Karayılan'ı rahat dinledim, ama...

Yıllardır ilk kez Karayılan'ı bu kadar rahat dinledim. Bazı ifade güçlüklerine, fikir akışındaki kesintilere rağmen çok iyi idi. Diplomatik dili iyi kullanıyordu. Ulusal meselelerde ifade ettiklerindeki muğlaklığa rağmen ne demek istediğini satır aralarına iyi serpiştirmişti. Gözü kara bir şekilde Filistin iktidarını ve Hizbullah'ı tutmuyor, üstelik eleştiriyordu. Ortadoğu Halkları'na alışık oldukları "gelin biz birlikte demokratik ve biribirlerine saygılı insanların yaşadığı bir Ortadoğu oluşturalım" anlamına gelen afaki satır aralarının olması neticeyi değiştirmiyordu.

Aynı zamanda Türkler tarafından büyütülen, kurtarıcı bir ilah gibi gösterilen Büyükanıt'la olgunca dalgasını geçmesi harikaydı. Davt ediyordu onu "cenk meydanı"na, ama kapalı bir şekilde. Savaşın hiçbir netice vermeyeceğini bir daha görsün istiyordu. "Muhatabımız Türk Ordusu'dur" cümlesinin altını ustalıkla çiziyordu. Çünkü Kürtler onlarla savaşmışlardı, barış olacaksa yine onlarla olacaktı.

"PKK Liderleri İskandinavya Ülkeleri'nde yerleştirilsin" fikrine karşı çok hassastı. Az kalsın "Türkler kendilerine yer arasın" diyecekti.. Ama cümlenin yarısında çevirdi.. "Biz Ülkemizi çok seviyoruz ve ülkemizde özgürce yaşıyoruz" demesi bile yeterliydi. Dialogda ısrarlıydı. Ebediyen savaş olamazdı. Eninde sonunda barışçı bir çözüm bulunmalıydı.

"Konfederasyon"dan hiç bahsetmedi. PKK Lideri Öcalan için eski dil bırakılmıştı. "Ya Öcalan, ya savaş" söyleminin yerini, "çözüm geliştirçe tecrit azalır veya kaybolur" türünden oldukça akıllı bir söylem dile getiriyordu..

Kürtler'in birliğinin şart olduğunu, bu son savaşın ayırımsız tüm Kürt örgüt ve şahsiyetlerine yönelik olduğunu, bunun için ortak bir konsept geliştirilmesi gerektiğini ısrarla belirtiyordu. Birlik fikri onu çok heyecanlandırıyordu. Bazı adımlar atılıyordu, ama yetersiz. O bu adımların sıklaştırlmesını ve sürece cevap olunmasını istiyordu. Aydınların boş durması rahatsız ediyordu Karayılan'ı. Savaş hepimize karşı geliştiğine göre, onu göğüslemek de hepimize düşerdi.

Ama..

Bazı büyük ve ufak çekincelerimi burada kaydetmek zorundayım, Şöyle:

Birliğe giden yol, karşılıklı olarak pratikte atılacak doğru adımlarla elverişli zemin bulabilir. Bunun için eylemsel duruşlar önemlidir. Ama son zamanlarda PKK'nin bazı cynic adımları Güneyli liderler'i sinirlendirecek düzeye ermiştir PDK karşıtlı su götürmez bir zihniyetle hazırlanan "Beritan Filmi", geçmişi kaşımaktan, güven duygularını zedelemekten öteye bir sonuç verebilir mi?. Geçmiş kaşınırsa kimin onun altında kalacağı belli olmaz. Eğer PKK Beritan Olayı gibi münferit "namus uğruna intihar"ı işleyecekse, Gineyli Kürt Örgütleri de 1995 Dublin antlaşması sonrasında PKK'nin bir günde PDK'nin 24 karakoluna saldırısını da, anlamsız teorik ve giderek paranoya kokan cümlelerle değil, açık nedenini masaya koyarak izah etmesi lazımdır. O saldırıda hayatını kaybedenler de Kürt insanı, Kürt peşmergesi idi.. Kadın ve erkek, savaşçı savaşçıdır, değil mi? 1992 Seçimi'nden sonra PKK'nin yeni Kürt Rejimi'ne yönelttiği saldırıda da hala çoook karanlık noktalar vardır.. Bunun gibi karşılıklı suçlamalar uzadıkça uzar. Bu film çok yıkıcı, birliğe zarar verici bir film olmuştur. Bunun yerine ebedi KAHRAMAN ZİLAN'IN O BÜYÜK EYLEMİ FİLMLEŞTİRİLEMEZ MİYDİ?.

İkinci şık, PÇDK'nin "elektrik yok haydi sokaklara" sloganı ile gelştirilen mitinglere yıkıcı unsurlarla kolkola kalkışması, kamu mallarına zarar vermesi çok mu dostça bir eylemliliktir? Ama buna karşın Süleymaniye Polisi'nce PÇDK'nin mahalli liderinin gözaltında tutulması ve "aklı başına gelinceye kadar tutulacaktır" yollu mesajı da hukuk dışıdır, tahrikkardır.

Üçüncüsü; Kürtler, PKK'liler'in ve Sn Karayılan'ın lanse ettiğinin aksine bir halk değildirler, millettirler. Uluslaşma Güney'de tamamlanmak üzeredir. Kuzey'de çok iyi bir noktaya gelmişti (son u-dönüşlerinin negatif etkilerini görelim). Güney-Batı'da neredeyse tamdır. Doğu'da epey mesafe kat etmiştir. Bu büyük millete hala keyfi sosyolojik etiketler yakıştırmak liderliklere yakışmaz. Durum şudur: Her bir parçadaki Kürt dilimi oradaki halkımızdır. Ama bir bütün halinde, yani dört parçada birden bahsettiğimizde KÜRT HALKI; HİÇ BİR TEREDDÜTE YER BIRAKMAMACASINA MİLETTİR, KÜRT MİLLETİ'DİR.

Eleştirimdeki sertlik, sakın ola ki kimseyi rahatsız etmesin.. Karayılan'ın o röportajını bulun ve zevkine vara vara okuyunuz. Biz onları, bazı "ama"lar hariç hep böyle görmek isteriz.

Kürt Milleti Şahlanmıştır. Hiç bir güç onu yıkamaz.

2006-08-20

Sirac Bilgin

2006-08-20




Gorusunuz