Provokasyon mu, saldırı mı?

Naziler ve Baasistler ile birlikte en kirli Ordu hangisi diye sorarlarsa (Orta Afrika'daki Tutsiler'e karşı katliam düzenleyen Hutular hariç) hiç kuşkusuz Türk Ordusu demeniz lazım. Osmanlı Kalıntısı paşaların kurduğu Cumhuriyet Ordusu, 1.5 milyon Ermeni'nin, 600 Bin Suryani-Keldani-Nasturi'nin Bir Milyon cıvarında Kürd'ün katlinden sorumludur. Söz konusu katliamcı ordu sürekli olarak Türkler'in %87-90'ı tarafından en güvenilir kurum olarak kabul gördüğüne göre bu ekstrem kirliliğe, istisnalar hariç tüm Türkler de ortaktırlar. Böylece Türkler'in "her Türk asker doğar" sloganı da yerini bulmuş olur.

ABD bugünlerde Kuzey'de "barışçı çözüm" arayışlarını hızlandırmak için bir koordinatörlük kurumu yaratmış bulunuyor. Bu kurum, Amerikan Tarafı itibariyle, aksine diplomatik açıklamalara rağmen özde PKK dahil, Kürdistan'ın Kuzeyi için barışçı çözüm geliştirecekti. Ama Türk Askeri'ce ve askerileşmiş Türk İnsanı'ca pratiğe dökülen topyekun Anti-Kürt Savaş konseptinin aşılamayacağı belliydi.

İşte bu çirkin, kirli, katliamcı, inkarcı ordu geçen seneden beri hazırlığını yaptığı topyekun savaşı Batman'da başlatmış, Hakkari coğrafyasında derinleştirmiş, dünkü Amed saldırısı ile manifest bir hale getirmiştir. Akşam saatlerinde yapılan bombalı saldırı ile Münafık Erdoğan'ın hamallığını yaptığı Türk Ordusu, biri 5 aylık Abdullah, diğeri 6 aylık Şilan yani aralarında ikisi süt çocuğu olmak üzere 11 vatandaşımızın şehadet şerbetini içmesine yol açmıştır.

Namertler işledikleri suçu Kürt Gerillası'na yüklemek için ellerinden gelen çabayı gösterirken birden bire Özel Harp Dairesi'nden beklemedikleri bir darbe yediler. Evet, Türk Genelkurmayı'nın emrindeki TİT bu saldırıyı üstlenmekle aslında çok önemli bazı yalanları ortaya çıkarmış bulunuyor. TİT ortaya çıkmadan katliamı PKK yapmış gibi kınayan bilhassa münafık Partinin Meclis Başkanı Arınç, Çankaya'daki hukukçu unsur ve münafık partinin başı Erdoğan şimdi ne yapacaklar merak konusu. Fakat işgal güçlerinin valisi, emniyeti ve "delil yaratma uzmanları" hala bir şeyleri kurtarmaya çalışıyorlar. Bunun için şehitlerden yaşı müsait birinin kimliğini DNA metodu ile belirleyecekler ve böylece zafer kazanmış bir şekilde "işte ıspatladık, suçlu PKK'dir" diyebileceklerdir. Kitapçı dükkanı bombalandıktan sonra gördük. Halkın suçüstü yakaladığı adamlar "iyi çocuk" olarak ilan edildi ve dükkanı bombalanan genç 15 yıl hapis istemi ile zindana atıldı.

Kirli adam Büyükanıt Psikolojik savaş uzmanı düzeyinde konuşuyor, konuştukça taahhütlere giriyor, geri dönülmez bir noktaya doğru hızla ilerliyor. Topyekun Savaş, eğer fırsat bulurlarsa elbette bütün sıcaklığı veya en kanlı şekli ile Güney'de başlatılacaktır. ABD'nin Lübnan'da istediği hedefe varamaması, Irak'ta iç savaşın genişlemesi, İran'ın gemalmaz bir tavır takınması Türkiye'yi zahiren kıymete bindirmiş gibi görünüyor. Türk Ordusu bunu hissediyor ve ABD'ye karşı alttan alıyormuş gibi yaparak, aslında varmak istediği hedefi daha net bir şekilde Washington'a hissettiriyor. Ama Beyaz Saray asıl düşündüğünü kolay kolay masaya getirmez. Türkiye'nin bilmesi gereken budur.

Büyükanıt ve şürekası kendi güçlerinin yettiği kadar kararlı bir duruş sergiliyorlar. "Kısa bir süre içerisinde herkes görecek" cümlesinin yorumu açıktır. Açıkçası Türk Tarafı'nın bir yerlerden açık çek aldığı kokusu ortalığa yayılmaktadır. Bu konuda Kuzey'in hiç bir örgütü ABD'ye sorıu sorabilecek bir şansa sahip değildir. Bunu yapabilecek tek güç Güney Yönetimi'dir.

-Bunun için kendi varlığı açısından daha fazla hayati olan;
- şu koordinatörler oluşumunda 3. Koordinatör'ün Kürt olması olmazsa olmaz bir şart olarak öne sürülmelidir.

- Böylece bu "kurul"da Türk Tarafı'nın oyunları deşifre edilmeli, Barbarların asıl niyeti olan "Kürd'ü toptan hesap dışı bırakacak çirkin manevralar engellenmelidir.

- Güneyli Kürd Koordinatör ABD'ye kesin niyetini sormalı, Türk'e saldırı imkanı tanıyıp tanımadığı kesinlikle anlaşılıncaya kadar bu sorularda ısrar edilmelidir. Cevaplara göre tavır geliştirmek gerekmektedir. Fakat dostluğa zarar verici bir duruş asla sergilenmemeli.

- Türk'ün Kerkük Sorunu'na burnunu sokması kesinlikle söz konusu dahi edilmemelidir.

- Türk'ün masumca gibi görünen, ama Kıbrıs'ın işgali öncesi gördüğümüz tavrına asla izin verilmemeli, havadan dahi olsa Kürdistan'a müdahalesi men edilmelidir. Eğer Türkler'in tek derdi gerçekten PKK ise o zaman kendilerine şu sorulmalıdır: "PKK 1999'dan sonra da oradaydı. Nasıl oldu da şimdi aklınıza geldi, ki o zamanlar istediğiniz zaman gezintiye çıkar gibi Güney'e girip çıkıyordunuz ve kimse itiraz edecek güçte değildi."

- Güney Yönetimi herşeye rağmen en olumsuza kesinlikle hazırlıklı olmalı, gerekirse savaş bütünüyle Kuzey'e taşınmalı, şehirlerde çok güçlü yeraltı direniş odakları örgütlenmelidir.

- Kerkük Sorunu çözümleninceye kadar bir "savaş ekonomisi'nin düşünülmesi şarttır.

Yüce Kürt Milleti İstiklal Mücadelesi'ni her yola başvurarak zaferle taçlandıracaktır.. Büyükanıt karanlıkta ıslık çalmaya devam etsin!

2006-09-14

Sirac Bilgin

2006-09-14




Gorusunuz