Din ve dindar nedir, ne degildir? Melle Saidê Nûrsê (Kurdî) dokulmaz mi?

Insanlar karsilarindakini de dinleyebilirlerse, beyine sinyal tasiyan kulaklarini karsilarindakine açabilirse tartismalar faydalidir. Ben en basit konulardaki tartismalari da dinler veya okurum. Hiç bir tartismayi küçümsemem. Hiç kimseyi küçümsemem. Yeter ki Kürt Milleti'nin tarihinin karanlik bir noktasina isik saçsin, kültürünün sakli bir yönünü ortaya koysun.

Kürt Milleti ve din... Islam tarihi boyunca bizi kaziga oturtanlarin en fazla kullandiklari aldatma araci olan din miiletimize karsi müdahaleci, tahrip edici bir tarzda kullanilmis, özü itibariyle olmasa da lafzi itibariyle empoze edilmis sekliyle bizi yerle bir etmistir. Dilimizi mahv eden, kültürümüzü içten çürüten, bizi yabancilara; "halifet-ül müslimine bas kaldirmak cehennemde yanmak demektir" söylemi ile yamayan hep dindar olduklarini söyleyen ve hatta öyle olan içimizdeki insanlar degil midir? Fars devletlesirken Ali'yi, Osmanli devletlesirken uç beyligi olma sahtekarligini kullanabiliyor, ama aradaki Kürt hiç bir halt edemiyordu; "Yassax!" Çünkü islama kiliç çekilmez! Peki Türk neden has müslüman olan ve halifeligi ellerinde tutan Fatimiler'i ortadan kaldirdi da hiç kimsenin "gik"i bile çikmadi? Çünkü elinde kilici, ardinda it sürüsü gibi biribirine bagli her cinsinden Türk vardi. Güçlü olan hakliydi. Ama ya Kürt?

Bir zamanlar Mir Mihemmed, Osmanli'yi bozguna ugratarak gerçekten büyük ve kendisini savunabilir bir devlet kurmustu. Misirlilarla ittifak halinde kurulan bu devlet Osmanli'nin sonu olabilirdi. Fakat ne oldu? Müftü rütbeli bir Kürt zibidi; "Islam Halifesi'ne isyan eden cehenneme gider" yollu bir fetva verir. Mir bunun üzerine dogruca Istanbul'a giderek Osmanli padisahindan af diler. Ama dönüste Trabzon'da öldürülür.. Iste bunlardi bizim iç müslümanlar..

Melle Se'îdê Nûrsê (Kisaca Nursi diyecegiz), Degisik siyasi yürüyüsü ile, degisik zamanlarda degisik ve zit söylemleri ile kararsiz diyebilecegimiz bir yapi arzeder. Çogu yazar ve araastirmaacinin yaptigi gibi biz de onun yürüyüsünü üç devreye ayiracagiz. Ak ile kara demeden aradaki grileri de hesaba katarak bu sahsiyete bakacagiz.

Birinci devre:

ilk Dünya Savasi öncesi dönemdir. Bu dönemde medrese medrese dolasarak tahsilini tamalayan Nursi, atesli bir Kürt Milleyetçisi, ama dinine sadik bir Islam Alimi görünümündedir. Nursi'nin benim saptadigim hiç bir Kürt Cemiyeti'ne üyeligi olmamasina ragmen, bütün ise yarar cemiyetlere yardimci olmustur. Nursi'nin "Kürt Azmi Kavi Cemiyeti"ne (1900) üye oldugu, daha sonra kurulan pek Kürdi cemiyete girdigi iddia edilmisse de bu ispatlanamamistir. Ayni sekilde Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti, Kürd Tamimi Maarif Cemiyeti ve Kürd Talebe Hêvi Cemiyeti ile de iliskide oldu, fakat üyeligi konusunda bize ulasan bazi "iddia"lar disinda bir belgeye vakif degiliz.

Melle Sa'îd-î Kürdî, Istanbul'a gider. Orada Sultan Abdulhamid'e Kürtler'in isteklerini sunacaktir. Bu talepler tamamen egitim ile ilgilidir. Buna göre Kürdistan'in üç ayri bölgesinde Kürtçe dini ve muassir pozitif ilim veren egitim kurumlari açilmaliydi. Bu okullarin ögretmenleri Kürt olmali, egitim Kürtçe verilmeliydi. Nursi bu istemleri Kürt Kiyafeti ile iletmis ve Istanbul sokaklarinda bu kiyafetle dolasmisti. Osmanli Padisahi, bu tavrindan derin bir rahatsizlik duymus, Nursi'nin Padisah tarafindan verilen ihsanlari der edisini de hazm etmeyerek onu ve giderek Kürtlügü asagilamak için bu Kürt ilimdarini timarhaneye kapatmisti. O günleri söyle anlatiyor Nursi:

