Karmakarışık durumun emri: Güçlü ol, ayakta kal!

Bir yandan İran'ın ABD'ye resti. Öte yandan ABD'nin İran'a müdahale hazırlıkları. Aradaki oyunların kördüğüm haline getirdiği ve şu andaki durum itibarı ile merkezinde Kerkük bulunan bir Kürdistan Özgürlük mücadelesi.. Çok süratli değişimlerin yaşandığı karmakarışık bir ortamda bazı Kürtler neredeyse "şaşkınlık" içerisinde bu hızlı değişime uygun politikalar geliştirme çabasındalar.

İran'la ABD'nin savaş baltalarını bilediği bu zaman kesitinde Türkler yine kıymete bindiklerini hissediyor, Washingtan'dan taviz üstüne taviz koparmak için var güçleri ile çalışıyor, kurmaylarının hazırladığı çeşitli senaryoları pişirip diplomasi pazarında boy veriyorlar. Muhtemel bir savaşta, Irak deneyini de gözönüne alırsak, günümüzde en iyi savaş hattı Türkler'in ilhak ettiği Kürdistan'ın Kuzeyi'dir. Agıri'den Hakkari'ye kadar uzun bir hat boyuna kuvvet sevketmek ve bu hattı müdahele için kullanmak ABD için çok pratik olacaktır. Beyaz Saray ve Pentagon çevreleri bundan dolayı Türk Devleti'ni aylardır yoklamakta, baskı altında tutma çabasındalar. Fakat Osmanlı kurnazlığı ile şekil bulmuş olan generaller devleti bu baskıyı tersine çevirebilmiş, İran'a karşı Kuzey'i açmanın şartlarını maddeler halinde masaya koymuştur.

"PKK Koordinatörleri", Beyaz Saray'ın Irak Federasyonu'nu telafuzdan kaçınması, Kerkük konusunda şüphe doğurucu müphem sözler sarfedilmesi, Dışişleri Bakanı Rice'nin Hewlêr ziyaretinde yaşanan mikrofon olayı, bir anlamda ABD'nin tavizlerde vardığı noktayı gösteren deliller olarak görülebilir.. Ben, şu an itibarı ile, Türk Devleti'nin sınıra yaptığı yığınağın, danışıklı olmasa da, Washington'un haberdar edildiği bir "göz korkutma" olduğu kanaatına varmış bulunuyorum. ABD Başkanı George W. Bush'un Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen Hadley'in dün (31 Ekim), Halilzad ile birlikte Güney'e gelmesine de açıklık getirilmiş değil.
Güney'de bir gece kalan Hadley'in Kürt Yönetimi'ne moral verici açıklamalarda bulunduğu, Maliki ile Başkan Bush arasında bazı "ufak taktik sorunlar"dan bahsettiği gelen haberler arasında. Yine de daha ileri tahliller için biraz beklemek gerekecektir (umarız hayırlı olur).

Öte yandan hedefteki İran ise pervasızca Irak'a sızıyor, dilediği karmaşayı yaratıyor, ardından da herkese kafa tutuyor. Anlaşıldığı kadarı ile Irak'taki son durum Şia rejimi'ni epey umutlandırmış, ABD'nin kendilerine hiç bir şey yapamayacağı kanısı uyanmıştır. İran Rejimi'nin Güney'de bu kadar karmaşa yaratma pervasızlığının ardında, "ne kadar geniş bir alanı tutuşturursam, Amerika'nın müdahale gücü o kadar azalır" gibi bir düşüncenin yattığını unutmamak lazım. Dolayısı ile Kürd'ün Kerkük Meselesi'ni halletme aşamasında Maliki Hükümeti'nin çamura yatması daha iyi anlaşılır hale gelir.

Ankara'nın gizli-açık teşviki, İran'ın Şii aşırıları kolayca harekete geçirmesi, Suriye'nin Saddam artıkları ile dirsek teması, İrak'lıyı yıllarca şekillendiren şöven saldırgan ruhun yeniden uyanmasına yol açmış ve terörist bir ruhla harekete geçilmesini sağlamıştır. Bilhassa baş Düşman Türk Devleti, gerek Irak Hükümeti düzeyinde, gerek Türkmen Cephesi vasıtasıyla ve gerekse fiili olarak generrallerin tehdidi ile Irak'taki istikrarsızlığın baş sorumlusudur. Bu durumuyla bile generaller devletinin hala sırtı sıvazlanırken, acaba ABD işgal olayında harcanan bunca parayı ve can kaybının yarattığı acıyı Ankara'nın kara kaşı ve kara gözü için görmezden mi gelecek? Hiç sanmıyoruz. Ama karmaşa bu "iyimser bakış"ımıza rağmen, Washinton'un da katkısı ile katmerleniyor.

Bu karmaşa içinde Kürtler doğru bazı yönelişler sergilemekle beraber eskici dükkanında işe yarar mal arayan "bilimsel soyalistler"in kafa donukluğu hala hayatımızı etkilemeye devam ediyor (bu bilimsel sosyalizm artık bizden köklü bir eleştiri alacaktır).

Kürtler;

-Kuzey'de örgütler düzeyinde ve bilhassa köklü ama küçük kalmış partiler itibariyle "güç birliği"ne yönelmişlerdir.

-Siyasi mücadele alanında boy veren partilerde (yine Kuzey itibariyle) bir nevi anlayış birliğine gidiş gözlenmektedir.

-Duyumlarımız; "Kürtler'in talepleri" konusunda bir konsensus arayışının başladığı yönünde.

-Güney itibariyle, Kuzey'e sahip çıkış istenen düzeye ermek üzeredir.

-Muhtemel bir savaşa hazırlıklar aralıksız sürmektedir. Bilhassa anti-terör timlerinin etkili bir şekilde yetiştirilmesi, komando eğitimine büyük bir önem verilmesi, beklenen bir savaşta, Musatafa Kemal'in dediği gibi; "hattı müdafaa" şeklinde değil, "sathı müdafaa şeklinde olacaktır. "O satıh bütün vatandır" (Kuzey'in de dahil olduğu bir geniş saha savunması beklenmektedir)..

Bırakın Türk Generalleri salyalarını akıtarak "onuncu yıl marşı" eşliğinde dans etsinler. Kürt bu kez kendi yağında kavrulmakta kararlı. Kürt bu kez savaşı Ankara'ya kadar yaymaya kararlıdır. Yeter ki bir saldırı vukubulsun!

Biz Türk'ün barışçı çözümü kabul edecek bir akl-ı selime ermesini isteriz. Ama bunlarda nerede o kafa!

2006-11-02

Sirac Bilgin

2006-11-02




Gorusunuz