Kürt Milleti'ni hiç kimse yanlış yorumlamasın!

Güneyi ve Kuzeyi ile, Doğusu ve Batısı ile Bir Millet uyanışa geçmiştir. Bunu bakar görmezler hariç herkes görüyor, biliyor. Türk Generalleri'nin üst üste kişnemesi, Kürd'e karşı başlattıkları inkarcı, imhacı polikada kendi kendilerine cesaret vermeye çalışmaları, bu gerçeğin Düşman tarafından bile anlaşıldığını gösteriyor. Bazı internet site ve forumlarını kendilerine mekan edinen kişilerin Kürd'ü korkutma çabalarını ruhu Kürtlük ateşini yakıt olarak kullanan her gerçek Kürtçünün dikkatinden kaçmamaktadır.. Elbete bu Zatlar'ı da Düşman'ın "Kürt Milleti'nin savaş ve mücadele azmini kırma" (Psikolojik savaş) teşebbüsü olarak görüyor ve mahkum ediyoruz. Kürt Milleti!nin teorik, sun'i bir direnişin içinde olmadığını, bu mücadelenin kendisini dayattığını bilmeyecek kadar fakir bir kafa yapısındaki insanları elbette dinlemeyeceğiz.

Kürt Site ve diğer yayınlarını elimden geldiğince şöyle bir tarayarak, Türkler'e geçtim. Kürt Site'ları'nda büyük bir suskunluk gözlemledim. İnsanlarımız sanki yanlış birşeyler yazmamak için yemin etmişcesine büyük bir suskunluk içindedirler. Hemen hemen hiçbirşey yazmamaktadırlar. Meydan adeta Psikolojik Savaş vermekte ustalaşmış olan Türk kalemşörlerine ve laf ustalarına kalmış gibi. Geçenlerde seyrettiğim bir TV programında dört it bir tek Sırrı Sakık'a yüklendikçe yükleniyor, onu kendi sahalarında ezmeye çalışıyorlardı. Terörle mücadele kanununu da destek olarak arkalarına alan bu barbarlar sürüsü ve moderatör, seçilmiş provokatif sorularla hem Sırrı Sakık'ı ve hem de Güneyli lider kadromuzu yanlış şeyler söylemeye, bunu da yapamazlarsa, PKK'yi suçlayıcı bir pozisyona sokmak için ellerinden geleni ardlarına koymuyorlardı. Sırrı Sakık'ı boyuna "PKK'yi kına" diye sıkıştırma huyu yeniden hortlamıştı. Bu Kürt Politikacısı'nın gönlünden geçen bir tek sözü söylemesi, partisini kapatmak için canla başla delil toplamaya çalışan ve adının başında "Cumhuriyet Başsavcısı" gibi şatafatlı bir etiket bulunan Kişilik'i elbette memnun etmeyecekti. Barbarların çöplüğünde gönlünden geleni söylemek, Sırrı Sakık için kendi kellesini koltuğuna almanın çok ötesinde bir anlamı vardı.

Kükreyen generaller filmini bundan önce de görmüştük. Bilinir, Türk Generalleri zaman zaman Kürtler'i sindirmek için kükrerler. Kükremek için fırsat yoksa kendileri yaratır, yine de o hayvani seslerini çıkarırlar. Son iki aydır yaşanan "Büyükanıt Vak'ası", sonrasında ard arda gelen sert demeçlerle ortalığı tozu dumana katan Türkler ve onların değişmez liderleri olan askerler büyük ve yoğun bir psikolojik savaş başlatmış bulunuyorlar. Bu savaş o kadar yoğundur ki bazı Kürt yazarlarının kafalarında "herşey bitti" gibi bir imaj yaratmıştır. Türk Kesimi'nde meydana gelen patlamalara misilleme olarak sahnelenen Amed Katliamı, Van kırsalı'nda yaşanan vahşi katliam, sıklaştırılan ev ve büro baskınları, AB ile tam bir restleşmeye gitmeleri bir nevi kararlılık gösterisidir. Bunun yanında gerillaya karşı operasyonlar da cabası.

