B-H Raporu çöpte, Türkler şokta..

ABD'de "kaç-kurtul" politikasını temsil eden Baker-Hamilton Raporu (B-H Raporu) ile Başkan ve ve Lider Bush'un "başarıya mahkumuz" çizgisi çarpıştı ve New York Times'in de kaydettiği gibi ciddi bir alternatifi ortaya konmayan çizgisi aylarca çarpıştı. En nihayetinde Kennedy'ler Hanedanı'nın son temsilcisi Edward'ın küçük bir grupla desteklediği B-H Raporu neredeyse tümüyle çöpe atıldı. Böylece tam bir kaos ortamı öngören Rapor, bir kaç destekleyici alan hariç, hiç bir uygulama şansı bulamadan ortadan kayboldu. Kısacası Bush, savaşı derinleştirerek kazanma yolunu arıyor. Ama bunu ABD'nin son şansı olarak yorumlayanlar yanılıyorlar.

Öte yandan Türkler son zamanlarda Kerkük'le yatıp, Kerkük'le kalkar oldular. Kendilerini yasal, uluslararası hukuk ve tarihi bağ itibariyle hiç alakadar etmeyen Kerkük'ün aidiyeti konusunda hak sahibi olduğunu iddia etmek, zorbalıktan başka bir şey olmasa gerek. Kürtler'in tarih sahnesine hızlı çıkışları, demokrasiyi öğrene öğrene içselleştirmeleri, insan haklarına, azınlık haklarına ve azınlıkların ulusal kimlikleri hiç bir baskı altında olmadan saygı göstermeleri Türk Askeri Dikta Rejimi'ni istikbali açısından endişeye sevk etmiştir. Kürd'ün böylesine demokratik bir yapı oluşturarak tarih sahnesine çıkması Ankara'nın eski inkarcı ve imhacı çizgisinde ısrar etmesini imkansız kılacaktır. Asker bunu biliyor, sivil bunu biliyor... Ama hiç kimse kendi kendine bile itiraf edemiyor.

Türk Başbakan, Başkan Bush'un yeni stratejisi'ni açıklamasından önce "Irak meselesinin Türkiye için AB meselesinden daha öncelikli bir hal aldığını" söylemekle "Kürd'ün kazanmasını engellemek için 56 yıllık AB rüyasından bile vazgeçebileceklerini ima etmiştir. "Gelişmeler bizi bunu söylemeye zorlamıştır" demesi ise çıkmaza girmekte olduklarını açıkça ortaya koymuştu. Erdoğan "Irak'taki gelişmeler çok tehlikeli şekilde ivme kazanmıştır, bu saptaması ile iç ve dış kamuoyunun dikkatini çekmek istediği"ni söylemişti. Gürcü kökenli Türk Başbakanı Erdoğan "Kerkük'te bir referandum oldu bittisine tevessül edilmesinin Irak, komşu ülkeleri ve bütün bölgede çok tehlikeli gelişmeleri tetikleyebilecektir" dedi ve Türkler'in buna seyirci kalmayacaklarını üstüne basa basa söylemekle Kürt Milleti'nin gözünü korkutmaya çalıştı (Erdoğan'ın acemice kurduğu bir PS cümlesi).

Amerika'nın tam yetkili büyükelçisi'nin Erdoğan'a cevabı hiç gecikmeden ve tam bir açıklıkla geldi. Halilzad, Kürtler'in ABD için vazgeçilmez bir müttefik olduğunu, "Irak'ta elde edilen kazanımlar, Kürtlerle olan sıkı ilişkilerimizden kaynaklanıyor. Kürtler, ABD'nin başarı sağlaması için destekte bulunuyor." Sözlerine şunları ekleyerek Türkler'in tam kudurmalarına yol açmıştı. Hele ABD Büyükelçisi'nin şu sözleri kelimenin tam anlamı ile Türk Devleti'ni, askeri ve sivili ile bunalıma itmeye yetmişti: Halilzad; "Kürdistan'dan koparılan Kürt bölgelerinin durumunun normale dönüştürülmesi çalışmaları devam etmektedir" demiş ve şöyle ilave etmişti, "Iraklıların dışında başkalarının Irak'ın içişleri üzerine açıklamalarda bulunmasının kabul edilemez"

