Gül Amerika'da

Türk Dışişleri Bakanı, Güney'e ve hatta ABD'ye karşı tehditkar demeçlerden, kuvvet yığmalardan ve uzun diplomatik hazırlıklardan sonra nihayet ABD gezisini başlattı. Baştan beri kaydettiğim gibi, bazı tavizler aldığına inanasım geliyor. Bu tavizleri abatılı bulsak bile, yoğurdu üfleyerek yemeyi öğrenen bir milletin evladı kuşkuculuğu elden bırakamaz.. Türk Devleti boşuna üst üste üç yetkilisini ABD'ye göndermemeyi öğrenmiş olsa gerek. Ama geçmişte yapılan ve sonuçları abartılı olarak sunulan Beyaz Saray ziyaretlerini de unutmuyoruz. Bilindiği gibi hükümetlerinin başı Erdoğan'da 2 Ekim 2006'da Başkan Bush ile görüşmüş, ardından şu oldukça iyimser demeci vermişti:
"Toplantımızda birçok konuyu, özellikle de terörizmi tartışma fırsatımız oldu. Terörizme karşı mücadelemizi kararlılıkla sürdürmek için atılan ortak adımlar, ilişkilerimiz için büyük önemli taşımaya devam etmektedir. Aslında, terörizmle küresel ölçekte savaşabilmek için ortak bir platform kurma konusunda aynı görüşü paylaşıyoruz.
--------------
Sonuçta çok olumlu bir toplantı olduğunu düşünüyorum ve bu yüzden Başkan'a teşekkür etmek istiyorum."

Bu "olumlu" toplantının bir sonuç vermediği, dağın fare doğurduğunu, Erdoğan'ın Beyaz Saray'daki büyülü havaya kapılarak sanal bir zafer elde ettiğini sandığını hep birlikte izlemiştik.

Gül'ün gezisi de pek istediği gibi geçmedi. Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi'nin ummadığı bir şekilde kendisi ile görüşmeyi red etmesi alışılmış bir diplomatik davranış olmasa gerek. Sonradan görüştüğü Amerikalılar ise kendisini kısmen de olsa rahatlatmışlardı. Bilhassa PKK konusunda mesafe alındığı belli. Türkler'in sınırlı da olsa bir müdahale izni almış olabilecklerina dair bazı zayıf işaretler var.

Gül'ün bir gazetecinin: "Türkiye'nin askeri müdahalede bulunup bulunmayacağı" hususundaki sorusuna verdiği cevap oldukça düşündürücüdür. Soruyu şöyle cevaplıyor Gül: "Yapılmaması yönünde ABD'den bir telkin sözkonusu değil.

Görüştüğümüz bütün yetkililer, birşey yapmak zorunda olduklarının farkındalar. Daha fazla konuşmanın doğru olmadığı kanaatindeyim. Ama bu konuda bir kararlılığı görmedim dersem doğru olmaz"

Gül bu temaslarda iki önemli mevzi'de ilerleme kaydetmeyi, Ermeni katliamı yasa tasarısının geçmesi halinde bile en aşağısından Başkan Bush tarafından geri çevrilmesini ummakta, PKK konusunda ise "daha fazla konuşmayı uygun bulmuyorum" şeklinde dile getirdiği sırrın bir gerçek olarak su yüzüne çıkmasını beklemektedir.

ABD'den "Türkiye'nin PKK'ye karşı bir operasyon yapma isteğine karşı bir telkinde bulunulmamasını" altını çizerek ilan ederken oldukça emin bir tavır sergiliyordu.

Bu duruşun bir psikolojik savaş tavrı olduğunu da hesaba katarak, ilgili herkesin teyakkuzda bulunmasını tavsiye ediyorum. Ama Güney Yönetimi'nin bugün Kürdistan Federe Devleti'nin tek gücü olduğunu, Kürtler'in, Bağdat'ta başlayan temizlik harekatına geniş miktarda askeri birlikler ile katıldığını bildiğimize göre Gül'e "elma şekeri" verildiği izlenimi bende güç kazanmıştır. Türk, Irak'ta istikrarı bozucu eylemlerin organizatörlüğüne soyunurken, Kürt teröristlerle mücadelede ter dökecek, şehit verecek ve tam da bu sırada Barbarlar sürüsü Kürt Milleti'nin onurunu ayaklar altına alarak arkadan vuracaklar.. Eğer ABD buna müsaade ederse pes doğrusu..

Biz buna inanmama hakkımızı koruyoruz. Ama her ihtimali göze alarak o cephede de savunmamızı derinleştireceğimizi düşünüyorum (bilhassa PKK).

2007-02-07

Sirac Bilgin

2007-02-07




Gorusunuz