Kerkük; saldırı mı provokasyon mu?

Kerkük, Amed'in ardından gelen 4 ayrı intihar saldırısı ile gündemimize oturdu. Bu saldırıların tümünde Kürtler'in hedef alınması savaşın yayılma eğilimi gösterdiğini gösterdi. Bu tür intihar saldırılarını Türkler beceremezler. Ama dolaysız müttefikleri vasıtasıyla bu işi rahatlıkla götürebilecek durumdadırlar. El Sadr Militanları bu iş için biçilmiş kaftandır. Hatırlarsınız, Türk Devleti, Irak seçimlerinden önce Bu teröristi resmen Ankara'ya davet etmişti. Fakat özellikle ABD'den gelen tepkilerden dolayı davet "Sadr tarafından" iptal edilmişti. Aradan geçen süre boyunca Sadr ile Irak Türkmen Cephesi arasında ittifak antlaşması geliştirimiş, Sadr da 5-10 bin militanını Kerkük'e sevk etmişti. İşte Kerkük'te geliştirilen bu en büyük saldırıda bu ittifaktan başkasını işaret edemeyiz.

Bu bir saldırıdır, Türkler ile iç müttefiklerinin birlikte gerçekleştirdiği bir saldırıdır ve cereyan eden potyekun savaşın bir parçasıdır.

Her şeye rağmen üşenmeden takrarlayalım: Türk'ün saldırıya geçmesi için provokatörlere ihtiyaçları yoktur. Dünya savaş literatüründe "5. Kol Saldırıları" olarak yer alan bu tür bombalı saldırılar hep beklenmeli idi, hep beklececektir. Beşinsci kol deyip geçmeyiniz. Savaş sırasında ve devletinlerinin çıkarları tehlikeye girdiğinde MİT (5. Kol) ve gereğinde Özel Harp devreye girerek ya direkt olarak, ya da bağlaşıkları vasıtasıyla her türlü kirli müdahaleyi gerçekleştirir. Kerkük'te gerçekleştirilen bombalı eylemler, ister direkt olarak MİT'in maşası olan Türkmen Cephesi tarafından, isterse Türk Devleti'nin müttefiği Sadrcılar tarafından gerçekleştirilsin, böylesine bir saldırıdır. Türk bu tür saldırıları özendirir, saldırganı cesaretlendirir ve gereğinde teknik donanım sağlar. Cereyan eden olayları basit terör olayları olarak niteleme saflığını gösteremeyiz. Ortada dört başı mamur bir saldırı vardır.

Türkler "PKK'yi kullanarak provokasyonlar yaratıp, bu tür provokasyonları Güney'e müdahale için bahane olarak kullanacak" veya "PKK'nın silah bırakmaması Türk'e saldırı gerekçesi vermektedir" vs gibi belirlemeler çok talihsiz belirlemelerdir. Bu tür saptamaları saplantı haline getirenler durumu kesinlikle anlamamaktadırlar.

Neden?

1) Yukarıda da kaydettiğim gibi, Türkler'in bize saldırmak için provokasyona, provokatörlere ihtiyaçları yoktur. Onlar bize karşı topyekun savaş ilan etmişlerdir ve bunun gereğini adım adım yerine getirmeye çalışıyorlar. Bu aşamada Kuzey'de direkt olarak iyi planlanmış küçük çaplı katliamlarla kitlenin gözünü korkutmaya çalışıyor, propagandaları ile psikolojik savaşın bütün gereklerini yerine getiriyorlar. Yine Kuzey'de, gözlemlediğim kadarı ile, Türk Devleti sabit bir strateji, yani "yoket ve hallet" anlayışını uygulamakla birlikte, üstüne yürüyeceği odakları, silahlı olup olmamalarına bakarak, değişik taktiklerle hedef almaktadır. Böylece Kürt güçlerini bölerek daha kolay yoketmek daha kolay olacaktır. Bunun için tahrik, provokasyon vs gibi bahanelere ihtiyaçları yoktur.

2) Türkler, son zamanlardaki bütün diplomasilerini Kerkük üzerine kurmuşlardır. Stratejik önemlerini, NATO içinde Ortadoğu'da stratejik alanlarda tek güç bulunduran Devlet olmalarını, İran'a yapılacak bir müdahalede kilit rol oynayabilirliklerini hep masaya yatırırlar. Fakat Güney'e direkt müdahale için şimdiye kadar bizim defalarca açıkladığımız sebeplerden dolayı, ABD'den vize koparamamışlardır. Bu hiç bir zaman çılgınca oldu-bittilere kapalıdırlar gibi bir anlama gelmez. Büyükanıt'ın sağ kolu Türk Kara Kuvvetleri'nin Reisi Başbuğ, Kerkük konusunda tedbirler alacaklarına dair açık beyanatlar verirken bizim durup dururken boğazlaşmamız anlamsızdır.

3) Bu bakımdan ne Kerkük'te beşinci kol eylemleri gerçekleştirme konusunda, ne de Kuzey'de insanlarımıza yönelme konusunda hiç bir güce karşı sorumluluk hissetmemektedirler.
Teşhis çok önemlidir. Teşhisi doğru koymak için düşmanın kafasının içinde dolaşan tilkileri bilmek ve dolayısıyla ürettikleri tilkice oyunları boşa çıkarmak gerekiyor. Bazı insanlar Kürtler'in veya PKK'nin, Türkiye'nin elindeki "terör kartı"nı alması gerektiğini dillendiriyorlar. Bazıları ise " başımıza gelen herşeyin sebebi PKK'nin varlığıdır" diye bas bas bağırıyorlar. İşin garibi bunlar 1970'li yıllarda ortaya çıktıklarında tümü itibariyle gerilla savaşını, yani zamanımızın moda deyimiyle "terörizmi" kesin bir şekilde programlaştırmışlardı. Gerilla Savaşı dışında yollar arayanları ise "revizyonist", "salon sosyalistleri", "tatlı devrimcileri" gibi aşağılayıcı deyimlerin hedefi haline getiriyorlardı. Değil mi?

Şu anda PKK silah bıraksa da Türk Devleti rahat durmayacak, Kürtler'in en değme mücadelecilerini kilit altına almak veya faili meçhule getirmek için elinden geleni yapacaktır. Yani olan Kürt Milleti'ne olacaktır. Bu konuyu icab ederse bir daha açacağım.

2006-09-18

Sirac Bilgin

2006-09-18




Gorusunuz