Bugün Zilan'ın ikinci düğünü...

Zilan on yıl önce böyle bir gün, Dersim'deydi.. Düşman'ın yine azgınlaştığı, her yere işgal kuvvetlerinin bayrağını astırdığı bir gündü. Süslenmişti.. İkinci ve son evliliğini yapacaktı.. Damat adayı o canından çok sevdiği Kürdistan Toprağı'ydı.

Peki bu güzeller güzeli gelini bu evliliği aceleye getirmeye iten neydi? Ehh.. Sebepsiz olmamalıydı bu acele.

Haziran-1996'nın ortalarıydı. (23 Haziran). Kürt Partisi HADEP kongresini toplamıştı. Büyük bir coşku vardı içerde. Hani düşman çatlatan cinsinden. Salonu dolduran ve dışarda kalan 30 bin kişi tarafından sloganlar atılıyor, çoktandır bir araya gelmemiş olan Kürtler sarılıp öpüşüyor hasret gideriyorlardı.

Ama bir cisim, yabancı bir cisim Kürtler'in sevincini yarım bırakıyordu.

Evet, salonda büyük bir Düşman Bayrağı tavandan aşağı sarkıtılmıştı. Bir hançer gibi kalplere sokuluyor, şehit kanlarına hiç uymuyordu. İçerdeki havaya uymayan bu nesne insanları rahatsız ediyor, esaretlerinin sembolunu gözlerinin içine sokulmuş gibi hissediyorlardı. İşte tam da o sıkıntılı anların zirve yaptığı sıralarda birden bire bir genç tavana yakın bir yerde belirdi. Düşman'ın o ruhları karartan sembolunu söktü ve aşağı fırlattı. O anda salonda büyük bir uğultu, bir alkış, tamamlanmış bir bir coşku hakim oldu. Bu genç hemen derdest edilip Türk karakoluna götürüldü. Kongre bittiğinde Düşman kuvvetleri kapıda mevzilenmiş, çıkanları bekliyordu. HADEP yöneticisi 50 kişi (Başkan Murat Bozlak dahil) gözaltına alınmıştı.

Türk Bayrağı'nı indiren genç kısa bir yargılama sonucu tam 23 Yıl hapse mahkum edilecekti..

İşte bu kongreden sonra Türkler büyük bir "Bayrak taarruzu" başlattılar. Tuvaletlere dahi Türk Bayrağı astılar desek yeridir. "Her eve bir bir bayrak" sloganı her tarafta hayata geçirilmeye çalışılıyor, Kürt Halkı'nın üstünde büyük bir terrör estiriliyordu.

İşte bütün bu olanlar Dersim Dağları'ndan duyuluyor, mutlaka bir şeyler yapılması gerektiği gerillanın beyninde ve yüreğinde gittikçe daha büyük bir ateşle yer alıyordu.

Zilan ne yapacağını bulmuştu bile. Evet, evet, dosdoğru bunu yapacaktı.. Gelin olacaktı Kürdistan Toprakları'na. Gelinliğini ve Kemerini büyük bir dikkatle hazırlattı. Çok güzel bir gelin olmalıydı bugün. Giydi gelinliğini.. Üstüne de kemerini bağladı. Elindeki tek varlığı olan silahını ve sırt çantasını arkadaşlarına bıraktı. "Bir dahaki randevuda buluşmak üzere" der gibi vedalaştı. Vurdu kendisini düze doğru. Kalan'dı hedefi. Bir gece orada kaldı, düğün alanını bir iyi kolaçan etmişti. Ertesi gün düşmanın her akşam bayrak töreni yaptığı alana yalnız başına yöneldi. Marşları dinledi, düşman askerleri'nin çizmeleri ile anavatan toprağını inletmesini seyretti. Nefreti had safhaya çıkmıştı. Tam da o sırada Türk Askerleri tören yaptıkları alana varmışlardı. Birden bire yeri göğü inleten naralarla aralarına daldı. Kemerin içindekileri serbest buraktı. Büyük bir cehennemi patlama işitildi. Yer sallandı, gök düşecek gibi oldu. Zilan en büyük sevgilisine kavuşmuştu. Artık Kürdistan toprağı ile bütünleşmiş, Mitolojilerin en büyük tanrıçası haline gelmişti.

Giderken 34 Türk Askeri'ne de "bu dünyadaki varlığınız sona erdi" diyordu..

Nereden nereye?

Bugün Zilan'ı "Türk Bayrağı'nı kabullenen, Türkle ittififak arayan bir zihniyet de anacak.. Hey be dünya!

Neredesiniz gerçek Zilancılar? Ses verin ses!!

2006-06-30

Sirac Bilgin

2006-06-30




Gorusunuz