İşte bu Türkler'in hesaplarının alt-üst olmasına, müdahaleye göz yumulacağı hususundaki propagandalarına ölümcül sayılabilecek bir darbe endirmişti.. Ardından Dişişleri Bakanı Rice'in "eğer çekilirsek Kürt-Türk Savaşı çıkar" mealindeki sözleri geldi. Sinirleri alt üst olan Türk Başbakanı "ABD 10.000 kilometre öteden Irak'a müdahaleyi bir hak olarak görüyor, yanmakta olan Türkiye'nin teşebbüslerini 'dış müdahale' olarak görüyor, bu kabul edilemez" mealindeki cevabı geldi.. Ama iş işten geçmişti.

Kürtler B-H Raporu'na toplu olarak gösterdikleri direnişin meyvelerini almış, olumsuz unsurların oldu-bittileri'ne set çekmişlerdi. Hatırlarsınız, ben WP'de üst-üste yazdığım yazılarla ve diğer insanlarımızın uyanıklığı ile kendi ölçümüzde en üst düzeyde direnişe yazı alanında katkıda bulunmuştuk. Bazılarına pesimist bile gelse olabileceklerin en kötüsünü "olabilir" olarak kabullenerek uyarılarda bulunmuştuk. Türk Devleti'nin B-H Süreci'nin başından beri İmralı'yı da gerici, teslimiyetçi bir çizgide "adeta" kullanmış, her hafta görüşmelerini yaymıştı. Biz buna da dikkati çekmiş, ama kupkuru, içeriksiz ve seviyesiz bir İmralı düşmanlığına sapmadan gerçekleri halkımıza göstermiştik.

Halkımız şimdi artık tahmin gerektirmeyen açık bir savaşa katılıyor. Irak'ın tam kurtuluşu ve terörden arınması savaşıdır bu. ABD'den sonra ikinci güç olarak ve toplam onbin kişilik iki tugaylık seçme askerlerden oluşan Kürt Ordusu'nun bu gücü direkt olarak Bağdat'a girecektir. Umarız Şii ve Sün'i'ler bu fedakarlığı yanlış yorumlamazlar. Ben kişi olarak bu müdahaleyi sonuna kadar destekliyorum. Çünkü bu müdahale okun yaydan çıktığının göstergesi olacaktır.
Fakat ne strajiden, ne Irak'ın iç durumundan ve ne de Türk Devleti'nin bedavacığı'ndan haberdar olan ABD'li Demokratlar hala hiç bir şey anlamış değiller. Demokrat Reed bunların tipik bir örneğidir. Reed'in "Irak hükümeti, askeri çabasını desteklemek için peşmerge birliklerini Bağdat'a sürecek mi?" sorusuna ABD Genelkurmay Başkanı'nın "(sanırım) evet" demesi üzerine soru sahibi Demokrat Senator, "Bence onlar (Kürt tugayları) Kürtler için çalışır" diyerek Kürtler'le ittifakı sabote etmeye çalıştı, ama boşuna.

Kürtler, hiç kuşkusuz bu son gelişmelerle rahatlamış durumdadırlar. Ama tedbiri elden bırakmaya asla niyetleri yoktur. Artık yalnız değiliz. ABD Genelkurmay Başkanı, Dışişleri bakanı, Pentagon ve Beyaz Saray bizi rahatlatmışlar. Kaderimiz artık biribirine bağlanmıştır. Şu anda sürecin başından çok daha iyi bir durumdayız. Emin adımlarla savaşa gidiyoruz.

Kazanacağız. Çünkü biz ve müttefikler kazanmaya mahkumuz.

2007.01.13

Sirac Bilgin

2007-01-13




Gorusunuz