Bir genç, iki mail... İşte yeni neslin eleştiri anlayışı..

Bugün (06.12.01)aynı şahıs tarafından gönderilen ilginç iki e-mail aldım. Belli ki yazan 40 yaşın altında, yani genç. Hatta öyle anlaşılıyor ki adı geçen insanımız Uko-Apocular-PKK zinciri ortaya çıkarken veya daha sonra dünyaya gelen gözü kapalı, bakar görmez bir taraftar veya militandır. Terbiye diye bir şey tanımıyan bu "genç" birinci mail'inde şöyle yazıyor:

"Yazan: Fuat
Email:............
Konu: sen o zata kurban ol.o olmasan sen kürdüm diyemezdin
sen kürdler icin ne yaptin,bu küflemis yazilar yaziyorsun kim okuyor.".

İnsanlarımız, doğum tarihleri veya rüşte erdikleri günlerin öncesini göremiyorlarsa, tıpkı yukarıdaki mail'in sahibi gibi, tarih okumuyorlar demektir. Eğer bir okuma alışkanlıkları varsa o da sadece Öcalan'ın yazdıkları ile sınırlı oluyor.. Bu insanlarımızda tarih bilinci ve ona bağlı olarak toprak bilinci bir türlü gelişmiyor.. Söz kunusu insanlarımızda sürecin sıcaklığına bağlı olarak muğlak bir Kürtlük bilinci gelişmiştir. Bu insanlarımızda Tarih, ulusal kişilik, ulusa mensubiyet bilincinin tümüyle Öcalan'la ve onun eylem ve söylemleri ile sınırlı olduğu sanısı vardır.

Bunun için beni, kendi deyimi ile "O Zat"a kurban ediyor ve "O Zat" olmazsa "Kürd'üm" diyemeyeceğimi iddia ediyor. Görüldüğü gibi bu insanımızın bana karşı yazdıkları bir nevi dinsel rituellle çakışıyor. "Sen Kürdistan için ne yaptın" diye sorması da aynı anlama gelir. Tarih bilinci eksik olan, hegelsel diyalektik veya onun "değiştirilmiş şekli" olan Engels diyalektiğini (Marx himself never referred to "historical materialism.") bir yaklaşım mantığı olarak kullanmayan bu gibi yurttaşlarımız elbette birikimi ve birikime yol açan süreci anlayamazlar. Toplumsal devinimin sağladığı birikim sonuçta ya evrimsel olarak, ya da determinist müdahale ile değişime yol açacaktır.

Kürdistan merkezli olarak daha anlaşılır bir dil kullanırsak, eğer Milletimiz (bazıları milleti kapitalizmle başlatır, ama mütevazi bir Kürt araştırmacı olarak ben dahil, bir çok Batılı araştırmacı bu görüşe katılmaz) MS 600'lü yıllardan beri bir çok istilacı güce karşı direniş sergilenmeseydi dağılıp giderdi. Oysa Kürt Milleti Arap, Fars, Turkoman veya Moğol istilalarına karşı koymakla can kaybına uğradı, ama bu sayede, içe kapanarak, kaybolmaktan kurtuldu. 1800'lü yılların başına kadar Osmanlı'ya karşı özerkliğini koruyarak geldi. Ama birlik olup kökten kurtulmayı "unuttular". Ehmedê Xanî bunu şöyle eleştirir: "Ger dê hebûya me îttîfaqek / Vêkra bikira me înqiyadek / Rom û Ereb û Ecem temamî / Hem'yan ji me re dikir xulamî" ("Kürtler birlik olsaydı, Rum, Arap ve Ecem bize baş eğerdi")
Kaynak Kürdistan-Post; Hejarê Şamil..

Sonraki yıllarda sıralanan kanlı Kürt direnişleri ve ortaya çıkan kirli anti-Kürt ittifaklar hep bir sonraki başkaldırı için birikim sağlayarak günümüze gelmiştir. Türk askeri cumhuriyetine karşı başgösteren 29 Direniş ve Güney'deki birikimler neticesi başlayan 11 Eylül İhtilali olmasaydı acaba bugün Botan'ın hali ne olurdu? Hatta Öcalan'ın kendi itirafı ile derinden etkilendiği Miseefa Barzanî Liderliği'ndeki Bu ihtilal olmasaydı, belki de Öcalan üyesi olduğu ve kontr-gerilla'nın kurduğu "Komünizmle Mücadele Derneği"deki düşünsel anlamdaki yerini muhafaza edecek veya o cephedeki parti ve örgütlerde anti-Kürt savaşımını devam ettiriyor olacaktı.
Kısacası Ben ve benim kuşağım Öcalan'a Kürtlüğümüz konusunda hiçbir şey borçlu değiliz. Tam tersine kendisi en temel alanlarda bizlere borçludur.

Bu durumda mail sahibi vatandaşımız her sosyal devinimin bir birikime dayandığını, volontarist müdahalelerin tek başlarına bir anlam ifade etmediğini, eğer Kürt "Halkı"na daha da faydalı olmak istiyorsa, öğrenmelidir. İşte o zaman davranışları daha da anlam kazanır.

Bu mail sahibi yurttaşımız aynı gün bir mail daha göndermişti, Şöyle:

"Yazan: Fuat
Email:..........
Konu: anlayamadim senin yazilarinda birsey
sen bir tarafda p.k.k ve baskani lehine konusuyorsun bir tarafdan alehine, kusura bakma belki yanlis okudum.."

Şimdi çok daha vahim bir hata ile karşı karşıyayız. Yurttaşımız, okuduğunu anlamadığını itiraf etme cesaretini gösteriyor, ama yine de her şeyi Öcalan'a ve PKK'ye bağlı olarak görüyor. Üstelik yesi yazılık seriyi okumadığı izlenimini de açıkça veriyor. Alıyor önüne yazıyı, başlıyor PKK ve Öcalan taramasından geçirmeye. Eğer yazıda bir övme varsa o yazı iyidir. Eğer yoksa yazarın canı cehenneme! Hele hele eğer Öcalan ve PKK'ye bir eleştiri varsa, yazar haindir.

Çok kolay, çok basit bir şekilde ya yerin dibindesiniz, ya da göklerde.. Arası yoktur bunun.

İşte malzememiz budur, bunlarla uğraşıyoruz. Kafa işletmekte çok cimri olan, fakat sadakatta alabildiğine extrem olan bu nesille daha çok uğraşacağız gibi..

2006-12-02

Sirac Bilgin

2006-12-02




Gorusunuz