Hizbullah, Hamas, Ä°slam-i Cihad ve biz-II

Hizbullah, yürüttüğü savaş tarzı itibariyle, düşmanını doğrudan doğruya sivil hedeflere yöneltmektedir. Çünkü savaşçılarını halkın arasına yaymış, halk ile milislerini ayırmamıştır. Bir ordu gibi hareket etmediği gibi, halkı koruyacak konumda olmadan, günahsız insanların yoğun olduğu şehir ve kasabalara yerleşmek suretiyle kitleleri hedef haline getirmiştir. Bu savaş tarzında hayatını kaybeden her sivilin ölümünden İsrail kadar Hizbullah da sorumludur, belki de daha fazla.

Şimdi burada bir parantez açmak istiyorum. Bir kesimi itibariyle bizim Kürt Aydınları, okur-yazar olanları ve entellektuelleri ile "entelleri", nerede bir çatışma olursa kendilerini görevli sayıyor, ille de bir taraf seçmek zorunluluğunu hissediyorlar. İki taraf bir başka yerde çatışırken bir bakıyorsunuz bizimkiler de basın ve elektronik basın alanında "pata-küta" biribirlerine girmişler. Üstelik bunu bir milli mesele haline getirerek. Bizim misalimizde bir tarafta İsrail, diğer tarafta uzantıları ile birlikte Hizbullah, bir ülkeyi tamamen batıracak bir şekilde buğuşurken bir yazarımızdan şu cümleyi okumak bana ibret verici geldi: "İsrail'i desteklemek ihanettir!" Şimdi be adam, biz daha henüz hassas bir yerimize sokulmuş olan koca bir kazıktan kurtulamamışken, eline almışsın teraziyi, hak dağıtmaya kalkıyorsun.. Elin gariban, kendisi himmete muhtaç hale gelmiş Kürd'ünün kendisine karşı olması sanki umurundaydı İsrail'in... Çölleştirilmiş vatanını kurtarmak için sadece iki dostu kalmış olan Kürt, çok cömert davranıyor doğrusu.. O, Dünyayı kurtaracak.. Kürdistan kurtulmamış ne gam? İşte bu kafadır bizi sınıfta bırakan.. Halifet-ül Müslimin'i kurtarmak için kendi istiklal fırsatını kullanmayan ataların çocuklarıyız. Üstelik düşmanın sosyalizm okulu mezunu insanlar olarak "yüce bir ruha" sahibiz.. Ama şunu hemen kaydedeyim ki, hiç kimseye şöyle düşün, böyle yaz gibi tepeden bakıcı bir çiğlik göstermem mümkün değildir. Herkes dilediğini düşünür, yazar. Bazı yazıları sevmez, kızarız, bazılarını sever zevkle okuruz veya bazı yazıların bizi düşündürdüğünü görürüz. Bu tamamen yazana, düşünme ve araştırma gücüne bağlı bir olaydır.

Şimdi Hizbullah'ı izlemeye devam edelim.

Okuduk ve dinledik, Suriye ile İran yetkilileri Hizbullah'a daha fazla yardım için neler yapabileceklerini görüşmek üzere Şam'da bir araya geldiler. Bilindiği gibi bu iki devlet, Türkiye ile birlikte Kürtler'e karşı şer cephesinde yer alıyorlar. Suriye ve İran Hükümetleri'nin, Kürt Milleti'ne karşı tedbir üstüne tedbir aldıklarını, İran'ın Kürdistan'da sokak adlarının Kürtçe konmasına yasak getirdiğini, halkı keyfi sebeplerle idam sephasına gönderdiğini, Gerilla ile savaşı bahane ederek köyleri boşalttığını bilmeyen yoktur. İşte bu devletler ile Hizbullah bir noktada buluşmuşlardır: Ortadoğu'nun destabilizasyonu, istikrarsızlaştırılması. İşte bunun için her iki devletin de ajanları Irak'ın içinde ortalığı karıştırmakla meşguller. 1 Şubat şehitleri ve bir Kürt Askeri Birliği'nin ortasında patlatılan bombalarla ölenlerin sayısı, Lübnan'daki İsrail bombardımanında ölenlerin sayısının yarısını buluyor. Peki Kürdistan'daki söz konusu iki saldırıya Hizbullah "wah, wah" mı dedi, "oh, oh" mu dedi? Kendimizi hiç kandırmayalım, Hizbullah, İran, Suriye ve Türkiye; Kürt Milleti'nin karşısında aynı cephede yer alıyorlar. Yeri geldiğinde bizi bir tas suda boğacak kadar kinlidirler. Çünkü Kürt Milleti'nin İstiklal Mücadelesi'ni dört parçada da kazanması, Tüm Ortadoğu rejimlerinin iskambil kağıtları gibi devrilmesi, Ortadoğu'nun demokratik bir yapıya kavuşması demektir.

Herkesin sıkıya sıkıya hazırlandığı nihai boğuşmada, biz hala "kimi destekleyelim" ayıbı ile iştigal edemeyiz. Kısa ve öz; biz kendimizi destekleyeceğiz..Bizim kendi tarafımızı tutmamız, bölgeye demokrasinin gelmesini hızlandıracaktır.. Biz tarih sahnesine çıkarken, bölge halkları da nasyonalist körlüğü aşacak, bölgesel işbirliği içinde mutluluğu arayacaklardır..

Hamas ve Ä°slami Cihad'a gelince..

Bu iki Filistinli örgüt, Saddam'a beslediği sempati ile bizi kızdırmalarına rağmen, bilhassa Hamas, seçimle halkının onayını almış ve kendi halkını kurtuluşa götürecek olan yolun bu yaptıkları olduğuna karar vermiştir. Şu anda mesele Filistin Halkı ile onun öncülüğüne soyunan Hamas'ın bu işi sonuna kadar nasıl götürecekleridir. Eğer muvaffak olurlarsa bazılarının bundan çıkaracağı dersler olacaktır. Biz onların neyi nasıl yapmaları gerektiğine karar veremeyiz.

2006-08-06

Sirac Bilgin

2006-08-06




Gorusunuz