Nasıl bir Kürt?

Kürt Milleti, hiç tereddüt etmeden kaydediyorum, yüce bir millettir. Bunca akın, talan katliam, ülkelerinin bölünmesi, işgal ve ilhakı, asimilasyon denilen beyaz katliam gibi türlü çabalara rağmen yok edilemedi. Büyük bir kültür ve sağlam bir mitolojinin kapalı toplum düzeyinde yön verdiği bir derin ahlak toplumu oluşturdu. Zerdüştilik'teki o büyük ve vaz geçilmez paylaşım, dürüstlüğü "kelime-i şahadet" düzeyinde tutan bir dinin takipçisi oldu. Kürt'te "Kötü Güç" düşman, "İyi Güç" ise takip edilmesi gereken yolu tarif eder. Kürt, mücadeleyi esas alır, pasifizmi değil. Müücadele ise dünya varoldukça Kötü'ye karşı verilir.

Antik çağın Kürt'ü ve giderek halk düzeyinde günümüzün Kürt'ü kaypak değildir. Dosdoğrudur o! Ne içte kaypaklara uyar, ne de dıştaki istikrarsızlaştırıcı unsurlara. Yeter ki geniş kitleleri kapsayan bir liderlik ile yüzyüze gelsinler. Kaypaklık içimize, entellektüel denilen kişilerce sokulmuştur, ki onlar da yabancılaşmanın yarattığı bir ruh yapısı ile bu "hasleti" düşmandan ödünç almışlardır. Bu saptamam asla bir blok halinde tüm entellektüelleri kapsamaz. Çünkü birikim sahibi ve araştırmacı bir gözle Milletimiz'in Bağımsızlık ve özgürlüğüne kilitlenmiş pek çok değerli insanımız, düşmanı kıskandıracak ölçüde fedaklıklarla dur durak bilmeden çalışıyor, ülkemizi işgal ve ilhak edenlerin maskelerini indiriyorlar.

Ama bu yeter mi? Elbette hayır! Düşmanlarımızın entellektüel birikimini gözönüne aldığımızda, oldukça cılız kaldığımızı biliyoruz. Düşman, üniversiteleri ve enstitülerine ayırdığı fonlarla bize oranla sayısal olarak geniş bir beyin gücü üretiyor, bunlar da bizi yok edecek en uygun formülü en rahat şartlarda çalışarak gündelik olarak hazırlayarak Özel Harp Dairesi'ne sunuyorlar. Bizim onları bu konuda dengelememiz için çok çalışmamız gerek. Bundan dolayı her Kürt araştırmacısı, her Kürt entellektüel öncüsü, her Kürt aydını düşmanın on katı yüz katı çalışmak zorunda olduğunu bilmelidir.

Şu anda büyük bir kader savaşının ucundayız. Tetiğe basıldı, basılacak.. İşte bu süreçte bizim bir Kürt tarifimiz var. Bu Kürt, geliyorum diyen savaşı bir öncü asker, entellektüel, propagandist, psikolojik savaş alanında uzman ve örgütlenme alanında sabırlı bir milliyetçi, yurtsever ve ajitatörgöğüsleyecektir.

Biz panikçi Kürt istemiyoruz. Panikçi bir Kürt gerçekten yakınında bulunan bir direniş gücünü dağıtabilir. Ben böyle birine yakından tanık oldum. Bir Kürt iç savaşında, 115 kişilik bir gücün içinde bulunan bu adam, kendileri güya kuşatan (oysa kuşatma falan yoktu) binlerce kişi bulunduğunu, kurtuluş olmadığını bağıra bağıra dile getirerek arkadaşlarının dağılmasına yol açmıştı. Biz, yaratıcı gücün bize bir daha kardeş kavgasını göstermemesi dileği ile, bu tipleri tanıyalım ve tecrit edelim derim. Bunlar yerine göre "Entel"dirler, yerine göre örgüt sorumlusu, yerine göre ise (ki en tehlikelisi bunlardır) Türk Özel Harp Dairesi'nin içimize sızdırdıkları kontralardır. Panikçi entel, kalemi ile çok etkili olabilir ve direkt olarak direnişçilerin beynini hadefe oturtur. Bunların yazdıklarını şu anda bile okuyanlarınız vardır..

