Bilimsel Sosyalizm ve anarko-sosyalizm laboratuarı Kürdistan..VII

Şimdi sorabilirsiniz; bu yazı dizisini hazırlamaktaki amacın nedir? PKK'nin zayıflamasına hizmet ederek neticede yıkılmasını mı amaçlıyorsun?

Yazı dizisinin zamanlaması açısından oldukça yerinde bir sorudur bu.. Bazan doğruları yazmaktan imtina ettiğimiz günleri yaşadığımızı Yurtsever-Milleyetçi her Kürt biliyor, görüyor. Bundan dolayı dizi biraz tuhaf gelebilir. Ama sebep itibariyle "aması var" bu dizinin. Savaşın Güney'i de içine alacak şekilde genişleme işaretleri taşıdığı bu zaman diliminde benim Kuzey'in en büyük örgütünü zayıflatmak gibi bir düşüncem olamıyacağını, yazılarımı bir bütün halinde ele alanlar çok iyi bilirler. Türk Devleti'nin en azgın saldırılarını yinelediği, Kerkük'e göz diktiği, Kuzey'i gittikçe artan bir oranda bombaladığı bir süreçte benim PKK gibi oldukça disiplinli ve kelimenin tam anlamı ile fedakar kadrolardan oluşan bir örgütü zayıflatmak gibi bir amacım elbette olmayacaktı. Hele gerillayı asla!

Ama ideoloji diye alelacele ortaya konan ve PKK yöneticileri tarafından savunması emredilen bu eklektik "teori" Kuzey'i tecrite götürmüştür. Bir avuç marjinal Türk Solu mensubu insanı "demokratik çevreler" diye niteleyerek barışın sağlanması için sert bir duruş bekler duruma gelinmesi oldukça tuhaftır. Oysa siyaset realist güç ve müttefik saptanmasını gerektirir. Eğer saptanan müttefik senin eteğine yapışarak ayakta kalmaya çalışıyorsa bunda bir terslik olmalı. Kuzey'i ilhak eden ve Güney'e de göz diken Baş Düşman'ın böylesine bir yanlışta ısrar edilmesini teşvik bile edeceğini göremiyor bu teori sahipleri. Durup dururken bize atılan bu tokat neresinden bakarsanız bakınız haksız bir tokattır. Bu tokatı atana olduğu gibi iade etmek görevimizdir. Bu tokat Bilimsel-Sosyalizm-Anarko-Sosyalizm karışımı bir salataya ve onun aşçısına yönelik olacaktır.

Üstelik söz konusu ettiğimiz "Bilimsel-Sosyalist" ve "Aanarko-Sosyalist" karışımı ideoloji, derli toplu bir şekilde formüle edilen hiç bir sınıfsal ideoloji ile de çakışmaz. Esir Kürt Ulusu'nun kurtuluşu için verilen mücadeleye ise hiç bir katkı sağlamadığı gibi bu mücadeleye çomak sokar.. Kürtler'in ihtiyaç duyduğu ittifakları engelleyen, mücadelenin içinde bulunduğu ve Düşman tarafından "ya hep, ya hiç" olarak algılanan sürecle asla çakışmayan (zaten hiç bir ülkedeki sosyal gelişmeye de uymayan üç-beş kitaplık bir sözde teoridir) bir karmaşadır bu.. Zorla olmuyor işte. "Kör kör parmağım gözüne" zorlamasıyla çarpık bir ideolojiyi savun(dur)mak bilimsel bir duruş olabilir mi? Zorla yerleşmesi için kaç kişi eziyet çekti? Kaç kişi sorguya alındı? Hatta kaç kişi hayatını kaybetti? Bunlar unutulabilir mi?

Anarko-Sosyalizm idealinin yerleşmesi sürecinde "yanlış yola sapan" Cemil Bayık, Duran Kalkan ve Osman Öcalan gibilerin özeleştiriye zorlandıklarını unutmadık. Aşağıya aldığımız bir başlık ve onu utangaçça "kınayan" bir paragraf, anarko-sosyalis dünyada olan biteni ne de güzel ortaya koyuyor, okuyunuz:

Cemil Bayık, Mart 2005'te bir demeç vererek "Kerkük için savaşırız" demiş ve bizim tarafımızdan oldukça olumlu karşılanmıştı. Fakat bu uzun sürmedi. Hemen ardından Özgür politika'dan kınama gelecekti..

