Türk "No deal" diyorsa....

Biz de şunu söyleriz: Kurds do'nt give upp the struggle (Kürtler mücadele alanında pes etmez!)..

Dünyanın bütün kalleşliklerini yaşadık, yaşamaktayız, biliyoruz, bilmediklerimizi de öğreniyoruz. Bu kalleşliklerin neredeyse tümünü Osmanlı'dan, Pers'ten ve Türk Cumhuriyeti'nden gördük, yaşadık, yaşıyoruz. Yineliyorum; kimse Kürtler'i yanlış yorumlamasın. Parçalanmış bir siyasi manzara arz edebiliriz. Biribirimize en olmadık nitelemelerle saldırabiliriz. Hatta aramızda "haince" olarak nitelenecek öldürme olayları da, yaşıyoruz, ilerde de yaşayabiliriz. Devrimin med ve cezirini yanlış yorumlayanlarımızdan bazılarında panikler de yaşanabilir. Vatanımız, bir baştan bir başa yakılabilir. Kırsalımız harabeye, şehirlerimiz açlık yuvalarına dönüştürülebilir.

Ama biz özgürlüğün tadına vardık bir kere.. Ne diyor gerilla; "biz yaşamı uğrunda ölünecek kadar severiz." Yaşamak ise özgür olmaktır. Özgür olmak direnişten geçer. Direniş kendisi olma bilincini esas almakla mümkündür. Biz Kürt Milleti olarak Peşmerge ve Gerilla'nın öncülüğünde bunları 45 yıllık bir yürüyüşle daha iyi öğrendik. Tarih bilincimiz bu sayede büyüdü. Ulusal Kişiliğimiz'i bu sayede geliştirdik. Eğilmez bir baş, bükülmez bir bilek yarattık.

Ey Türk Generali!

Aranızdan gerilla yüzünden ruhsal sağlığını kaybedip hastanede tedavi görenler var, bunu biliyorsun. 30 bin "kahraman mehmetçik" ile 300 gerilla'yı yok edeceğinize emin olduğunuz Haftanin'deki çatışmadan süklüm-püklüm geri döndüğünüz o günlerin generalini unutma. 24 general ile başlattığınız 1997 "Murat Opresayonu"nda yediğin tekmeyi hep hatırla. Şimdi de 250 bin "kahraman mehmetçik" ve ala ile vala tamburası eşliğinde başlattığın Kürd'ü yok etme opersayununu başlatmış bulunuyorsun Her nedense bu operasyonda da hep dayak yeyiyorsun. Neden? Yetmiyor mu? Öyle görünüyor ki yetmiyor. Bundan dolayı Kürd'ü imha sürecini ABD'ye ihale etmeye çalışıyorsun.. Gördüğümüz kadarıyla bunu kısmen de olsa başarmış durumdasın.

Evet, biz soğukkanlılıkla Türkler'i son dönemlerdeki kabadayılığa iten kaynağı aramaktaydım. Bunun için hayalperest ve aşırı pesimist bazı Kürtler'e hep gerçekçi olmalarını salık veriyordum. Yolun uzun olduğunu, belki de nesilleri kapsayacak kadar uzayabileceğini, ama nihayetinde kesintisiz bir mücadele ile zaferin Biz'e ait olacağını söyledim, sebepleri ile anlattım. Kesintisiz mücadele için örgütleri dağıtıcı yazılardan vazgeçmemiz gerektiğini ortaya koymak için her çareye başvurdum.. Bu uğurdaki direniş sürecimde ilkel saldırılara uğradım, uğramaktayım. Bunları bazan önemsedim. Ama sonunda bazılarının Kürdistan diye bir sorunları olmadığını gördüm, bu tipleri artık önemsememeye karar verdim. Bereket versin bu tipler çok küçük bir azınlıktır.

Şimdi yeniden konuya dönelim:

En nihayetinde "koordinatör" seçimlerinde sonra bazı dost güçlerin Düşman ile tuhaf bir işbirliğine girdiğini gördük. ABD'nin PKK Özel Koordinatörü Joseph Ralston, sanki bir Türk gibi davranıyor, fırtına gibi çalışıyor. Sanki işi gücü Kürt Liderleri'ne laf yetiştirmek içim gibi davranması oldukça ilginç. Mam Celal'ın "'PKK'yı ateşkese ikna ettik' açıklaması ile ilgili düşüncesini soran mehmetçik basın mensuplarına cevap yetiştirmekte gecikmeyen Ralston, "Talabani'nin sözlerinden haberim yok, ancak önemli olan ateşkes değil, PKK'nın silah bırakmasıdır" diye konuştu. Aynı Ralston bir De Barzani ile görütü ve bunu "dostu" Edip Başer'e şöyle aktardı
"Sayın Başer, Barzani ile görüştüm. Söylediklerinizden farklı değil. Bana bazı talepleri oldu. Hatta bir af sürecinden bahsetti ki, buna İmralı'dakinin de dahil edilebileceğini söyledi. Ben de kendisine buraya pazarlık yapmaya gelmediğimi söyledim. Pazarlık için değil sorunun çözümü için devrede olduğumu anlattım. Bilginiz olsun..." ..

Öte yandan Bush, Amerikan Fox News televizyonuna verdiği demeçte, "Irak'ın üç bölgeye ayrılması durumunda bunun, hem Sünniler'i Şii radikallerle yarışma ortamına sokacağını hem de Kürtler'in Türkiye ve Suriye için sorun yaratacağını" kaydederek "bu durumda da bölgede şimdikinden çok daha büyük bir karışıklığın çıkacağını" söyledi (Peyamnêr'den). Dahası aslı metinde şunlar da var: "Federalizmin, yerel yönetimle merkezi hükümet arasında bir görev bölümü niteliği taşır".
İşte buraya dikkat! "Kürtler Türkiye ve Suriye için sorun" çıkaracak.. Hani İran? İran için sorun çıkarmaları serbest mi? Bu ilk soruları geçerek şimdi esas sorulara geçelim:

-Eğer Federalizm Irak'ı üç federe devlete bölmek gibi pratik bir anlam yükleyecek şekilde anlaşılmayacaksa, vilayetler düzeyinde bir federalizm nasıl yürüyecektir?

-Federe devletlerin kendi parçalarındaki gelişmişlik düzeyine uygun düşen birer yönetim şekliş tutturmaları vilayetler düzeyinde nasıl mümkün olacaktır?

-Kürdistan gibi; Irak'ın demokrasiyi sindirme yönünde epey ileri bir yere varmış ve neredeyse tam seküler yapıda bir federe devlet anayasası kabul etmiş bir ülkeyi, sırf Türkler ve Suriye rahatsız olmasın diye üöe dörde bölmenin anlamı var mı? Kürdistan, Tüm Ortadoğu için bir model olmaya hak kazanacak kadar ileri bir yapı arz ederken, terör olaylarının neredyse sıfırlandığı bu ülkeyi "böl ve Arab'a, Türk'e yem et" gibi bir zihniyet tarafından sindirilmeli mi?

Bu çok önemli sorulara ABD Yönetimi ciddi cevaplar vermek zorundadır. Eğer bu cevapları alamazsak, şimdiye kadar "demokrasi, köktendincilikle mücadele" konusundaki tüm söylemleri havada kalır.

Türk generaller devleti hiç umutlanmasın. Kürtler vatanlarının bir tek çakıltaşını hiç bir dostun hatırı için Düşman'a terk etmeyecektir. Gün ola devran döne..

2006-10-17

Sirac Bilgin

2006-10-17




Gorusunuz