Biz savaş anında veya savaşın şafağında kendi kişisel çıkarını Kürt Milleti'nin çıkarlarının önüne koyan kişilikleri istemiyoruz. Bunlar ekonomiden makama, sosyal ilişkiden özel hayata, siyasi ilşkiden ahbab-çavuş kayırmasına kadar her şeylerini, bilerek veya bilmeyerek Kürt Milleti'nin çıkarlarının önüne koyarlar. Bunları iyi tanıyın ve asla yol arkadaşı olmayınız. Bu tipler ekseriya halktan kopuk, çoğunluğunun hayatı Düşman Metropolleri'nde geçmiş, ukala, Kürt Milleti'ne tepeden bakan beş para etmez laafazanlardır. Yazdıkları bile başkalarının emek ürünü ve çalıntı olan bu kişiler, halkın çektiği acıları sadece seyrederler. Halka acırlar. Oysa acınacak durumda olanlar bedel ödeyenler değil, bedel ödeyenleri acınacak insan olarak görenlerdir. Kendileri hiç bir bedel ödemeye yanaşmazlar. Ama bedel ödeyenleri de yerden yere vururlar. Bir gerillanın, Köyü yakılmış olduğu halde dimdik duran insanların, hapislerde işkence altında bulunan yiğitlerin, soyları dağılmış güçlü-zayıf, asil-halktan ailelerin durumları ile içki sofralarında dalga bile geçerler. Örgütlenmekten bahsederler, ama zikrettikleri kitabi modeller, Mistefa Barzani'nin dediği gibi; "Arabayı atın önüne bağlamaktan ibaret" bir ucubedir. Yürümez. Ama onlarda laf bol. Modernlik sıçar, modernlik kusarlar..

Biz, fedakarlığı hep başkasından bekleyen lafazan insanları istemiyoruz. Kürdistan'ın bütün yükünü bir kaç kişinin sırtına yükleyen, kendileri ise kıçlarını sağlama almışlığın verdiği rahatlıkla yüksekten atan kişilikler nasıl kişiliklerdir ki, utanmadan orta yerde boy gösterirler? Savaşın eli kulağında iken yurttaşını topa tutan insandan bu millete ne hayır gelir? Düşman'ın "Ben Kürtler'e ultimatom verdim" dediği bir zaman dilimindeyiz. Bu topyekun Savaş ilanının şafağıdır. Böylesi günlerde en aşağısından Türkler'in desinformasyon makinasını işlevsiz kılmak, halkımızı büyük ve belirleyici olabilecek olan bu savaşa ruhen hazır hale getirmek gerekmez mi? Elinizi vicdanınıza koyup söyleyin, hem yurtta, hem Türk kesimi'nde ve hem de Avrupa'da bulunan bu tiplerden kaç kişi "savaş şartları dolayısı ile" tatile gitmekten vaz geçmiştir? Kaç kişi Ege ve Akdeniz sahillerinde, sözüm ona, stress atıyor? Yarın bombalar patladığında büyük bir ihtimalle tatiileri bitmiş olacak.. Bu mudur Kürdisan Bağımsızlık mücadelesinin neferi olmak? İşte bunları da tanıyınız... Sonrası vicdanınıza kalmıştır. Ne derler? "Söyle arkadaşını, kim olduğunu söyleyeyim"..

Yine de kaydedelim, bunlar Kürt Milleti'nin içinde yer edinmiş küçük bir azınlıktırlar.

Peki nasıl bir Kürt?

Bunu da yarın irdeleyelim.. 2006-07-30

Sirac Bilgin

2006-07-30




Gorusunuz