Nasıl bir Kürt?-II

Kürdistan hiç bir zaman bağımsızlığa bu kadar yakın olmamıştı. Gerek Ortadoğu'da yaşanan büyük kargaşa, gerekse direniş adına sergilenen şaşırtıcı, coğrafyayı alt üst edici sekter tavırlar, gerekse Düşman'ın inanılmaz tavrı bizi tünelin ucundaki ışığı görebileceğimiz bir noktaya getirmiştir.

Fakat unutmayınız hiç bir ülkenin bağımsızlığı ve milletin özgürlüğü altın tepsi içinde kendilerine sunulmamıştır. Esas olarak kazanılmış ve kazanılacak olan ne varsa iç dinamikler sayesindedir. Milletimiz bağımsızlığa giden yolda kuşku götürmez bir şekilde bedeller ödemiştir, ödemeye devam etmektedir. Hedefe yaklaşmanın verdiği büyük moral yüksekliği ve coşku Türkler'in gözlerini yıldırmakta, her gün üst üste katliam tehditleri savurarak tarihi vahşet eğilimlerini ortaya koymaktadırlar. Korkunun ecele faydası olmaz. Mukadder olan olan görülecektir.

Bu kritik zaman dilimi hataları asla affetmeyen bir sırat köprüsü gibidir. Toplu bir yanlış hesap yaptık mı kendimizi uçurumun dibinde görürüz. Arkamızdan ağlayan bir tek fert de bulunmaz. İşte burada yeni bir Kürt düşünce sistemine ve giderek yeni bir Kürt tipine ihtiyaç vardır.

Nasıl bir Kürt diye soracak olursak süreci gözümüzün önüne getirip çok düşünmemiz, çıkış yolunu çok iyi hesaplamamız gerekir.

İstiklal yürüyüşünde yer alan bir Kürt, kararlı olmalıdır. Devrimin zikzaklı yolları onu asla negatif bir şekilde etkilenmez, her cezirin sonunun med (med-cezir) olduğunu bilir. Tabii ki buna uygun politik davranışlar sergileyerek yeni yükselişi yakalayacaktır. Düşman'ın desinformasyonuna kapılmaz. Bu desinformasyonu yaymaz.. Burada somut bir Psikolojik savaş desinformasyon teşebbüsüne deyineceğim: Bilindiği gibi Türk Özel Harp Dairesi, bir kaç gün önce Türk Özel Harekat Timleri'nden birinin Başkan Mesut Barzani'nin Resident'ine bir baskın düzenleyerek ele geçirdiğini ve "tepenizdeyiz" yolunda bir haber yaymıştı. Bir çok Türk yayın organı, Arap TV'leri ve bu arada ROJ TV'de aynı desinformasyonu yaymıştı. Biz, iki ay boyunca Kürt örgütleri ve kurumları aleyhine hiç bir haber yayınlamama sözü vermiştik. Fakat bu konuda bilerek yanlış yapan kurum ve örgütlere karşı gereken hassasiyeti göstereceğimizi bildirmiştik. Bu meyanda; Düşman desinformasyonunu yayan ROJ TV'yi şiddetle protesto ediyoruz. Bu yalanı yaymakla ne kazandıklarını da ayrıca merak ediyoruz. ROJ TV bu konuda bir açıklamada bulunmak zorundadır. İşte bu zihniyet değişmeli.. Böylesi bir yayın organı sadece düşmanı sevindirdiğini bilmiyor mu?

Kürt Yazar, Aydın ve gazetecileri dünyanın gündemini yakalamalı, Düşman'ın gündemini alt-üst edebilmelidirler. Bunun için her zaman araştırmacı bir gözle dünyaya bakmalı, Kürdistan'ın gündeme oturması için elinden geleni yapmalıdır. Aydınların görevlerini burada, temcit pilavı gibi, ikide bir ısıtarak öne sürmeyeceğim. Ama aydın her zaman halkının sadece bir adım önünde olmalıdır. Bunu yapmazsa, transmisyon kayışı görvi yapan aradaki militanlarla ve giderek halkla ilişkisini kaybeder. Böylece halkın öncüsü aydın olma sıfatını kaybederek, kendisi için aydın haline dönüşür (veya aslına döner).

Kürt İnsanı diplomasiyi doğru anlamalı, doğru uygulamalıdır. Gücü olmayanın diplomasi dediği kapalı kapılar ardındaki sözde görüşmelerin kıymet-i harbiyesi olmaz. Diplomaside "ezilen millet" edebiyatı sökmez. Diplomasi, tıpkı siyaset gibi bir alış-veriştir. Sen bir devlet veya devletler topluluğu ile görüşmeye oturduğunda ona ne verebileceğini ve bu vereceğin şeyin bir işe yarayıp yaramayacağını çok iyi hesaplamalısın. Yaptırım gücün olmalı. Düşman, diplomaside bizim yeraltı ve yerüstü zenginliklerimiz ve stratejik konumumuz dahil herşeyi masaya yatırma şansına sahiptir. Bizim ise bu değerlerimize nüfuz etme olanağımız yoktur. O halde bizim çantamızda başka dosyalar olmalıdır. Mesela istikrar unsuru olmak veya olmamak gibi...

Kürt Siyasi önderleri, militanları ve tek tek fertleri birlik ruhunu içine sinderebilmelidirler. "Birlik istiyorum" demekle birlik olunamıyor. Karşında vicdansız bir Düşman var mı? Var! Bu Düşman senin ve o küfür ettiğin kardeşinin canına kast ediyor mu? Evet! Ülkeni tarümar etmiş mi? Evet! Peki be adam, neden bir taş sen atarken, hiç olmazsa seni gayrete getireni Düşman'ından daha fazla karşına alıyorsun?... Cevap; "şaba luba şap şap"! yani anlamsız laf kalabalığı.. İşte bu laf kalabalığı çözüm istemeyen şapşalların başvurduğu sözde taktiklerdir. Bu aşılmalı.

Bunu gibi daha pek çok haslet sayılabilir.Fakat biz şimdilik burada keselim..

2006-07-31

Sirac Bilgin

2006-07-31




Gorusunuz