Bilimsel Sosyalizm ve anarko-sosyalizm laboratuarı Kürdistan..IV

Devletin küçülerek kayboluşu

Devrimi yapan işçi sınıfının; sınıfsız, devletsiz bir topluma ve özgür üreticiliği esas alan komünist topluma varması için devrilen sınıfın tekrar iktidara gelmesini engelleyici bir baskı makinasına ihtiyacı vardı. Bu makina işçi sınıfı devleti olacaktı.

Komünist topluma doğru ilerleyiş kalın çizgileri ile iki aşamalı olarak tasavvur ediliyordu:
Birinci aşamada; tüketim mallarının paylaşımı, "herkesten emeğine göre, herkese emeğine göre" prensibine uygun olacaktı. Bu aşamada üretimin arttırılması esastı.

İkinci aşamada komünist topluma varılmış olacaktır. Bu aşamada sınıflar yoktur. Özgür üreticiler toplumu dünya çapında gerçekleştirilmiştir. Mal bolluğu vardır. Netice olarak; "herkesten emeğine göre, herkese ihtiyacına göre" prensibi hayata geçirilecektir.. Bu her iki aşamayı biribirine bağlayabilmek için gevşek ve gittikçe küçülme eğiliminde olan bir devlet gerekliydi.

Oysa 1917'den itibaren Lenin, şartların teoriyi zorlamasıyla katı hiyerarşik bir devlet makinası geliştirdi. Hiyerarşik piramid, dipten üste, Sovyetler, parti kongresi, merkez komitesi, polit-büro ve en üstte "yalnız adam" proletarya adına hükmeden parti sekreteri. Bu yapıya karşı direnenler gittikçe organize olmaya başladılar. Hatta Beyaz Ruslar ve daha sonra Kazaklar ulus olarak bu direnişe katıldılar. Bu durum Bolşevik iktidarını tehdit etmekteydi. Muhalefetin kesinlikle susturulması "gerekiyordu". Fakat bunun için açık mücadele yöntemleri yetersizdi. İşte daha köklü bir tasfiye hareketi için "Çeka" kuruldu. Çeka ya da gizli servis, Lenin'in sağlığında yüzbinleri bulan (250 bini aşkın) ceset bıraktı arkasında. Onunla paralel hareket eden Milliyetler komiseri Stalin, sadece Trans-Kafkasya'da iki milyon insanı toprağa gömecekti. Ortaasya'dan tutun Baltık kıyılarına kadar olan bölge adeta bir kan gölüne dönüşmüştü. Etnik temizlik uygulanıyor, milletler tasfiye ediliyordu.

Bir yandan bu hızlı tasfiyeler sürerken, öte yandan da işin mantığı gereği gittikçe genişleyen bir bürokrasi doğuyordu. Lenin öldüğünde artık bu alanda geri dönülemez noktaya gelinmşti. Stalin gölgesinden korkar duruma geldiğinden, yaptığı büyük soykırımlar ve muhaliflerin tasfiyesine kullanılan metodlarla bir "Republic of fear" (korku cumhuriyeti) yaratmıştı. Bundan sonra yaşanan bütün Bilimsel-Marxist ihtilaller netice itibariyle aynı yapıda devletler oluşturdular. Böylesine bir devlet yapısı hepsi için tabbiiydi. Hiç kimse bunu "reel sosyalizm"in doğurduğu sonuç olarak yutturamaz. Hiç olmazsa birinden biri ayrı bir yapı geliştirebilirdi. Ama pratikte görüldü ki, ne o çok allanıp pullanan proletarya demokrasisi, ne de hiç olmazsa uygulama alanında bir rota değişikliği yaşanmadı.. Dünyanın üçte birinin Bilimsel Sosyalist denilen yönetimlere teslim olduğu sırada bile "emperyalist kuşatma" söyleminin gülünçlüğü ortadaydı.

Devlet küçülerek yok olacağına büyüyerek devleşmişti. Bürokrasinin her alana kök salması Bilimsel Sosyalist teorinin lafzında red ettiği, özünde ise zorunlu kıldığı bir gidişattı..
Devletin, eşyanın tabiatı gereği (dikkat ediniz bu keyfi bir seçim değildir, teorinin bazı unsurlarının zorlamasıdır) "herkes için diktatör" bir konuma geçmesi, diktatörün paranoyasından ileri gelmez (Stalin paranoyak olsa bile). "Burjuva unsurlarla sürekli mücadele" konseptinden ileri gelir. "Bujuvazi partiye bile sızar" belirlemesi, Çeka'nın partide muhalif aramasını teşvik eder. Stalin'in eski yol arkadaşlarını teker teker kurşuna dizmesi (NEP sonrası dönem), Yeni ekonomik politika (NEP) sayesinde kırsal alanın zenginleşmesi bile saldırı için kullanılmıştır. Kulak denilen kırsal alan zenginlerinin şiddetele yokedilmesi vs gibi pek çok yaptırım, yukarıdan beri anlatmaya çalıştığım gibi, bir tercihe bağlanamaz.

Bizim takip ettiğimiz kadarıyla, bağımsız olduklarını söyleyen marxistler dahil hiç bir odak komünist topluma götürecek olan devlet yapısını netleştirmiş değildir. Biz şimdi 21. Yüzyıl'dayız. Hala 19. Yüzyıl'da teorik olarak ortaya konan devlet konseptini konuşuyorsak utanmalıyız. O yapının dayandığı mantığın çöktüğü bir yüzyılda hala "anonim şirketler" kapitalizmini çözünlemekle meşgulsak ne denir buna?

2006-11-17

Sirac Bilgin

2006-11-17




Gorusunuz