Satranc büyük ustalık ve sabır ister..

"Nothing is impossible"

Amerikan deyimi..
--------------------
İstiklal Harbi büyük sabır, ustalık ve inanç isteyen esaslı bir sanranca benzer. Eski Kürt Sarayları'nda günlerce süren bir tek el satrançtan bahs edilir. Mirler'in karşılaştığı bazı satrançlar karşılıklı moral bozucu laf atmalarla, oturuş biçimleri ile, hamlelerdeki hesap kaabiliyetleri ile tam bir savaş görünümünde cereyan ederdi. Cizre Beyi ile Mem arasında cereyan eden satrançta Beko'nun yaptığı hile, neticede Mem û Zîn'in büyük aşkının adı ölüm olan bir sonla biter..

Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelemiz ve giderek bağımsızlık savaşımız; Düşman'ın hile ve şerefsiz duruşu, 200 yıllık bastırma tekniği konusundaki bilgi ve psikolojik avantajları, Ülkemizin ilhak ve işgal şartlarında tutulmasının verdiği kontrol imkanları, hainlerimizin, ki bu aynı zamanda yabancılaşmış kitlemiz demektir, çokluğu, eğitimli insanlarımızın azlığı dolayısıyla Türk'e bu boğuşmada büyük manevra alanları sağlamaktadır. Türkler ise millet olarak (istisnalar hariç), bir koyun sürüsü gibi, sadece ve sadece askerin peşinden gitmekle, Büyükanıt Cuntası'nın arkasında bir ulusal bütünlük arz etmektedirler.

Şu andaki cunta, ABD ile ilişkilerini hızla düzeltmek için, hiç umulmadık bir şekilde Lübnan'a asker gönderme iradesini beyan etmiş, AB'ye ise soğuk duş etkisi yapan Kıbrıs konusundaki duruşunu sergilemiştir. Şimdi mesele; acaba ABD için Türk Devleti ve Kürtler mi önemlidir, yoksa Türkler mi? Kürtler'in Türk Generalleri ile aynı govendde saf tutması, en aşağısından Kerkük sorunu düşünüldüğünde mümkün görünmemektedir. Öte yandan Kıbrıs'ın bölünmüş durumumda kalması ise AB için "topraklarından bir kısmının işgal altında tutulması" anlamına gelir. AB ile ABD'nin karmaşık içiçe geçmiş şirketleri, sınır tanımayan borsaları ve kültürel değerleri açısından karşı karşıya gelmeleri düşünülemeyeceğini de burada not edelim.

Toparlarsak, Türk Devleti bugünlerde bize karşı bir kaç başarılı hamle yapmış, bu başarılı hamleler bazılarının gözlerini korkutmuştur. Türkler'in Lübnan hamlesi ile ABD'ye yaklaşması, Irak Hükümeti ile giriştiği dialogun meyvelerini toplamaya başlaması (mesela; politikasını hiç tasvip etmesem de PÇDK'nin kapatılma emri) gibi iki iyi hamlesi sayılabilir. Bunlar psikolojik savaş metodları ile süslenip sunulduğunda, sanki kıyamet kopuyormuş gibi bir hava yayılıyor. Bazıları (mesela TZ Ekinci) korku alametlerini göstermekte oldukça aceleci davranmaktadırlar. Bu ise ister istemez korkmaya hazır diğer bazı odakları da etkilemektedir. Oysa siyasette "korku emaresi" gösterenlere yer yoktur. Savaşta ise bunlara "ordu bozan" denir.

Kürt Milleti'nin Tarihi, umulmadık anlarda kazandığı zaferlerle doludur (Onbinler'in Ric'ati). Fakat savaş ve topyekun mücadele sanatı istisnalara asla daimi gerçekmiş gibi bir gözle bakmaz. Bilimsel yaklaşım bize, yaşadığımız deneyimlerle çok şeyler öğretmiştir. Örnek olarak çok yakın günlere bakalım:

1997 savaşlarını hatırlayınız. Her çıktıkları "sefer"de 200 Bin'in üstünde askeri gerillanın üstüne salmışlardı. Dersim'de gerillanın harika taktikleri sayesinde "ışkın" toplamakla yetinen orduları, en büyük saldırıyı "Murat Operasyonu" adını taktıkları ve Türk TV'si Star'ın "Büyük Tarruz" adını verdiği savaşı başlattı.Bu savaşa Türk basın ordusu, Türk Ordusu'nun 2. ve 3. Ordu birimleri, katılıyordu. Bu sürüye 24 general komuta etmişti. Sonuçta büyük propagandalarla, 350 gerillaya karşı başlatılan saldırı fiyasko ile sonuçlanacaktı. Aynı şey Güney saldırıları için de geçerlidir. Yani kısacası; kükreyen kedi görünümü arz eden bu barbarlar ordusu, ancak ele geçen gerillalar'ın burun ve kulaklarını, hatta kafalarını koparıp poz verecek insan ayıbı bir kelle yapısına sahiptir. Biz bu güruhu iyi tanıyoruz. Kim korkar "hain kurttan!"..

Kıssadan hisse; 350 kişilik iyi eğitilmiş, inançlı bir gerilla taburu, 300 Bin Düşman askerini eli boş gönderebilir. Bu utanç ise o savaşa komuta eden 24 generale yeter de artar bile..

Türkler'in şimdiki şeflerini de çok iyi tanıyoruz. Bu kabaran "Turkey" veya hindi, savaş hayatı boyunca çamurculuk yapmıştır. Bir gün dahi mertçe gerillanın karşısına çıkmayan Büyükanıt, "iyi çocukları"nı kullanarak "faili malum"cinayetlerle canlarını Türk Devleti'ne teslim etmiş olan sivil insanları katletmekle ünlenmiştir. Moral pompalamakla havadan zafer kazanmayı umut eden bu "tarihi çevir" kafalı kişilik, yatağına yattığında Çin'den Viyana önlerine at koşturan rüyalar görür, uzaya çıkan Türkler'i hayal eder, yıldızlar savaşını kazanır.. Vah zavallı!

Sonuç olarak şunu kaydediyorum: Kürt İnsanı, Büyükanıt Cuntası'nın işbaşına gelmesi ile her metodu kullanarak mücadele etme hakkını kullanmakta tamamen serbestleşmiştir.

Dolayısı ile ben TAK'ı kınamıyorum... Var mı bir diyeceği olan?

2006-08-29

Sirac Bilgin

2006-08-29




Gorusunuz