Psikolojik savaş ateşine karşı uyanık ol!-II

Bu derecede açık tehdit, çatık kaşlı duruş, Kürd'ü affetmez görünümleri ile Türk askerleri klasik PS (psikolojik savaş) taktikleri kullanmaktadırlar. Düşman'a (burada Kürd'e) karşı amansız bir duruş, eğer yutturulabilirse, iyi bir kuşku yaratma taktiğidir, ki PS'ta bu çok etkin bir metoddur. Kürt Liderliği bu tavrı yumayacak, ama savaşın yeni bir düzeyde, bir ölüm-kalım boğuşmasına dönüştüğünün bilincinde olacaktır/olmalıdır.

Türk Savaş makinası, dün ard arda gelen demeçlerle özde sadece PKK'nin Deklarasyonu'nu değil, ABD'nin de demokratik çözüm önerisini red etmiş bulunuyor. Türk Devleti'nin bu tutumunun PKK Liderliği için hiç de sürpriz olmadığı kanısındayım. Dağ kadrosundaki önderleri, ki asıl liderliktir, Deklarasyonu yayınladıklarında Türk Devleti'nin hiç bir cevap vermeyeceğini biliyorlardı. Ama öyle olmadı. İşin içine ABD'nin siyasi çözüm önerisi de girince Türk Makamları cevabı geçiştirmediler ve olabileceği kadar açık bir şekilde hem siyasi çözüm önerisini, hem de "terör" dedikleri silahlı mücadele yoluyla dayatılacak önerileri şimdiden red etmiş oldular. Yani Deklarasyon'un kaleme alınış şeklinden bağımsız olarak, Türk Devleti ABD'ye özde şöyle demektedir:

"Bir Ortadoğu devletinin yöneticisi olarak benim bu bölgedeki çıkarlarımı (sözüm ona), devletimin bölünmezliğini, Türk Devleti aleyhine olabilecek oluşumlara önayak olarak "yarınımı" tehlikeye atamazsın. Ben bu niyete karşı tüm varlığımla mücadele etmeye kararlıyım."

Ama Türk Devleti'nin başı iç çekişmelerle belada.

Ankara Yönetim(ler)'i Lübnan'a asker gönderme hususunda, açık bir şekilde ikiye bölünmüşlük arz ederken, Erdoğan Hükümeti bu son treni de kaçırmamak için büyük ve cansiperane bir mücadeleye girişmiş bulunuyor. Öte tarafta ise eski askeri şef Özkök ve Çankaya "asker gödermeye karşı" olduklarını açık bir şekilde dile getirdiler.. Türk Devleti'nin doruklarında cereyan eden bilek güreşini kısa ve uzun vadeli olarak kim kazanacak, bu onların işi. Bizim için ise önemli olan Güney'in kazanımlarının korunması, Kuzey'in akılcı bir mücadele için reorganizasyonudur. Biz de tıpkı Türk Devleti gibi, PS'nin içindeyiz ve beyinlere yönelik bu Düşman saldırısını defetmek durumundayız. Fakat sıcak temas ihtimalini de unutmamak kaydıyla.

Türk Kendisini dev aynasında görüyor ve esir Kürd'e bunu böyle yutturmaya çalışıyor. Asrımızın en büyük savaş araçlarından biri olan TV'leri bu alanda kullanmaları büyük bir avantajdır. Düşmanca hazırlanmış dizilerle, yalan haber yaymakla (Mesela Türk Jetleri Qendil'i vurdu), Türk'ün zengin yüzünü Kürd'e gösteren TV'sel yapıtlarla, Ekonomilerinin dünyada bile saygın bir hale geldiğini gözteren sahte istatistiklerle Kürd'ün beynini yıkamaya, onların aşağılık duygusuna kapılmasına yönelik çirkin yalanlar hep TV'ler sayesinde yayılır. Bunların tümünün yalan olduğunu anlamak için, fındık üreticilerinin ağlayışlarından, memurlara zam hususunda yapılan aşağılık muameleden, tarım alanının tümden başaşağı gittiğinden bahsettiklerinde ekonomilerinin krize doğru sürüklenmekte olduğunu görürüz.

Türk ekonomisi, şu anda bütün gücü ile Askere para yetiştirmekle meşguldur. Ek bütçe tasarısı, bütün önlemlere rağmen göstergelerin alt üst olmasına yetmiştir.

Fakat yayılmacı bir zihniyete sahip olan Türk Askeri için Türk Ekonomisi'nin batması pahasına Kürd'ün yokedilmesi, yani bağımsızlık mücadelesinin etkisiz hale getirilmesi kaçınılmaz bir hedeftir. Bundan dolayı ellerinden gelen her ahlaksızlığı yapacaklardır. Buna hazırlıklı olmalıyız.

Aradaki ne idüğü belirsiz, çıkarcı, ben merkezci asalak bazı Kürt "fareleri"ni bir kenara iterek birlik olmanın yolları sonuna kadar zorlanmalıdır. Büyükanıt Cuntası 28 Ağustos'ta ordularının yönetimini, dolayısıyla Türk Devleti'nin yönetimini ele alacaklarına göre, adımlarımızın hızlanması, mücadele azmimizin bükülmez bir şekilde en üst düzeye çıkarılması herkesin görevidir. Gün gerçekten namus günüdür.

Şimdi artık gün, lafın bittiği, direnişin en üst düzeye çıkarıldığı gün olacaktır. Direnmek hayatsa, pasifizm ölümdür! Herkes, gerek partiler içinde, gerek kitle örgütlerinde,gerek yayın alanında, gerek diplomaside ve gerekse sıcak temas alanında birşeyler yapmalı. HİÇ, AMA HİÇBİR ŞEKİLDE HERŞEYİ GERİLLANIN SIRTINA YIKMAYA HAKKIMIZ YOKTUR. ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMAYANIN SÖYLEDİKLERİNİN HİÇBİR KIYMET-İ HARBİYESİ OLAMAZ. KİTLESEL DİRENİŞ ALANINDA OLSUN, HEDEFİ SİVİL HALK OLMAYAN ŞEHİR GERİLLASI ALANINDA OLSUN, DAĞDA OLSUN, BASIN-YAYIN VE PROPAGANDA ALANINDA OLSUN HERKES ELİNDEN GELENİ YAPMALIDIR. Akıllı ve merkezi bir karar organına bağlanmış olan direnişçi elbette kazanacaktır.

Kürt Milleti özgürlük ve bağımsızlığın tadına varmışken ve bunu ikiyüz yıılık bir direnişten sonra görmüşken, ondan vazgeçemez, vazgeçmeyecektir.

2006-08-26

Sirac Bilgin

2006-08-26




Gorusunuz