Ulusal gurur, kararlılık ve zafere kilitlenmek..

Tam oniki ay sonra ya Kerkük Referandumu olacak, ya da millet olarak büyük sıkıntılara gireceğiz. Anayasalar uygulanmak için yapılırlar. ABD'nin de destek verdiği Irak Anayasası'nın 140. Maddesi (mealen), Saddam'ın Kerkük'te yarattığı Arabizasyon'un ortadan kaldırılması ile Aralık-2007'de Kürtler'in çoğunlukta olduğu yerlerin kaderi hakkında referandum yapılmasını öngörüyor. Anayasa'nın bu maddesinin uygulanmasını engellemeye kalkan tüm iç güçler ağır bir suç işlemiş olacaklar. Bu konuda belirleyici baskı uygulayan dış güçler ise Irak Halkı'nın iradesini hiçe saymış olmanın bedelini ödemeye hazır olmalıdırlar.

Peki "bedelini ödeme hazır olmalıdırlar" ibaresinin içi nasıl doldurulacak? Uluslararası arenada toprak meseleleri mahkeme kararları ile çözümlenemeyeceğine göre, geriye; savaş, daha yumuşak politik mücadele, diplomasi ile güçlü destek kazanma gibi başka vasıtalar kalıyor.. Fakat esas olarak iş her zaman başa kalır. Bu alan çok kaygandır ve hiç bir güce sonuna kadar güvenilemez.

Kuzey Kürtler'i olarak biz, psikolojik savaşın önemini hala layıkı ile kavramış değiliz. Oysa Türkler bu alanı çok bilimsel ve sistemli olarak kullanıyorlar. Kerkük Merkezli propaganda, diplomasi ve eylemli savaşımlarında, Kuzey'i sindirme, Kuzey ile Güney arasında kopukluk ve giderek düşmanlık yaratma, Kuzeyli Kürtler arasında onarılamaz ayrılık konusunda yüksek gayret sarf etmeleri boşuna değildir. Türkler böylece ilan ettikleri topyekun savaşın gereğini yerine getiriyorlar.
Siz bakmayın Ağar gibi kaşarlanmış savaş suçlularının Türk Askerbaşı ile ayrı düşmüş gibi bir görünüm arzetmesine. Türk siyaset makinası çeşitli açılardan aynı hedefe kilitlenmiş bulunuyor; Kürt Ulusal Kurtuluş Mücadelesini tasfiye etmek. Bunun için ilk hedef olarak Kerkük seçilmiştir. İçine girdiğimiz şu son oniki aylık süreci çok iyi kullanmaya çalışıyorlar.

2003 Yılından beri her günü ayrı bir stress yaşatan kritik ve altın değerinde bir süreç yaşıyoruz. 2007 ise kozların paylaşılacağı en sıcak yıl olacaktır. Irak Devleti hemen önümüzdeki yaz aylarında Irak Ordusu'nun komutası'nı üstlenecektir. Tümgeneral William Caldwell "Bu takvim, geçen hafta Amman'da bir araya gelen ABD Başkanı George Bush ile Irak Başbakanı Nuri El Maliki'nin tartıştıkları hızlandırılmış takvimdir" Neden bu hız? Bunu düşünmek elbette görevimizdir.
Bütün bunlar Türk, Fars ve Arap Devletleri'nin KÜRTLER'E KARŞI PSİKOLOJİK ÜSTÜNLÜK SAĞLAMA TAKTİĞİNİN PARÇALARIDIR. Ortadoğu konusunda, ABD'de geçmiş demokrat iktidarının (Clinton) beceriksizliği ve popülist manevralarla durumu idare etme eğilimi asıl yaraya neşter basmaması sonucu biriktirdiği ve Kürtler'in de derinden rahatsız olduğu problemlerin bir çığ gibi büyümesine yol açmıştır. Demokratlar şimdi de bu kez dünya çapında "artistlik yaparak" demokrasiye giden yolu yine tıkıyorlar.

