Saddam Enfal'ın hesabını veriyor..

Enfal Suresi'nin bazı ayetleri şöyledir:

1.Sana ganimetlerin taksimini soruyorlar. De ki: "Onun taksimi Allah'a ve Resulüne aittir.
Onun için siz gerçek müminler iseniz Allah'a karşı gelmekten sakının, birbirinizle aranızı düzeltin, Allah'a ve Resulüne itaat edin.

15. Ey iman edenler! İnkâr edenlerle savaşmak üzere karşılaştığınızda, sakın onlara arkalarınızı dönmeyin!

16. Her kim böyle bir günde, savaşmak için başka bir yer tutmak yahut başka bir birliğe katılmaya gitmek dışında onlara arkasını dönerse, Allah'tan bir gazaba çarpılmış olur. Varacağı yer cehennemdir onun. Ne kötü varış yeridir o!
38. Küfre sapanlara söyle: "Eğer son verirlerse eskide kalmış olan, kendileri için affedilir. Eğer yeniden başlarlarsa, daha öncekilere uygulanan yol ve yöntem, eskisi gibi devam etmiş olacaktır."

39. Fitne kalmayıncaya ve din tümüyle Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaş. Vazgeçerlerse kuşkusuz ki Allah, ne yaptıklarını iyice görecektir.

40. Eğer yüz çevirirlerse bilin ki, Allah sizin Mevlâ'nızdır. Ne güzel Mevlâ'dır O, ne güzel destekler; ne güzel Nasîr'dir O, ne güzel yardım eder.

41. Doğru ile yanlışın ayrılış günü, iki topluluğun karşılaştığı gün, kulumuza indirmiş olduğumuza inanıyorsanız şunu bilin: Ganimet/kazanç olarak elde ettiğiniz şeylerin beşte biri Allah'a, resule, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışa aittir. Allah herşeye kadirdir.

Evet, Saddam Kürt katliamını Kur'an-ı Kerim'in 8. Suresi olan Enfal ile başlatmıştı. Saddam şunu kastediyordu; Kürtler, müşrik.. Kürtler fitneci.. Kürtler inkar edenler.. Onlara (yani fitneci, müşrik, inkarcı Kürtler'e) arkanızı dönmeden saldırın diyen Saddam, aynı ayetle üç beş parça eşyası olan yoksul insanlarımızın mallarının paylaşımını da kitaba uyduruyor.. İşte şimdi bu adam Enfal saldırı ve katliamlarından yargılanıyor.

Bundan aylarca önce Hakim Rizgar'ın yönettiği o Şii Köyü katliamındaki duruşmada takındığı o sahte, cesaret dolu, lider duruşu ile bizi şaşırtmıştı. Kaçacak delik bulamayacağını anladığı anda yine de bazılarımızı şaşırtabilir. Ama mahkemeleri oldukça dikkatle izleyin, korkuyu gözlerinden, mahkemedeki savunma stratejisinden, müdahalelerinden okumamanız mümkün olmaz. Okuma yazma öğrenmesi engellenmiş, köyünden hiç çıkmamış o Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi'nin asıl emekçileri karşısında ezilip büzülmesi, eskiden sinek gibi gördüğü bu Kürt Devrim emekçilerine soru yöneltmeye kalkması, dünün burnundan kıl aldırmayan diktatörünün düştüğü durumu çok iyi açıklar. Normalde İhtilal Komuta Konseyi'ne bile soru sorma fırsatı vermeyen Tıkritli bu meczubun eski halinden eser kalmamış.

Her duruşmaya elinde Kur'an'la çıkan Saddam, İslam'ın kutsal kitabına sığınmaya çalışıyor. Amas öteki elinde yalan makinası olan ve kendisini "Nabuqednezzar" olan ilan eden bu diktatör dini ile, elindeki Kur'an ile çelişiyor. O, böylece Demokles'in Kılıcı'nı kafasının üstünde hissettiğini net bir şekilde gözler önüne seriyor. Evet, Saddam bir yandan Kur'an'a, bir yandan da avukatlarının hazırladığı yalan dolan senaryoların etkisine sığınıyor. Bütün yaptıkları hedef şaşırtmak olan avukatların ustaca manevralarını gördükçe duruşmalara ne kadar iyi hazırlandıklarını görmemek mümkün değil. Buna karşın net bir gerçeği ortaya sermekle görevli olan savcının ve müdahil avukatların ne kadar zayıf kaldıkları da ortada. Savunma avukatlarının bazan salona hakim olduklarını görebiliriz.
Öte yandan insan hakları ile ilgili müdahil avukat'ın, her tanığa "kimyasal silaha maruz kalındığına dair doktor raporu var mı?" gibi gülünç soruları adrenalin arttırıcı etki yapıyordu. Bu adama "bre destum.. Devir Saddam devri idi, kim bir Kürd'e rapor verebilirdi? Bilmez misin ki bu diktatörün haber alma cihazı olarak kullandığı altı ayrı istihbarat örgütü vardı?"..

Saddam'ın Avukatları "Hafıza-i beşerin nisyan ile malul" olmasından faydalanmaya çalışıyor. Böylece mantık oyunları ile, Ali Kimyewi'nin silahları ile şehit düşen Kürtler'in ya buharlaştığını, ya da İran tarafından öldürüldüğünü "ıspatlamaya" çalıyor. Ama bu yetmiyor.
Hazırlıksızlığa rağmen peşmerge eşi veya destekçisi bir Kürt Kadını'nın ördüğü duvara çarpıyor. "Soxoy uçağının rengi nedir?" sorusubub cevabını bilemeyeceğinden emin oldukları o kırk yaşındaki yıpranmış kadın'ın "siyah" demesi ile irkildiler. Aynı Bayan Saddam'ın gözlerinin içine baka baka bir savcı edasıyla suçlamalar yöneltti, terletti..

Can tatlıdır, Saddam! Sen bunu her yargı otumunda daha iyi anlayacaksın!

2006-08-23

Sirac Bilgin

2006-08-23




Gorusunuz