Ortadoğu Savaşı ve Kürtler'in tavrı-II

Ortadoğu Savaşı sürerken, kendi tavrımı belirlemeden önce Düşman'ın tavrını biraz itdeleme gereği duydum. Böylece daha bilinçlice olaya yaklaşabiliriz.

Ezeli Düşman'ımız, Ortadoğu'da ABD'nin istemediği bir adım atılamayacağını Lübnan Savaşı sürerken fırsattan istifade Güney'e müdahale etmek için yığınak yaparken gördü. Kapalı kapılar ardında neler konuşulduğunu elbette bilmiyoruz. Ama Türk Devleti'nin giderek ABD'ye kul köle tavrı sergilemesi "Vehbi'nin kerrakesi"ni açığa çıkarıyor. Düşman epey sert bir zılgıt yemişe benziyor.

Türk Gazetesi Hürriyet'in haberinden bir paragraflık alıntı çok şey anlatır:

"Başbakan Tayyip Erdoğan, Lübnan'a asker gönderilmesi konusunda Meclis'te reddedilen 1 Mart tezkeresi örneğini verdi. Erdoğan, 'Irak'ta söz sahibi olmuş olsaydık, bugün ne Kuzey Irak'ta PKK olurdu ne de Sünni-Şii savaşı. Irak'a bakın, her gün 100 kişi ölüyor. Biz orada olsaydık, en azından bizim bulunduğumuz bölgede kimse ölmezdi' diyerek, şartlar oluştuğunda Lübnan'a asker gönderilmesinden yana olduğunu gösterdi."

Erdoğan şunları satır aralarında şunları vurguluyor:

-1 Mart teskeresi mecliste red edildiği için Irak'ta söz sahibi olamadık.

-Bundan dolayı Irak'taki Kürt kazamınlarını engelleyemedik.

-Orada olsaydık, PKK'yi kolayca ezebilirdik..

-Dolayısı ile masada yerimiz olmadı ve olmasını talep etmek de gülünçtü.

-Şimdi Lübnan'a asker gödermemiz söz konusu..

-Eğer bu fırsatı da kaçırırsak bu kez Ortadoğu Savaşı sonrasında yine Türkler kazançlı çıkacaklardır.. Bu kez kararlı bir şekilde buna fırsat vermeyecek ve dolayısı ile istenen askeri göndereceğiz..

-Böylece Kürtler'in öne çıkmasını engelleyeceğiz..

Düşman'ın şu andaki taktiksel programı böyle görünüyor..

Kısacası kızışacak olan savaşta, doğru zamanda olmasa bile (ki 1 Mart Teskeresi'ni red etmekle bu treni kaçırmış bulunuyorlar) belirleyici atağın şafağında, doğru cephede bulunmak istiyorlar. Bu ise Kuzey Kürt Liderlikleri tarafından doğru analiz yapılmazsa, biz; kendimizi birdenbire yanlış zamanda yanlış cephede bulabilir ve bundan çok zarar görebiliriz. Son zamanlarda PKK Dağ Kadrosu'nun önde gelenleri tarafından dile getirilen düşünceler stratejik açıdan bakıldığında Milletimiz'i zarara uğratıcı türdendir. Bu demeçlerçok da anlamsız geliyor bize.. Gerilla canla başla çarpışacak ve bir yerlere varmaya çalışacak, ama birileri sanki kendi kişisel onuru için çözümü alabildiğine engelleyecek.. Bu olacak iş mi?

Türk Devleti'nin, ABD'yi çıkmazda görüp (zan edip), bütün kirli işlerini Washington Yönetimi'ne yaptırmaya kalkması çok kurnazca görülebilir. Ama eğer ABD, Türk Askeri'ne mutlaka gereksinim duyacaksa önümüzdeki günlerde bazı sürprizler görmeye hazır olmalıyız.

İşte bütün bunları (en kötü ihtimalleri gözönüne getirerek yaptığım bu saptamaları) gözönüne aldığımda, Ortadoğu Savaşı gerçeği muvacehesinde tavır önerilerim şöyle olacaktır:

-Kuzeyli Kürtler, başta PKK olmak üzere, demokratik bir Ortadoğu görmenin hayati olduğunu, Kürtler'in ancak böylesi bir ortamda tarih sahnesine sağlamca çıkabileceklerini bilince çıkarmalı, bu uğurda, ne niyetle olursa olsun, mücadele eden kim varsa onunla birlikte hareket etmelidirler. "Halk Demokrasisi" gibi söylemler içe sindirilerek ebediyen geldiği çukura gömülmeli, çoğulcu demokrasinin gerektirtiği davranış ve ilişki düzeyi yakalanmalıdır..

-Kuzeyli Kürtler, Ortadoğu'da yaşayan halklara dikta rejimleri ve diktatörler uğruna hayatlarını kaybetmek yerine çoğulcu demokrasinin nimetlerini lacakları bir mücadelenin içinde yer almalarını salık vermelidirler. Kürtler bu halklara diktatörlerin ve mücadeleleri eninde sonunda bir dikta rejimi ile sonlanacak Hizbullah türü örgütlerin söylemlerindeki heyecan verici sözlerin sahte olduğunu, bu tür örgütlerin ulusal onur yerine İran ve Suriye türü rejimlerin kuklaları olduklarını anlatmalıdırlar.

-Kuzeyli örgütler, sözlerinin ciddiye alınması için birleşmeli, hiç bir sızmaya yer vermeyecek bir üst örgütsel sağlamlık arz etmeli, bu konuda geç kalınmışsa, sözlü bir konsensüs sağlayarak dar bir program çerçevesinde ortaya çıkmalıdırlar. Gerektiğinde Iran'da ve Suriye'de üstlerine düşeni hakkıyla yerine getirmeli, Türk Devleti'nin müdahale yollarını kesmelidirler.

-Kuzeyli Örgüt ve şahsiyetler güvenliği elden bırakmamalı, Türkiye'nin her tarafında , Türkler'in anladığı dilden eylem yapacak küçük birimler halinde örgütlenmeli, aralıksız eylemlerde ORK Cumhuriyeti'ni sarsmalıdır. Öte yandan Kürdistan'da sokak hakimiyeti sağlayacak, gerektiğinde sivil itaatsizlik eylemleri yapacak kitlesel örgütlenmeler yaratmalı, koordineli çalışma için formüller bulunmalıdır. Elektronik basın çok iyi kullanıldığında bu konuda sonsuz fayda sağlayacak bir araç olacaktır..

2006-08-17

Sirac Bilgin

2006-08-17




Gorusunuz