Aşağıdaki alıntı 08 Mart 2005 tarihli Özgür politika dan..

"Türk ırkçı ve milliyetçilerinin Kerkük konusunda açıklamaları Kürt Özgürlük Hareketi içinde tepkisel açıklamalara neden olmuştur. Elbette Türk milliyetçilerinin Kerkük konusunda söyledikleri karşısında tavır almak gerekir. Ama Türk milliyetçiliğine tavır alırken, onun mantığını yeniden üretmemek gerekir. Örneğin, Cemil Bayık'ın Kerkük konusunda Türk milliyetçilerine karşı tavır alması, yerinde bir davranıştır. Ama burada Cemil Bayık'ın 'Kerkük Kürttür' şeklindeki beyanatı, şanssız bir açıklama olmuştur. Ortadoğu'da tüm halkları karşıya alan bir strateji uzun vadede Kürt halkına yarar getirir mi?"

Şimdi bu karmaşaya bakıp özgür bir iradeden, üretkenlikten, KKK'nin benimsendiğinden bahsetmek mümkün mü? Ama İmralı, dağlardaki ve Avrupa ile ülkedeki liderlik kavgalarını herkesi biribirine kuşku ile bakacak seviyede kullandı ve tepeden tırnağa parti makinasını yeniden elden geçirip fenni muayeneden geçecek hale getirdi. Karayılan'ı tek seçici, Ali Haydar Kaytan'ı ise sözcüsü olarak atamakla eski kadrolara kocaman bir gözdağı verdi..

Zihinsel karmaşa hala devam ediyor. Mahalli çalışanlara "neden Kürdistan'ın bağımsızlığını red ediyorsunuz" gibi bir soru sorulduğunda cevapları kısa ve kesin oluyor; Göreceksiniz yakında kimin bağımsızlık için çalıştığını.." Evet, PKK'yi buna zorlamaya çalışan Türk Askerbaşı ve giderek Türk iğrenç askeri rejimi varoldukça Kürt herşeye hazır olmalıdır. Fakat onların istediği ande ve yerde değil.. Zamanını ve yerini Düşman'ın bilinçli olarak uygulamaya soktuğu tahriklerin belirleyeceği bir bir boğuşmayı kabullenmek yanlıştır.

Şu anda gelişmekte olan yeni sürecte gündemi Türk Devleti belirleyememeli. Derin, geri dönüşsüz ve kararlı bir hazırlık dönemi yaşanmalıdır. Kurtuluş Mücadelesi'nin tüm yönleri ile hazırlandığı yeni dönemde saptırıcı, hedef şaşırtıcı ideolojik sapmalar son bulmalı. Zaten "savaşırız" dediğiniz anda devlete yönelmiş olursunuz. Bu ise direkt olarak Türkler'le boşanmak demektir. Sadece bir teori olarak kalan halklar'ın kardeşliği bu dönemde tamamen çökecek, onun yerini "halkların menfaatleri" alacaktır.

Bizi köşeye sıkıştıran Bilimsel-sosyalizm ve anarko-sosyalizm "ideolojisi"nin Kürt versiyonu konusunda daha pek çok yazacak şey var. Bunların arasında "yabancılaşma" gerçeğini biz daha önce incelemiştik. Kadın Sorunu da oldukça eksik verilerle ve doğruların zikredilmediği bir tarzda formüle edilmiş, bundan dolayı çözümü eksik ve temelsiz kalmıştır. Toplumun dışlanmışları olan eşcinsellere, sakatlara, alkoliklere, zihinsel özürlülere, tedavi edilmeyen ruh hastalarına da böylesi teorilerin değinmesi gerekirdi..Biz pek göremedik.
Şimdi teori sahipleri durup düşünsünler ve bu dizinin varsa yanlışlarını bulsunlar.. Bekliyorum..

Son

2006-11-27

Sirac Bilgin

2006-11-27




Gorusunuz