Türk Devleti; bir avuç şerefsizlik

Seçmek lüzumunu hissettiğim başlık için okuyuculardan özür dilerim. Fakat Türk Devleti'ni yönetenler ve güdülen kitle öylesine kıvak bir dans sergiliyorlar ki, en değme oryantalist dans sanatçısına taş çıkartırlar. İpleri generallerin elinde olan bir güruh görünümündedirler.

Tayyip Erdoğan, Askerden habersiz neredeyse tuvalete bile gitmez. Bunun gözönüne getirirsek Hükümetleri'nin Başı tarafından söylenen her sözü biz, özü askeri olan Türk Devleti tarafından söylenmiş olarak algılarız. Şu son bir kaç gün içinde neler söylenmedi ki? Mealen şöyle:

Erdoğan "Biz söz değil, fiiliyat (eylemlilikler) bekliyoruz."

Erdoğan "Türk Devleti uluslararası hukuktan doğan haklarını sonuna kadar kullanacaktır"

Erdoğan: "Sınırötesi harekat için Büyükelçilerden izin alacak değiliz."

Erdoğan; "Bir ay süre tanıyoruz" (ultimatom)..

...Vee aradan kısa bir süre geçti. ABD Liderleri ile üç telefonlaşmadan sonra yelkenleri indiren bir tipik Türk.. Aba altından gösterilen sopayı gördüler ve hemen ağız değiştirdiler:

"Halkı bir sınırötesi harekat beklentisi içine sokmayınız"...

Demek ki Irak'ın horozu başkasıydı. Türk, bir çakal gibi kenarda bekleyecek, kendisine sunulacak bir kaç kemikle yetinecektir gibi görünüyor. Belki de kemik yerine evdeki bulguru bile kaybedecekler.

Ama biz deneyimlerimize dayanarak, Türk'e inanılamayacağını biliyoruz. Kirdkî'de bir deyim vardır; "Kuwitik û xelfinik".. Bunu Türkçe'ye çeviremedim, ama şöyle tarif edebilirim. Kird Köyleri'nde, ender de olsa, bir cins köpek yaşar. Bu köpekler köyle bir yabancı geldiğinde kıllarını bile kıpırdatmaz, öylece uykuya dalmış gibi yatarlar. Fakat ne zaman ki yabancı tehlikede olmadığını sanıp rahatça köpeği geçince yerde yatan yaratık birden canavarlaşır ve "avını" aniden bacağından kaptığı gibi yaralar. Eğer imdada yetişilmezse adamcağız daha büyük zararlar da görebilir. İşte biz buna "Kutik û xelfinik" deriz.

Türk de tıpkı kuwiiık û xelfinik gibidir. Kalleşçe bir şekilde senin kendini emniyette sanman için çalışır ve durum müsait olunca sadırıyı bir oldu-bitti şeklinde gerçekleştirebilir. Bunu hiç unutmayalım.

İkinci bir husus, Türkler büyük bir paranoya yaşıyorlar. Kürdistan'ın adım adım tarih sahnesine çıkıyor olması onları çıldırtıyor. Yıllardır aşağıladıkları, eğitimsiz bıraktıkları, eğitim alan küçük bir azınlığı emrinde kullandığı Kürt Milleti'nin, artık bir millet olarak tarihe merhaba demesini sindiremiyorlar. Bundan dolayı PKK bahanesi ile Güney'e girmek onlarda bir fikri sabit haline gelmiştir.

Irak Devlet Başkanı Celal Talabani'nin, "komşu ülkeler Irak'ın egemenliğine saygı göstermelidir, Türkiye'nin Irak topraklarında operasyon yapmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz" demesi, ardından Kürdistan Başkanı Mesut Barzani'nin "Biz bir çok defa her hangi bir gücün ya da tarafın Kürdistan Bölgesi'ni komşularımıza karşı saldırı alanı olarak kullanılmasını hiç bir şekilde istemediğimizi ifade ettik. Fakat her hangi bir ülke de Kürdistan'a saldırırsa kendimizi savunacağız" yolunda sözler sarfetmesi bu iki liderin bir alışkanlığı olarak yorumlanamaz. Bunun endişe verici sebeplerinin olması gerekir.

Bütün demeçleri ve onları tamamlayan Türk Yetkilileri'nin horozlanmayı sürdürmeleri, bize Güney'deki Lider Kadrosu'nun büyük bir baskı altına alınmaya çalışıldığını gösterir.

Öyle ya, Kürt Liderler neden, ağız birliği etmişcesine, Türk Askeri'nin Güney'e inmesine karşı koyacaklarını, hem de Ankara-Washington arasında cereyan eden telefon diplomasisinden sonra, üstüne basa basa şimdi açıklıyorlar? Ateş olmayan yerden duman çıkar mı? İşte bu düşünce bizi uyanık tutmaya itmeli. Bilhassa gerillaya kumanda eden gücün rehavete kapılmasını önlemelidir. "Kuwitik û xelfinik" her an "ewt!" edebilir.

Unutmayın bunlarda şeref ve haysiyet yoktur, ama oyun boldur.

Şu anda nabız yokluyorlar. Bu nabız yoklama teşebbüslerini sonuna kadar takip edeceğiz..

2006-07-25

Sirac Bilgin

2006-07-25




Gorusunuz