Amacımız Kuzey'i bataktan kurtarmak mı, yoksa iç rakibi yok etmek mi?-I

Ben 2002'den beri hiç bir çizgideki Kürt örgütü ile aynı ideolojik saptama içinde bulunma, aynı "kaptan su içme", aynı duruşu sergileme gibi bir endişe ile hareket etmedim. Bu bana iyi bir hareket serbestisi sağlıyor, "müttefiği" üzmemek gibi bir endişeden alakoyuyor. Bence siyasi bir gözlemcinin yapması gereken de budur.

Bu serbesti içinde baktığımızda, Kuzey'de yaşayan insanlarımızın kendilerini, kalın çizgileri ile, iki kutup halinde görme gibi bir bakar görmez "bakış" açısı sergilediklerini anlarız. Değerlendirmeleri oldukça basittir; ya bendensin ya ondan! Bir tarafta PKK, öte tarafta on parçalı diğerleri.. Biri PKK'den yana gibi görünen bir cümlecik dahi sarfetse karşı tarafa geçmiştir. Aynı şey PKK yanlıları için de geçerlidir. Yani "şu grup bazı doğruları dile getiriyor" diyenler peşinen töhmet altına girmişlerdir. Bu iki kutbun ne zaman bu alışkanlıklarından vaz geçeceklerini bilmiyorum. Ama ben kişi olarak her iki tarafı da, yanlış yaptıklarında gerektiği kadar sert eleştirecek, aklımın erdiğince Kürdistani yolu açıklamaya devam edeceğim. Bunun için ise bağımsız kalmak, hiç bir mali güce dayanmamak, böylece Kürdistan'a, bilhassa öldürülmeye çalışılan Kuzey'e zarar vermemek gerekir.

Duyumlarımız var, bazı internet Site'larının yöneticileri bazı kaynaklardan binlerce dolar yardım sağlayarak işlerini yürüyorlar. Şu anda belki bazı güçlere dayanarak TV açmak da gündemde olabilir. Ama sonuçta sana yardımı sağlayanın parmağı hep senin işinin içinde olacaktır. Bunu bazıları yanlış bulmayabilirler. Bu onların hakkıdır. Ama nefesimiz enselerinde olacaktır. Kürdistan'a aşikar zarar vememeleri için sürekli uyaracağız.

Şimdi bazı tavırları açarak konuya açıklık getirelim. Önce Güney'in Kuzey'e tavsiyelerine bakalım:

Bu satırları "eğip bükmeye hazır kafalar" da okuyacaklardır. Bizi bir yerlere ihbar heyecanı yaşamasınlar. Versinler bir mail adresi oraya da gönderelim, olsun bitsin. Benim amacım yanlışları açık seçik göstermek, düzeltilmesi için kamuoyu baskısı yaratmaya çalışmaktır. Bilinsin.

Güneyli Liderler, Kuzeyli örgütlere sürekli silahsız mücadele vermelerini tavsiye ediyorlar ve gerekçe olarak da devrin değiştiğini aralıksız olarak vurguluyorlar. Ama öte yandan aynı Güneyli güçler, 200 Bin'in üstünde bir silahlı gücü, "kazanımların ve Kürtler'in haklarının garantisi" olarak ellerinin altında tutuyorlar. Haklıdırlar. Ama neden Kuzey silahsız bir başarı elde edebilecek, onu da açıklasalar iyi olurdu.

Güneyli Liderler neden askeri güç bulunduruyorlar, buna kısaca bakalım: Güney, en aşağısından 1975 tecrubesini yaşadı. 6 Mart Cezayir anlaşması, 11 Mart BAAS ültimatomu, 28 Mart Kürdistan silahlı güçlerinin dağılması yaşandı. Silahlar sustuğu andan itibaren BAAS büyük bir arabizasyon harekatı başlattı ve en aşağısından Kerkük'ün bugünkü "halklar mozayiği"ne dönüşmesine yolaçtı. Eğer İran Irak-Savaşı ve ardından 1991 Amerikan müdahalesi olmasaydı iş bitmiş olacaktı. Güney'de bu ölüm kalım mücadelesi cereyan ederken, Kuzey'de insanlarımız Moskova-Pekin-Tiran uğruna savaşlar veriyordu.. Biz yine Güney'e dönersek, bu bölgemizin özgürlüğü kucağında bulduğunu hepimiz yaşadık gözlemledik. Ortada bir milyonun üstünde kurban vardı.. Evet. İki yüzyılık bir bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi vardı.. Evet. 70 Yıllık Mistefa Barzani mücadelesi vardı. Evet. Eğer bahsedilecekse işte bu destansı kahramanların/kahramanlıkların, isimsiz şehitlerin yarattığı mücadele azminden ve neticede elde edileni koruma refleksinden bahsedilmeliydi. Kuzey'e temelsiz bir sadece "silahsız mücadele" tavsiyesi Güney'e yakışır mı?

