Bayram yazısı: Keklik özgürlükçü mü? Türü'nün düşmanı mı?

Bugün biraz rahatlatıcı bir yazı yazmak geçti içimden.. Bunun için bazı önyargılarla boğuşacağım bir konu seçtim: Keklik.. Anayurdu Kürdistan'dan Hindustan'ın kuzeyine kadar uzanan bir coğrafyadır. Buradan Anadolu'ya, Grekland'a, Akdeniz adalarına ve hatta Kuzey Amerika'ya kadar yayılmıştır. Pakistalılar özellikle bu kuşa sevdalıdırlar. Pakistan'in milli semboludur ve bilimsel adı olan "Çukar" Urduca'dan alınmıştır.

Keklikler bir ulus diyebileceğimiz şekilde toplu olarak yaşarlar. Sosyal hayatları çok güçlüdür. İstirahat veya otlama sırasında bir keklik mutlaka nöbet tutar. Düşmalarının, bilhassa insanların, saldırısı halinde çığlık atarak sürünün üstünden uçar ve böylece "millet"in diğer fertlerini uyarır. Herkes bir tarafa kaçışır. Tehlike bertaraf edildiğinde uzun ötüşlerle herkes birleşmeye çağrılır. Kartal gibi kuşların saldırısı halinde ise uçarak kaçmak yerine en yakındaki otlağın, ağaçların altına koşarak saklanırlar. Bizim yaylalardaki gewenler ve kilkorlar bulunmaz saklanma yerleridir.
Keklikler monogamdır (tek evlilik). Erkek dişiyi diğer erkeklerden koruma gibi bir görev üstlenir. Kuluşka sırasında dişiye yiyecek taşır.

Ben çocukluğumda ailem için davar güttüğüm, yani aile çobanı olduğum için onları çok iyi tanırım. Annenin yavrularını tehlikelere karşı eğitmesi harikadır. Tehlikeye karşı birlikte savunmaya geçmeleri ve tüm bunlar olurken konuştukları dil çok özeldir. Sürü biribirine sıkı sıkıya bağlıdır. Sanki "herkes biri için, biri herkes için" yaşar gibidir.

Yaşı tutmayanlarınız bilmez, "Deng'e Kurdistan Radyosu"nun açılış anonsu keklik sesleri ile oluyordu. Biz bu sesleri kaçırmamak için çok önceden "metris"e yatar gibi rodyomuzun frekansını ayarlar beklerdik. Duymuşsunuzdur, "Dengê Kurdistan" 1961 Kürt Devrimi'nin sesiydi..

Kekliğin esaret günleri ölümüne kadar sürer. Dünyanın en gaddar yaratığı olan insanlar onu "tabutluk" ile aynı fonksiyonu gören bir kafese kapatırlar. Bütün hayatı burada geçecektir. Av zamanı ise esaret altındaki kekliğin özgürlüğe olan hasretinden ve topluluğun diğer üyelerinin arkadaşlarına olan bağlılığından istifade ederler. Fakat esir keklik, yine de mümkün olduğu kadar uyanıktır. Avcı bazan onu balkona çıkarır ve ötmesini bekler. Fakat kekliğin kullandığı dilden olsa gerek, arkadaşları bu yanık ötüşe cevap verdikleri halde hiç bir şekilde yanaşmazlar esir arkadaşlarına. Çünkü esir keklik onları uyarmıştır.

Av sırasında ise avcı önce kafesin kanulacağı yerin etrafına tuzakları kurar. Sonra kafesi tam ortaya yerleştirir ve kendisi ortadan tam anlamı ile kaybolur. İşte o an aldatıcı andır. Esir keklik etrafta insan bulunmadığını anladığı anda yanık yanık öterek kurtarılmayı ister. Arkadaşları onun bu imdat çağrısına derhal cevap vermek için harekete geçerler. Arkadaşlarını özgürleştirmek için kafesin etrafına doluşurlar. Bir anda bir kaç tanesi tuzağa yakalanır, diğerleri kaçar. Olan olmuştur..
Burada benim sorum ÅŸudur:

Keklik özgürlükçü mü? Türünün düşmanı mı?

Bence kelimenin tam anlamı ile özgürlükçüdür. Eğer türünün düşmanı olsaydı, özgürlük çağrısına uyup tuzağa düşmeyi göze almaz, kafestekini kendi kaderine bırakırlardı. Aynı şey kafesteki için de geçerlidir. Eğer hain olsaydı, her şart altında, mesela insanların varlığı sırasında bile hemcinslerini çağırırdı..

Siz ne dersiniz?

Müslümanların Ramazan bayramlarını kutlarım..

2006-10-23

Sirac Bilgin

2006-10-23




Gorusunuz