"Nasil ki zaman-i istibdadda timarhanerye düstüm, divanelerin hükmüne konuldum, eger müdahaneye, kelb-i tabassusa, sahsi menfaat için umumi menfaati fedda anan aklin icabi ise, ben divaneligi kabul ettim, Sahit olunuz ki, böyle akildan istifade ediyorum, divaneligimden iftihar ediyorum. Ey Kürdiler... Timarhaneyi bunun için kabul ettim. Kürdlügü lekedar etmemek için irade-i padisahiyi, maasini, ihsan-i sahaneyi kabul etmedim" (Göldas 1991).

Melle Se'id o yillarda çok doluydu. Kürt Milleti için kosuyor, yaziyor, iskenceler görüyordu. Yazilarinda zirve diyecegimiz bir metni, I. Dönem Se'îdê Nursê'yi anlamak daha anlamak için oldugu gibi viyoruz. Bu metin "Iki Mekteb-i Musîbetin Sahâdetnâmesi Yahut Divan-i Harb-i Örfî ve Saîd-i Kürd-î" adli eserinde yer almaktadir. Söyle diyor:

" Ebnâ-i cinsime burada birkaç söz söylemezsem, bence bahs nâtamam kalir. Ey Asurîler ve Keyânîlerin cihangirlik zamanindan pisdar, kahraman askerleri olan arslan Kürtler!... Besyüz sene yattiniz. Yeter artik. Uyaniniz. Sabahtir. Yoksa sahrâ-i vahsette vahset ve gaflet sizi vahset sahrasinda yagma edecektir. Hikmet-i ilâhî denilen makine-î alemin nizami ve telgraf hatti gibi umum âleme mümted ve mütesa'ib kanun-i nûrân-î ilâhînin müessisi olan hikmet-i ilâhî ufk-i ezelden engüst-i kaderi kaldirmis, size emrediyor ki, tefrika ile katre katre müteferrik su gibi zayi olan hamiyet ve kuvvetinizi fikr-i milliyetle tevhit ve mezcederek zerrâtin câzibe-i cüz'iyyeleri gibi gibi bir câzibe-i umum-î millî teskili ile Kürt gibi bir kütle-i azîmi küre gibi tedvir ederek sems-i sevket-i islâmiyye Osmâniyyenîn mevkibinde bir kevgeb-i münevver gibi câzibesini ittiba ile muvazene ve âheng-i umumiyyeyi muhafaza ediniz.

Â…Â…Â…Â….

"Insan için çalismaktan baska yol yoktur" sözünün öteki ifadesi, sahsî tesebbüstür. Her kemâlin kurucu ve koruyucusu olan cesaret ve millî namus emrediyor ki, simdiye kadar nasil maddi secaatte terakki ettinizse, simdi de akil ve medeniyet meydaninda millî namusu çignetmeyiniz. Millî duygularin mâkesi olan, kiymetinizin ölçüsü oldugu halde ihmalinizle gayet çaprasik bununan diliniz, tûbâ agaci gibi bir agacin tecellisine müstatken, böyle kurumus, perisan ve edebiyatsiz kalmis oldugundan, diliniz sizden millî hamiyete sikâyette bulunuyor. Insanda kaderin sikkesi sikkesi lisandir. Anadil tabiî oldugundan, kelimeler zihne kendiliginden gelir. Zihin çatallasmaz, O zihne giren bilgiler tas üzerinde oyulmus gibi bâki kalir. Millî dille görünen hersey hos gelir. Millî hamiyetin bir misalini size takdim ediyorum. O da Mutkili Halil Hayâlî Efendi'dir. Millî hamiyetin her subesinde oldugu gibi, dil alaninda da dilimizin esasi olan elifbe, sarf (gramer) ve nahvini (sintaksini) vücuda getirmistir. Hakikaten Kürdistan madeninde böyle bir hamiyet cevherine ratgeldiginden, istikbalimizi onun gibi birçok cevherler isiklandiracaktir.

Iste bu zat bir hamiyet örnegi göstermis ve tekemmüle muhtaç dilimize bir temel atmistir. Onun izinden gitmeyi ve temeli üzerine bina kurmayi hamiyet sahiplerine tavsiye ediyorum. "

Türk Milliyetçileri'nin iddialarina göre Se'îdê Nursê risalelerinde Özbek, Tatar ve Kirgiz gibi Türkler'i Ye'cüc-Me'cüc olarak nitewlemektedir. (II. Dönem ile devam edecek)

2006-07-15

Sirac Bilgin

2006-07-15




Gorusunuz