Ateşkes sürecinde Türk Devleti halkımızı satın alma yolunu deniyor..

Ben hep, topyekun savaşın savaş mantığı içinde değerlendirilmesinin bilince çıkarılması için çabaladım. Topyekun Savaş terimini benden sonra Türk Askerbaşı ve takipçileri tarafından da kullanıldı. Yani adamlar bir yandan dur-durak bilmeden Kürdistan'da yaşayan çoğunluğun ulusal kişiliğini, bağımsızlık özlemini, dilini, kültürünü yok etme veya asimile yolunda senaryo üstüne senaryo uygularken, öte yandan da zamana yayılmış bir fiziki yoketme, parçaları toplama uğraşısı içindedirler. Topyekun Savaş; psikolojik, fili temas ve etnik temizlik alanlarının tümünü kapsar.

Bilhassa etnik temizlik çok ileri bir boyuttadır ve 6 milyon cıvarında Kürd'ü kapsamaktadır. Epistemolojik olarak Türk'ün Kürd'e karşı uyguladığı "etnik temizlik" sürgün ile katliam arasında bir anlama gelir ve uluslarası hukuk açısından önemli bir suç olarak değerlendirilir (ama dikkat ediniz, uluslarası hukuk sadece güçlüler lehine işler). Cumhuriyet dönemi Türk Devleti bilhassa 1938 Dersim "temizliği" ve daha kapsamlı olarak 1984'ten sonraki köy yakmalar ile bu duruşunu manifest hale getirmiştir. Özellikle 1984 Sonrası yaşanan temizlik gerçeğe gözünü kapamayan her insanın şahitlik edebileceği kadar apaçık cereyan etmiştir. Nu konudaki haykırışımızı, sırf klendilerinden biri olduğumuz için dikkate alma eğiliminde olmayan Kürtler hiç olmazsa şu eserden faydalanabilirler:

Kristiina Koivunen,
ISBN: 952-10-0644-7 (Internet, PDF)
952-91-4994-8 (Publication) 4
The Invisible War in North Kurdistan
(http://ethesis.helsinki.fi/julkaisut/val/sospo/vk/koivunen/)

Bu yazıda deyineceğim en önemli gelişme, psikolojik savaş alanında yüzünü göstermeye başladı. Son sel felaketlerinin Kürdistan'ın bazı bölgelerinini vurduğu, insanlarımızın ekinlerini ve evlerini yerle bir ettiği ve can kaybına da yol açtığı sırada, devlet önceleri kılını kıpırdatmadı. Sonra da çevre Kürt Belediyeleri'nin ve vatandaşlarımızın yardım konvoylarını engelledi. Bunu, "terörist propaganda yapılıyor" gerekçesi ile izah ettiler. Felaketzedelerin canlarını burunlarından getirdikten sonra ise 80 TIR'lık malzemeyi bir anda bölgeye ulaştırdılar ve "şevkatli devlet sizin yanınızda" mesajı ile mağdurlara dağıtmaya başladılar, hem de askerleri kıymete bindirerek..

Bu halkı "uyandırmadan" satın alma teşebbüsüdür. Bu gibi satınalma olayları "pasifizm dönemi" olarak nitelediğimiz ve Kürtler tarafından yanlış yorum getirilen ateşkes sürecinin Türkler tarafından nasıl işletildiğini ve işletileceğini gösteren en açık delildir. Kürtler mutlaka bu fırsatçılığı kırmalı, ilhakçı-işgalci Türk Devleti'nin niyetini, laf kalabalığına girmeden, açık bir şekilde halka anlatmalıdırlar. Bu inanılmaz derecede önemli bir görevdir. Çünkü böylesine durgunluk günleri ve sahte "halkların kardeşliği" sloganlarının yarattığı eğilim, 1999'da 8 yaşında olan ve bugün 15 yaşın, yani gençliğe adım atılan günlerin kafa yapısını yanlış söylemlerle şekillendiren insanların ayrışma gerçeğı yerine kaynaşma yanlışı koyması işten bile olmayacaktır. Hele insanlığı pazarlayan bir Türk gerçekliğinin tüm gücüyle halkımızın mücadelesini saptırmaya çalıştığı şu oldukça kritik günlerimizde.

Kürdistan'da son dönemlede oldukça manifest hale bir diğer sapma, derin bir pasifleştirme söylemi ile paralel olarak yürütülen "Türkiyelilik" konsepti ile paralel olarak ortaya çıkan "İslami Türkiyelilik" gerçeğidir. Bu "Türkiyelilik", pasifleştiriciliği, kemalizmle barıştırıcılığı barizleştikçe güçlenmiş ve gittikçe "al-Qaidacı" bir zemine oturmaya başlamıştır. Söz konusu eğilim, doğrudan doğruya teslimiyetçi olarak görülen 1999'da başlayan sapmaya karşı bir çıkış yolu arama eğiliminden doğmuştur ve çok ciddi bir tehdit teşkil etmektedir. Muvaffak olduğunda Kuzey'i uluslararası arenada tam bir tecrite götürecek olan bu yeni dalga geçmişteki hizbullah eğilimlilerin yarattığından daha zehirli bir Kürdistan ortaya çıkaracaktır.

Bütün bu gerçekleri başta PKK dağ yönetimi olmak üzere herkesin gözönünde tutması gerekir. Şu anda örgütlü bulunan ve silahlı mücadeleyi red edenler için de çok zorunlu ve kendi siyasi eğilimlerine uygun bir mücadele söz konusudur. Eylemsiz teori, teori olmaktan çıkar. Kürdistan için, kişilik sahibi olarak yetiştiğini görmek istediğiniz çocuklarınız için hepinize, hepimize görev düşer.

2006-11-11

Sirac Bilgin

2006-11-11




Gorusunuz