Öte yandan Murat Karayılan'ın, Amerikan Newsweek Dergisine verdiği ilginç demeç gerçekten okunmaya üstünde düşünülmeye değer. Karayılan, bir Lider olarak, PKK tarihinde ilk kez Kürtler'in "Amerikancı" olduğunu, Kürtler ile Amerikalıların bölgedeki çıkarlarının çakıştığını, 7000 gerilla ile bir müttefik gibi, radikal İslamcılar'a ve demokrasi düşmanı diğer unsurlara karşı mücadeleye hazır olduklarını beyan etti. Biraz gecikmiş de olsa olumlu, ama eksik bir demeçtir bu.. Çünkü Kürtler tarihlerinde ilk kez Kürdistani bir düşünce ile düşünmeye başlamışlardır. Amerika ile yanyana durmalarının sebebi hayranlık değil, ulusal çıkarlardır. Tıpkı Amerikalılar gibi, artık Kürtler'in de ciddiye alınan, hesaba katılan çıkarları vardır. Bunu Kürt Liderleri de ciddi bir şekilde hazmetmelidirler.

Ateşkesle birlikte hiçbir şey hallolmuş değildir. Türk Tarafı bu ateşkese oldukça tepkilidir ve bu tepkilerini yumuşatacak hiç bir işaret yoktur. Tam tersine arttırılan operasyonlar, ev aramaları, gözaltılar ve tutuklamalar büyük bir hızla devam ediyor. TV programları tam bir kabus! Çünkü bunları rezaletle açıklamak mümkün değildir. Bu durum karşısında ne yapılmalı?
-Ya "bu kez işin içinde AB, ABD gibi devler var" diyerekten oturup sonucu beklemek..

-Ya da "çözüm dıştan gelmez, iç mücadele belirleyicidir" diyerek yeni mücadele şekilleri üreterek, duraksamaksızın, Düşman'ın karşısında eğilmeksizin savaşıma devam etmek..
Şu anda gördüğüm kadarıyla bazı partilerimizin yönetici kadrosunun kafasına. sonsuz bir optimizm hakimdir Bazılarının yakasını ise baştanberi düçar oldukları kapkara bir pesimizm bırakmamaktadır. Bu iki duyguyu dengeleyemeyenler üretici olamazlar. Realizm çok önemlidir. Realizme hiç kimse teslimiyet veya teslimiyet anlamına gelecek bir atalet gibi bir anlam vermesin. Realizm; süreci çok iyi okumak, güçlerin durumunu çok iyi tanımak, Düşman'ın ne yapmakta olduğunu, diplomatik temaslarından ne elde ettiklerini alternatifleri ile birlikte tahlil etmekten geçer.

Bu bağlamda, Kürt Milleti'nin bugün yaşamakta olduğu durgunluk yanlış yorumlanmamalıdır. Bu durgunluk doğrudan doğruya önderlik eden gücün enjekte ettiği barış umudundan dolayıdır. "Barış gelecek, halkların kardeşliği tesis edilecektir" masalı hala en çok tiraj yapan hayali kitapların başında geliyor. Bu durum, şöyle veya böyle, elbette aşılacaktır.

Düşman Generalleri uyguladıkları terörün meyvelerini almaya başladıklarını sanmasınlar (isterlerse sansınlar!). Kürt Milleti özgürlüğün yarım da olsa tadına varmıştır. Geriye, şişeye sokamazsınız bizi. Güney yaşadıkça Kuzey çlmeyecektir. Kuzey direndikçe Doğu ve Batı daha da canlanacaktır. Bizim kaybedecek hiçbir şeyimiz kalmamıştır.. Türkler kendilerine baksınlar.. Şişen karınları ile hangi savaşı sonuna kadar götürebileceklerini göreceğiz.

Zafer Mazlum Kürt Milleti'nin olacaktır.

2006-10-07

Sirac Bilgin

2006-10-07




Gorusunuz