İdeolojik Mücadele mi? Yıkıcılık mı?

Benim için uzun sayılacak bir süre yazmadım. Sebeplerim vardı. Bu süre içerisinde psikolojik savaş şiddetle devam etti. Söylenecek çok şey söylendi.. Yazıldı, çizildi.
Yazmadığım süre içerisine, özet olarak, olayları şöyle bir özetleyelim:

-PKK'yi yokederek Kuzey'in yurtsever Kürt çoğunluğunu derin bir hayal kırıklığına sevk etmekte ısrarlı olan Türk Devleti, sonucu kolay almak için psikolojik saldırısını derinleştirdi.

-Güney'in kazanımlarını budamak ve Kerkük Sorunu'nun, Kerkük'lü çoğunluğun isteği hilafına, Arablar lehine "çözümleyecek" tüm diplomatik, askeri ve beşinci kol faaliyetlerinin yürütülmesi sınır tanımaz bir hal aldı.

-Türk Askeri, Güney'in sınır bölgelerini havam ve top atışları için deneme tahtası haline getirdi Bu da psikolojik üstünlük sağlama amaçlı olarak algıılanmalıdır ("Çok ciddiyiz, vururuz sizi!" demeye getiriyorlar).

-Türk Heyeti Kerkük'te çocukları dahi güldürecek bir "tuzak"la duvardaki haritayı incelemek için indirdi, ama bunu Türk Basını meşhur Türk kabadayılığı olarak yansıttı ve Kürt yetkiliye harita indirtildiğini ilan ediverdi!

-Türk Generali, Hakkari'de psikolojik savaş uğruna çöpçü kadrosuna yazıldı ve rezil edildi!

-Talabani ABD Devlet radyosu'na verdiği demeçte "eğer Suriye, İran ve Türkiye içişlerimize müdahale etmeye devam ederlerse, biz de misilleme olarak onların muhaliflerini destekleriz" dedi..

-Türk General Büyükanıt Türk TV'lerini 2 Ekim'de irad edeceği nutku naklen yayınlamaları için davet etti.

-Erdoğan ABD imtihanına hazırlanmak için bir nevi kampa çekildi..

-AB Parlamentosu Türkiye'ye en sert eleştirilerini yönelten bir raporu kabul etti.

-Türkler Kürtler'in her hareketi'ni kollamak için kuş uçuşu 100 Km mesafeyi görebilecek ve her hareketi kaydedebilecek "Zeplin"ler ısmarladı..

-Kürdistan Anayasa Taslağı parlamento'ya ve halka sunuldu.

-Talabani; "PKK'yi tek taraflı ateş kesmeye ikna ettik".

-Buna cevap olarak Türkler, Talabani'yi "o adam" diye niteleme terbiyesizliği gösterdiler.. Ateşkes diye birşey tanımadıklarını, "teröristler silah bırakıp hukuğumuza sığınmalrı" gerektiğini söylediler..'

Evet, Başbakanları Ekim başında ABD'de olacaktır. Koltuğunun altında kalın bir Kürt Dosyası ile Beyaz Saray'ın kapısına dayanan Erdoğan'ın neler konuşacağını elbette harfiyen bilmeyiz. Ama kalın hatları ile tahmin edebiliriz. Tamamen "pazarlıklı taviz" konsepti ile izah edebileceğimiz Türk Diplomasisi'nin bu çirkin yüzü yakın tarihleri itibariyle malumumuzdur. Öte yandan Türk Parlamentosu'undan bir heyet Kürdistan'da ve özellikle Kürkük'te temaslar için hareket halinde. Hedef Türkmenler ile Kürtler'i karşı karşıya getirecek olan alt yapıyı sağlamlaştırmak.

Peki Türkler'in manevralarının derin anlamını kavrayan, Barzani, Talabani ve Karayılan hariç, hangi lider vardır? Hele bazı entellerimiz, bütün işlerini çüçlerini bırakmış, bu hayati dönemeçte Kürdistan Hükümeti'ni "idamlar" konusunda eleştirmek için yarış halindedirler (bereket bunlar azınlıkta kalıyorlar).
Åžimdi biraz derine inelim..

Güney'de hiç bir devlet deneyimi olmayan temelde Peşmerge kökenli olan insanlar bir devlet yapısı oluşturmaya çalışmaktadırlar. Sıfırdan başlayan bu insanlar bir yandan Kürt Halk Çoğunluğu'nun taşıdığı köle ruh halini dönüştürmeye, öte yandan da bir sistemin yaratılması için siyasi ve ekonomik altyapıyı oluşturmaya çalışıyorlar. 1991'de Kürdistan bir enkazdı. Üstelik sağda solda ayakta kalmış ne varsa hırsızlar tarafından talan edilmiş, ortada kullanılır halde bulunan hiç denecek kadar malzeme kalmıştı. Yiyecek ekmek bile arslanın ağzındaydı..

Bütün bunlara ek olarak, Baskı altında da olsa Saddam ile Türk Devleti ve İran, istedikleri anda ellerini kollarını salllaya sallaya Kürdistan'a giriyor, vuruyor, moral bozukluğu yaratıyorlardı. Öte yandan PKK, biri 1992'de, diğeri 1995'te olmak üzere iki kez durup dururken saldırması, YNK ile PDK arasında 1994 ve 1996'da iki kez kanlı çatışmaların cereyan etmesi de cabası. 1997'de Türk Devleti'nin PDK ile birlikte PKK'ye yönelmesi, YNK'nin de PKK lehine devreye girmesi tam da "xwekujî"nin tarifi gibiydi. Bütün bunların içinde Suriye, İran, İraq ve özellikle Türk Devleti'nin parmağı vardı. Kısacası Kürdistan kan kaybediyordu., ama insanlarımızın elleri kolları bağlıydı.

Nihayet 2003 müdahalesi gerçekleşti. Bu müdahale boyunca Kürt Peşmerge Kuvvetleri Müttefik Kuvvetler'le yanyana çarpıştı, değerli evlatlarını, ABD, İngiliz ve diğer güçlerin evlatları ile yanyana toprağa verdi. Kerkük ve Musul Kürt Peşmerge güçleri tarafından kurtarılarak Saddam artığı ordu dağıtıldı. Binbir eziyet ve Türk manevraları'na rağmen ülkede güvenlik sağlandı, yeni devletin temelleri yavaş yavaş atılmaya başlandı. (devam edecek)

2006-09-27

Sirac Bilgin

2006-09-19




Gorusunuz