türk yetkililerinin, bilhassa Kürt Kimliği kazanan Mersin gibi bir merkezin de aralarında bulunduğu bazı yörelerde Newroz'u yasaklaması, bir aczin ifadesi olarak algılanmıştır. Bu tavırlarını protesto ediyoruz. Hak bir bütün halinde vardır, siyasi hedef açısından seleksiyon yapılamaz.

Ben kişi olarak, uluslararası durumu da gözönüne alırsak, Newroz'da Türk Devleti güdümlü bir provokasyonun olmayacağı inancındayım. Yukarıdaki adreslerden gelen zırvalara kulak asmamak lazım. Çünkü artık, MHP'si, Saadeti, CHP'si, MİT'i, JİT'i, Kontraları, Çeteleri ile bütünlüklü bir savaş makinası vardır karşımızda. Ferdi gibi gösterilen saldırılar uzak bir ihtimal de olsa belki yapılabilir. Ama açıkça beyan edelim, saldırılar ferdi de olsa sorumlu olarak Türk Devleti'nin yakasına yapışılacaktır. Xrant Dink olayında asıl sorumlu olan JİT'e varmadan koparılan zincir bizi bağlamaz. Biz Türk Devleti'nin ilhak ettiği her karış toprakta işlenen her siyasi suç ve cinayet için Türk Devleti'ni muhatap alırız (Kürt Ulusu olarak tabii ki).

Kürt Halkı, bilhassa Kuzey'de HİÇ BİR ÖRGÜTSEL, KİŞİSEL, İDEOLOJİK endişe ile hareket etmeden, bu sene de mahalli yönetimleri elinde tutan yönetimin organize ettiği Newroz'lara kitlesel olarak katılmalı, Kürt Milleti'nin Mitolojik değerlerine kıskançlıkla sahip çıkmalıdır. Katılımın azlığı düşmanın duasıdır.

Türkler, Kuzey'de yaşayan Kürt siyasetçilerine bunaltıcı bir baskı uyguluyorlar, bu elbette biliniyor. "Neden şu şöyle yapılmadı" gibi ucuz eleştiriler çok sakıncalıdır. Türk Polisi onlarca DTP'li insanımızı pervasızca gözaltına almış durumdadır. Öyle ki bazı yerlerde "yedek kadrolar" işleri üstlenmişlerdir. Ama bütün bunlar NEWROZ COŞKUSUNU yok edeceğine körüklemiştir. Parmaklar tereddütsüzce Dahhak'ı göstermektedirler. Meydanlar dolacaktır. Bunda tereddüt yok.

Mücadele her zaman yüksek sesle verilemeyebilir. Etrafı namlularla çevrili insanların mücadele tarzı ile dağdakinin mücadele tarzı bazan (veya her zaman) oldukça farklı olabilir. Bazan, Zerdüşt'ün açıkça vaaz ettiği gibi, buğz etmek yeterli olabilir (ki İslam'da da var, kalben de olsa yaradan'ın düşmanlarına, yani Dahhaklar'a kin gütmek, onlardan nefret etmektir).

İşte bu buğz'un etkili olması için katılım inanılmaz derecede yüksek olmalıdır. Düşman'dan ancak böyle beklenir. Ben kişi olarak güçlerimizin dağılmasından yana değilim. Başka örgütü güçlendirmemek bahanesi ile evde oturulmasından yana değilim. Gün, meydanlara çıkma günüdür. Gün Amed'in ne olduğunu gösterme günüdür.

Bir de sloganlar meselesine gelelim: İnsanlar bazan istedikleri sloganları esaret şartlarında atamayabiliyorlar. Bu arada duruma uygun bir anekdot nakledeyim: Devir, 1960 Cuntası devri.. DP askerler tarafından yasaklanmış, parti önderleri tümüyle tutuklanmış, Menderes, Polatkan ve Zorlu idam edilmişti. Ama "siyaset boluk kabul etmez" derler ya, işte öyle olmuş ve DP'nin yerine Adalet Partisi (AP) kurulmuştu. Ama yasaklardan dolayı bir türlü Demokrat Parti'nin (DP'nin) devamı olduklarını söyleyemiyorlardı. Ama o günlerde hiç kimsenin yasaklayamayacağı bir slogan bulmuşlardı, Şöyle: "Gözlerimize bakın, ne dediğpimizi anlarsınız"..

Evet Kitleler büyk baskı altına alınabilirler. Ama onların gözlerine bakın, ne demek istediklerini anlarsınız.

2007-03-17

Sirac (bilgin) Kekuyon

2007-03-17




Gorusunuz