Kürt, Uluslararası durumu elbette dikkate alır. Olumlu ve karşılıklı çıkarlara hizmet eden ittifaklara, ahdine sadık kalarak girişir. Ama bu, müttefiklerimizin bizim yerimize sorunlarımızı çözecekleri anlamına gelmez. İş her zaman olduğu gibi bize düşecektir. Ulusal Gurur ve Onur bu kritik günlerde devreye girmezse ne zaman girecektir? Özgürlüğün ucundan yakalamış, 200 yıldır aralıksız sürdürülen İstiklal Mücadelesi'nin şehidi, gazisi ve mücahidi olan Kürt Milleti'nin Ulusal Onur uğruna şahlanışı elbette yaşanıyor, yaşanacaktır. Bunu dost düşman herkes bilsin. Biz, Ulusal Gurur ve Onur'umuzu ayaklar altına alanın Tüm Ortadoğu halklarını temsil eden Türk, Arap ve Fars Devletleri olduğunu biliyoruz. Onlar sayesinde hayat bulmadık. Onlara rağmen, katliamlarına rağmen yaşıyor, mücadele ediyor ve topraklarımıza sahip çıkıyoruz. Türk'ün Moğolistan'dan gelip ülkem ile ilgili kırmızı çizgiler çizmesi, kıçına sandalyenin çivisi batmış gibi "şuna hassas"ım, buna hassas"ım diye bağırıp çağırmasını umursamayacak nok

taya ermiş bulunuyoruz. Şu anda kaderimizi kendimiz tayin etmekten başka çözüm aramıyoruz. Türk, Fars ve Arap Devletleri bizi ezmek için kafa yapılarıı ile, askeri güçleri ile ve diplomasileri ile seferberdirler. Her şey Kürd'ün yokedilmesine kilitlenmiştir. Biz de kendi açımızdan hayata sımsıkı sarılmış bulunuyoruz. Büyük Şehit Zilan'ın dediği gibi; "biz hayatı uğrunda ölecek kadar seviyoruz"..

Kararlıyız. Çünkü artık yaşanan ilhakçı-inkarcı kafaların bizi yok etme planlarına direnmenin yaşamak olduğunu biliyoruz (berxwedan jîyane). Türk Hükümeti'nin başı tarafından Ankara'da tertiplenen ve karekteri kuşku götürür 15 Arap ve Türkoman Cephesi mebusunun çağrılı olduğu toplantıya karşı Kürt Parlamenterler'in gösterdiği tepki iyi bir kararlılık gösterisi değil midir? Ama bizler de birşeyler yapmak, Bağdat'ı e-mail bombardımanına tabi tutarak uyumadığımızı gösterme lüzumu hissetmşyor muyuz? Kararlılık dişe diş bir mücadele gerektiriyor. Düşman'ın yürüttüğü şerefsiz diplomasiyi boşa çıkarmak elbette Kürdistan Silahlı Kuvvetleri ve Gerilla'nın işi değildir. Bir şey daha: Diplomasi yürütmek için organizasyon çok önemlidir. Ama bir organizasyon yok diye yan gelip yatamayız. Yaratıcı olmalı, döneme uygun eylem şekilleri geliştirilmelidir.

Kürt Milleti Düşman tarafından zafere zorlanıyor. Kürt Milleti'ne karşı bu kadar pervasız bir şekilde müdahaleci olmalarını, ilan edilen ateşkesleri dalga geçercesine yok saymalarını anlamakta güçlük çekenler, Türk Devleti'ni oluşturan unsurların insan sınıfına konulamayacağını, bunların tek dilden anladıklarını, o dilin de silahların dili olduğunu artık görmelidirler.

Madem ki "No Deal" diyorlar, madem ki bizi her yerde vurma hazırlığı içindedirler, o halde biz de bütün beyin ve fizik gücümüzü ortaya koyarak zaferi yakalamak durumundayız.

2006-12-06

Sirac Bilgin

2006-12-06




Gorusunuz