Neden "temelsiz" diyorum? Bunu açmadan yazmak elbette eleştirilecektir (hoş açsak bile yağcılar, kraldan fazla kralcılar eleştirip göze girmeye çalışacaklar ama biz halka karşı görevimizi yerine getireceğiz).

Güneyli Liderler'e açık ve net olarak soruyorum:

-Türk'ün bir sivil karar alma geleneği var mıdır?

-Türk Devleti "demokratik mücadele" verildiği ve silahtan uzak durulduğu taktirde, vaad düzeyinde de olsa bir işaret vermiş midir?

-Türk'ün sivili dahil, tümü, toprak kaybetme endişesi ile büyümemişler mi?

-"Girit'i nasıl kaybettik", "Musul ve Kerkük'ü nasıl kaybettik", "Balkanları nasıl kaybettik" hala Türk üniversiteleri dahil, her yerde tartışılmıyor mu? Tarihi bile bu kadar ters okuyan bir millet barışçı bir çözüme yanaşabilir mi?

-Türk Ordusu Güney'i bile tehdit ederken, "dünyanın neresinde Kürt Sorunu varsa bu bizi de ilgilendirir" diyen en "insaflı" bir ekip iktidarda iken nasıl bir çözüm bekleniyor?

-Gelecek beş yıla bir bakalım: İktidara gelme adayı olarak görülen MHP, DYP, ANAP, SAADET, CHP gibi partilerin tümü militarist zihniyetli değil mi? Bu durumda:

a) ya beş yıl daha mücadeleye hazırlık ve laf-u güzaf içinde geçecek ve Türk'ün istediği "zamana yayarak eritme politikasına çanak tutularak vücut olarak hayatta kalınacak, ama Kürtlük ruhu itibariyle biraz daha ölünecek,

b) ya da canımızı dişimize takıp kültür, ulusal kişilik ve onurlu yaşam için her türlü araca başvurarak icabında kayıplara yol açacak bir mücadeleyi canlandıracağız. Hangisi bizim ulusal kişiliğimizi kurtarır?

-Dünyadaki büyük güçler Türk Devleti'ni tehdit altında mı tutuyorlar ki bu tezlere "güvenelim"?

Gördüğümüz kadarıyla hayır!

O halde neden bu tavsiyeler? Neden esas olarak konuya eğilinmiyor da yüzeyel, aldatıcı bazı söylemlere sığınılıyor? Doğrusu bilmek isteriz..

Şimdi de Kuzey'e bakalım:

Kuzey'de silahlı bir tek PKK vardır, ama;

-PKK, bağımsızlık tezinden vaz geçmiştir,

-PKK, uluslararası hukuka uygun olan bir konfederasyonu, federasyonu veya daha alt düzeyde bir otonomiyi red etmekte, bu tür taleplerin "Ortadoğu Halkları arasında 100 yıllık savaşlara sebep olacağı"nı kitlelere, tabiri caizse yutturmaya kalkışmaktadır..

-PKK, bununla da yetinmemekte, İmralı ve PÇDK vasıtasıyla Güney'i de istikrarsızlaştırmaya çalışmakta, çocukları bile güldürecek düzeyde gayri ciddi olan o "marifeti kendinden menkul" konfederasyon tezini dayatmaya çalışmaktadır. Bunun için herkesle ilişki kurmaya hazırdır. Hatta Güney'i baltalamak amacıyla "4. İttifak" dediği rezaleti hayata geçirmek için Türk Devleti'ne adeta yalvarmaktadır.. (devam edecek)

2006-06-28

Sirac Bilgin

2006-06-28




Gorusunuz