İstanbul bayrakları...

Bir belediye ki İstanbul'a 3 Milyon bayrak kendisi asar.. Bir halk ki bunun üstüne üç milyon da kendisi koyar.. Altı milyon bayrak! Cumhuriyetlerinin 83. Yılını kutluyorlar, ama tarihlerinde görülmemiş bir bayrak yarışı ile.. Belediyeleri, devlet bürokrasileri, sivil toplum örgütleri ile bir Türk "Milleti" bir yerlere gözdağı verme yolunda. Neden cumhuriyetlerinin 83.. kuruluş yılında? Neden silahların sustuğu şu " başçı çözüm" aranan günlerde?

Bir hükümet ki tüm diplomasisini Kürdistan İstiklal Mücadelesi'ni tecrit etmek üzerine kurmuş. Kürd'ü aç bırakan ne kadar tedbir varsa almış.. Bir Hükümetin Başı ki Kürt çocuklarının kurşunlanmasına yeşil ışık yakmış.. "Bayrak bir, Vatan bir, Millet bir" konseptini hayata geçirmek için akla gelen her türlü puştluğu, en akla gelmedik kirli manevrayı hayata geçirmiş.. Bunlara barışa niyeti olan "insan" gözüyle bakılabilir mi?

Bir Politikacılar güruhu ki Kürd'ü yoketmek için fikir üretmeyi iş edinir. O siyasi partileri Asker'in bokunda boncuk arar.. Gözlerimizin içine baka baka bayatlamış "iyi polis (Ağar)-kötü polis (Baykal)" oynunu sahneye koyar.. Bunlara inanılır mı?
Bir asker ki 22 yıldır her törenlerinde sandalyelerinin çivisi bir yerlerine batarmış gibi ayağa fırlayıp "onuncu yıl marşı" dedikleri Kürt Kanı kokan marşlarını okur.. Bir Askerbaşı ki ekibiyle işbaşına geldikten sonra "ister barış kılıklı olsun, ister silahlı, bir tek bölücü 'terörist' kalmayıncaya kadar savaşacağız" der. O asker ki sivil idarenin yerine kararlar alır, dayatır, kabul ettirir. Devletlerinin yönetimini cuntası ile elinde tutan bu asker zaten belli değim mi?

Bir halk ki "tuvaletlerin tıkanmasını protesto yürüyüşü" yaparken bile Kürd'e lanet okuyan, her fırsatta linç denemeleri ile sivil Kürd'e saldıran, metropollerindeki çocuklarımıza potansiyel suçlu gözüyle bakan, Türkçe eğitim gören kurumlarında bile gençlerimizi rahat bırakmayan bu halk kardeş olabilir mi?

Düşman'ı iyice dinleyelim. Onu yeniden analiz ederek gerçek bir fotografını çıkaralım. Avrupa'yı, ABD'yi de aynı analize tabi tutalım. Çıkacak sonuçlar beynimizdeki fotografa uymuyorsa bu kez kendi düşünce sistemimizi masaya yatıralım. Çok acıdır ama bizim şu anda projeler ortaya koyan entellektüellerimiz, partilerimiz, gruplarımız veya önde gelen kişiliklerimiz maalesef (hezar mixabin) büyük bir sübjektif sapma içerisindedirler. Son haereketlenmeleri dünyanın sonu gibi gören pesimislerin yanında Ağar denilen kişiliğin çıkışını umut olarak aşırı optimistler siyasi sahneye tamamen hakimdirler. Doğruyu bilen ve kavrayan bir avuç insanın ise yanlış bir şey söylememek için sesleri çıkmıyor.

Ben Ahmet Türk'ü anlıyorum. Ağar'a asla güvenilemeyeceğini bildiğini sezmemek siyasi vizyon sahibi olduğunu söyleyenler için bakar görmezliktir. Karayılan'ı da anlıyorum. Şu anda bazı insanlarımızın beklentisi uluslararası arenada Kürd Milleti'nin özgür yaşama arzusunu gündemleştirmektir. Bunun için elbette bir ulusal konsensus gerekiyor. Asgari müştereklerde birleşmiş olan bir toplu diplomasi bu konuda elbette çok mesafe alabilecektir. Kuzey itibariyle bunun zemini kısa bir süre içerisinde hazırlanabilir. Çoğu insanımızın bu düşüncede olduğunu da biliyorum.

Bence böylesine bir konsensus "Kürt Milleti'nin kendi kaderini kendisinin tayin etmesi" temelinde olmalıdır.

-Çünkü bu talep esnektir ve Kürt Milleti'nin demokratik iradesini esas almaktadır.

-Dayatıcı değildir..

-De-centralisation'dan bağımsızlığa kadar çeşitli seçenekleri sunmaktadır..

Bütün bunları gözönünde bulundurduğumuzda, yeni bir aldatılmayı kesip atmak için yepyeni bir örgütlenmeye ihtiyaç duyulduğu ortadadır. Öylesine bir örgüt ki, şartlar ne kadar ağır olursa olsun, Düşman'ın dış ittifakları ne kadar güçlü olursa olsun, Kürt Milleti'ne karşı yürütülen psikolojik savaş ne kadar etkili olursa olsun, bu örgüt yılmamalı. Düşmana kesin bir şekilde anladığı dilde cevaplar vermeli, ekonomisini, her türlü savaş kaynaklarını (.....) hedef almalıdır. Generallerin korku dolu ıslıklarını kesecek olan her yaştan gençlerimiz biribirlerini bulmalı, Kürdistan'da halkı koruyacak bir örgütlenme ile birlikte, Generaller devletinin kalbine yönelmelidir.

Çoğunuz bilmez, bugün eğer Bask'ta çok geniş ulusal haklar elde edilmişse bu, kuşkusuz ETA sayesindedir. Bazı siyasi partilerin ETA'dan fazla oy almalarına bakarak kanmayalım.. ETA'nın yılmaz savaşçıları olmasaydı, Bask bugün basit bazı hak kırıntılarına razı olmak zorunda kalırdı. Hiç kimse aklından çıkarmasın, uluslararası alanda, hele Türk gibi barbarlığın sembolu haline gelmiş bir hakın temel unsurları olduğu bir devletle konuşmanın tek yolu ETA'vari bir örgütlenmedir. Onun bağımsızlık uğruna verdiği kayıplara saygıyla bahıyor ve önlerinde eğiliyorum. Tıpkı peşmerge ve gerillanın önünde eğildiğim gibi..

2006-10-31

Sirac Bilgin

2006-10-31




Gorusunuz