Amaç ayrı, yol ayrı...

Baker-Hamilton Grubu'nun panikçi raporu yayınlandığından beri Kürt Milleti'nin hassas yurtsever ve milliyetçi kesimi gözüne uyku girmemecesine mücadele ediyor, B-H grubu'nun hem ABD'yi (belki), hem bölgeyi, hem Irak'ı ve hem de Kürt Milleti'ni kanlı bir çatışmaya çeken rapurunu irdeliyor sakıncalarına dikkati çekiyor. Bu sakıncaları Pentagon ve Dışişleri çok iyi biliyor ve Beyaz Saray tarafından da layıkıyla anlaşılması için mücadele ediyorlar.

Bilindiği gibi Kürdistan Başkanı Barzani, Rapor'un Kürdistan için taşıdığı yıkıcı ve kabul edilemez etkilerini maddeler halinde kamuoyuna ve bu arada müttefik ABD ve İngiltere'ye bildirdi. Bu çıkış Güney'deki Kürt Partileri, meslek kuruluşları ve kitle örgütleri tarafından da benimsendi. Ardından yine Başkan Barzanî pek dikkat çekmeyen ve Irak çapında olacak bir demokratik cephe oluşturulması için çalışmalar başlatacağını açıkladı.

Öte yandan Rapor'un yayınlanması ile birlikte ABD Yönetim kademelerinde başta Dışişleri Bakanı Miss Rice olmak üzere ciddi bazı kurum ve şahsiyetlerden eleştiriler gelmeye başladı. Başkan Bush tarafından, bilhassa ABD'nin politikası'nı oluşturan temel direklerden biri olan Pentagon'na mensup ve Irak'ta görev yapan askeri liderlerin itirazları gözardı edilemezdi (politik havanın zorlayıcı etkisine rağmen). Bu karmaşa karşısında Beyaz Saray, bilhassa Kürtler'in kararlı direnişlerini de gözönüne aldı ve Başkan Bush'un 13 Aralık'da açıklamayı bildirdiği Yeni Irak Politikası'nın kamuoyunun bilgisine sunması, daha derinlemesine incelemesi için yeni yıla bırakıldı.

Öte yandan Başkan Bush'un çok olumlu bir önerisi veya kararı, ki Başkan Barzani ile aynı merkezdeydi, kamuoyuna açıklandı. Irak'ta "ılımlılardan oluşan bir cephenim inşası gerekiyordu..Bunlar, Rapor'dan sonra Başkan Bush'tan duyduğumuz ilk olumlu sözlerdi.. Ardından Başkan Barzani ile bir telefon konuşması yapması, son zamanlarda Kürdistan'ı teğet geçen politikaların değişmekte olduğunun işaretlerini mi taşıyor, göreceğiz.

Bu arada Türk Devleti, İstanbul'da "Irak'taki Sünni Arapları destekleme kongresi" toplantısına ev sahipliği yapınca bu "misafirperverlik" Irak Hükümeti'nin tepkisine yol açtı. PUK Media'ya göre "Hükümet Sözcüsü Ali Debağ, bugün düzenlendiği basın toplantısında, Irak Hükümeti'nin İstanbul'da düzenlenen konreden duyduğu rahatsızlığı dile getirerek, Türkiye ve diğer komşu ülkelerden bu tür kongrelerin düzenlenmesine müsaade etmemesini istedi".

Bu münferit olay bile komşu Devletler'in Irak'a herhangi bir müdahalesinin patlamalara yol açabilecek ağırlıkta sonuçlar doğurabileceğinin işaretleri ile doludur. Irak'ta herkes biribirini kollarken, ABD'nin iç politik sebeplerden dolayı rota değiştirmeye kalkmasının çok pahallıya mal olacağını görüyor olmalı..

Peki akıllı olması gereken Kürt Entellektüeller nasıl tavır aldı?

Rapor yayınlandıktan sonra PDK Genel Sekreteri Mîranî entellektüel Kürtler'le bir toplantıda buluştu. Muhataplarından biri söz alarak "siz, Kürdistan'a gelen her Amerikalı'yı ayakları altına kırmızı halı sererek karşıladınız. Böylece kendinizi 'ucuzlattınız'. Bu yanlış değil miydi?" şeklinde formüle ettiği sorusuna şu cevabı verdi: "Türkmen'in Türkiye'si, Şia'nın İran'ı, Sünniler'in Arap dünyası gibi destekçileri varken bizim kimimiz var? ABD bize özgürlük mücadelemizde yardım eden tek ülke iken biz onlara değer vermeyip ne yapacaktık" mealinde çok düşündürücü bir cevap verdi.. Evet, burnunun dikine giden, belki de Düşman'a bir taş bile fırlatmamış olan bu insanlar yukarıdaki cevabı derinlemesine anlasınlar da ondan sonra konuşsunlar derim.

Bir de Kuzey var. Bu bölgemizde, Kürt Milleti'nin enteller itibariyle önemli bir kesimi ilhakçıların solları ve dincileri ile evliliklerini hala sürdürüyor, Milletimize Düşman olan bu odakların, fırsat buldukça milletimizin şerefi, namusu, şehitleri ve tüm mukaddesatı olan ulusal değerleri başta olmak üzere; kazanımlarına, ulusal davadaki yürüyüş tarzlarına, ittifaklarına saldıran, en aşağısından çamur atan bu marjinalleri sadece dinlemekle yetiniyorlar. Bazı odakların taraftarları ise, ki bunlar Kuzey'de en iri olanlardır, Kürtler'in millet olarak darbe yemesini adeta kendilerinin doğrulanması olarak algılıyor, işten gelip iki kaşık yemekten sonra dişlerini bile fırçalamadan zehir zemberek saldırılarını büyük bir zevkle tuşluyor ve forumlara gönderiyorlar..

İstiklali bir tarafa bırakın, en ufak bir otonomi bile amaç olmayınca bütün dünya Kürtleri'ni türkiyelileşmeye çağırmak da tabii oluyor. Bu tipler, Türk entelleri ile zevkli bir sohbeti, bir kadeh tokuşturma seansını, cahil bırakılmış, baskı altındaki zihni ile anlamaz, geri zeka gibi görünen Kürd ile karşılaşmaya bin kez değişmezler. Bunlar içtikçe, entel sohbetlerine daldıkça kendilerini "modern" hissediyor, maymun uygarlığının baş üyeleri arasındaki yerlerini alıyorlar.
Son Rapor'un yayınlanması ile "ben demedim mi"ciler alabildiğine artmış durumda. Bunlar ABD'ye ver yansın ederken, aslında Kürt ile psikolojik savaşın en sert şeklini sürdürüyorlar. Tereddüt yaratmak, Anti-Amerikan duyguları yaymak veya yerleştirmek bunların önlerine koydukları hedeflerdir. Hedef Kürd'ün savaş ve mücadele azmini kırmaktır. Ama biz, Kürt Milleti'nin uyanık evlatları olarak buna asla müsaade etmeyeceğiz. İttifaklarımıza sadık kalacak ve daha da geliştirmek için çabalayacağız.

Öte yandan da savunmamızı geliştirmek için Liderler'in büyük çabalarını gözlüyor, güvenimizin arttığını hissediyoruz. İş başa kaldığında dünyayı Düşman'a dar edeceğimizi dost ve düşman görecektir.

2006-12-15

Sirac Bilgin

2006-12-15




Gorusunuz