Türkler'le sohbet

Bugünden itibaren zaman Türker'le sohbet etmeyi deneyeceğim. Özel Harpçiler'in uyguladığı bir program neticesinde Kürtler, onların yurdu, tarihi, dili ve amacı hakkında hiç bir şeybilmeden, kendilerine komşu olan bu halk hakkında nefret yüklenen bu insanların soruları varsa cevaplayacak, dökülen kanın anlamını açmaya çalışacağım.

Bilindiği gibi, Kürtler'le Türkler arasındaki ilişkiler, Kürt Alamut Devleti dönemine rastlar. Bu dönemde Azerbaycan'ın Ormiye (Çiz veya Caesta) Gölü çevresi Selçuklular'ın eline geçmiş, ve burada uydu bir Türk Devleti kurulmuştu. Arkasını ve Güney'ini sağlama alan Selçuklu Sultanı Alparslan, Alamut'a saldırırsa da bir sonuç alamaz. Fakat Alamut Kürtleri artık Selçıklulara saldıracak durumda değillerdi. Alparslan, bazı Müslüman Kürt sosyal gruplarının yardımı ile Malazgirt'te Bizans ;mparatoru Diojen'i yenilgiye uğratarak Anadolu'ya girer.

Bu temastan sonra ilk temas, Yavuz dönemi'nde gerçekleşti. 1414'e kadar ortalıkta sessizlik hakim olmuştu. Yavuz'un İran'a karşı düzenlediği seferde ilk olarak Alevi Kürtler nasiplerini aldılar. Pekçok kayda göre 70 bin insan, sırf Alevi olduğu için, hiç bir günahı olmamasına rağmen Osmanlı Padişahı tarafından öldürüldü..

O sırada Sün'i Kürtler ile Şii Şah İsmail arasında büyük bir din mücadelesi başlamıştı. Şah, 13 Kürt Beyi'ni (Mir) zindana atınca, İdris-i Bitlisi Adlı bir Kürt Mir'i, diğer Kürt Mirleri'nden imza toplayarak Amasya'da Yavuz ile anlaştı. Antlaşmaya göre Osmanlı'nın doğu seferlerinde Kürt Mirler'i Padişah'a askeri yardım verecek, buna karşın Osmanlılar Kürtler'in tabii gokularına karışmayacak ve dış saldırılarda yardıma koşacaklardı..

Görüldüğü gibi Kürtler bu antlaşma ile iradelerini Osmanlı'ya teslim etmemişlerdi. Yavuz'un yerine padişah olan Kanuni, bunu hazm edemedi ve Kürtler'i tamamen Osmanlıya bağlamak için harekete geçti. Yapılan savaştan bir sonuç alamayan Kanuni de gerçeği kabul etti ve benzeri bir antlaşma imzalayarak seferine devam etti.

1600'lü yıllarda Osmanlılar bu antlaşmayı yeniden canlandırma lüzumu hissedeceklerdi. Durum 1700'lü-1800'lü yıllara kadar böyle pata devam edecekti. Fakat bu yıllarda bütün dünyada milliyetçilik dalgası yükselmeye, milletler bağımsızlık istemeye başlamıştı. Kürt Filozofu, yazarı ve düşün adamı Ahmedê Xanî'nin "Mem û Zîn" adlı yapıtında bu milliyetçiliğin etkisini çok iyi görürüz.

1806'dan itibaren Kürtler, Osmanlı reformlarının da etkisi ile büyük rahatsızlıklar hissetmeye başladılar. Zorla askere alma (ki askerlik 15 yıl sürüyordu-gidenin geri gelmediği bir askerlikti bu), Arazi kanunu, ağır vergilerin de katkısı ile Kürtler 200 yıl süren ve hala sürmekte olan bir İsyiklal Harbi başlattılar. Birlik olmadığı için ayaklanmalar kolay bazı hilelerle kolay bastırılıyordu.

Kürtler her şeye rağmen 1924'e kadar yurtlarının adını (Kürdistan) dillerini (Kürtçe) hep korudular. Mustafa Kemal, lazım olduğu her zaman "Kürdistan'dan bahsetmiştir. İşte bir örnek: "...komutanlar, mektupta hükümetin savaş yoluna gidip kongreyi basarak Müslümanlar arasında kan dökmeye kalkıştığı ve Kürdistan'ı ayaklandırarak, yurdu parçalatma planını da para karşılığında yüklenmiş olduğu belgelerle anlaşıldığından, hükümetin bu işte kullandığı adamların bozguna uğrayarak kaçmak zorunda bırakıldıklarından söz ediyorlar..."
(Nutuk, Inkilap Yayinevi, Ankara,1966, Sayfa: 100)

Bir başka yerde: "3-Kürdistan'da Kürtler'in Fransızlar ve özellikle Irak sınırında İngilizler'e karşı düşmanlığını silahlı çarpışmayla durdurulamaz bir düzeye vardırmak ve yabancılarla Kürtler'in birleşmesini engellemek aşamalı olarak yerel yönetimler kurulmasının zeminini hazırlamak ve bu yolla yürekten bize bağlılıklarını sağlamak Kürt yöneticilerinin sivil ve askerlik görevleriyle görevlendirilerek bize bağlılıklarını pekiştirmek gibi genel yollar benimsenmiştir.

4-Kürdistan'ın iç politikası El-Cezire Cephesi Komutanlığı'nca belirlenecek ve yönetilecektir. Cephe Komutanlığı bu konuda Büyük Millet Meclisi Başkanığıyla yazışmalar yapar. İller tarafından izlenecek yolu düzenleyip uyumu sağlayacağı için sivil yöneticilerin de bu konuda bağlı oldukları yer, Cephe Komutanlığı'dır.

5-El-Cezire Cephe Komutanlığı yönetim, adalet ve maliye (parasal) konularda değişiklik ve düzenlemeye gerek gördükçe, bunun uygulanmasını hükümete önerir.
BMM Baskani Mustafa Kemal."
(TBMM.Gizli Celse Zabıtları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1985, Cilt: 3, Sayfa: 550)

Fakat bu uzun sürmedi. Mustafa Kemal işini bitirdiği zaman, ortaklığa da son verdi. Saldırganlaştı. "Kürdistan" kelimersini, Kürtçe konuşmayı, Newroz Kutlamalarını tedrici olarak yasakladı.

(yarın devam edecek. Türkler'den gelen bilimsel sorulara cevap vermeyi taahhüt ediyorum)

2006-09-07

Sirac Bilgin

2006-09-07




Gorusunuz