I. Finale 1.5 yıl var..

Türk Askerbaşı dün Türk TV'lerine "kahraman Mehmetcik"in Kürdistan Toprakları'ndaki varlığını gösterdi, taraftarlarına moral şırınga etmeye çalıştı. Adi ve iğrenç bir psikolojik savaş taktiği.. Bunu geçiyoruz. Fakat oradaki varlıkları devam ediyor ve kozlar paylaşılıncaya kadar da devam edecektir. Büyük karşılaşmanın bir parçası olan bu, nereyde tek taraflı, psikolojik savaş da devam edecektir. Fakat Türk Askebaşı bilsin ki Kürt Milleti onlardan kormuyor. Asıl altlarına edenler onlardır.. Bu yazının amacı Cudi, Zagroslar ve Haftanin'deki Türk varlığını konuşmak değildir. Konu Düşman'ın bu askeri varlığına da kapsayacaktır, ama daha derindir.

Kürdistan'ı kapsayan tüm Ortadoğu coğrafyası artık çok derin bir devrimci kriz yaşamaktadır. Bütün bölgede ne eskisi gibi ilhakçı işgaller olduğu gibi benimsenmektedir, ne de bu haksız durumu sürdürmek mümkün görünmektedir. Değişimin kaçınılmaz olduğu bir zaman dilimini yaşıyoruz.

Irak'ta artık kelimenin tam anlamı ile iç savaş noktasına varılmıştır. Her gün 20-50 arası insanın hayatını kaybettiği, iş ve aş olanaklarının kalmadığı bir sürece girilmiştir. Saddamcılar'ın tüm güçleri ile düzene yüklendikleri açıktır. Sokaklara hakim olmaları ABD ve esas olarak Kürtler için büyük sıkıntılara yol açabilecektir.

1.5 yıl içinde Kürdistan'ın toprak bütünlüğü oylanacaktır. Düğüm Kerkük'tür. El-Sadr'ın "Mehdi" güçleri geniş ölçüde bu ilimize sızmışlardır. Bu güçler, Türkmenler'in Türk Devleti'nin denetimi,ndeki kesimi ile sıkı işbirliği halindedirler. Bunlar silahlarını hem Türk Devleti delaleti ile hem de el Sadr güçleri ile giriştikleri ittifak sayesinde Arap ve Farslar'dan sağlamaktadırlar. İran Rejimi, Irak'taki karmaşadan oldukça memnundur. Çünkü bu karmaşa sıranın kendilerine gelmesini engellemekte veya geciktirmektedir. Türk Fars işbirliğindeki pervasızlığın sebeplerinden biri de Irak'ın ve giderek Kerkük'ün içinde bulunduğu durumdur. Bilhassa Türk Devleti, AB'ye giriş şansını kaybettiğinden beri daha da saldırgan bir pozisyon kazanmıştır. Tayyip Erdoğan'ın "sert tavrı" bu umutsuzluğun verdiği "cesaret"ten dolayıdır.

Türk Askeri'nin Kürdistan'ın kalbine yığınak yapması ise, ABD'nin Irak'daki iç savaş dolayısı ile yılgınlık işareti verme beklentisinden olsa gerek. Bu tür havadan bir bir zafer beklentisi mantıklı gelmemesine rağmen Türk Savaş kurmayları'nın böylesine beklentileri hep olmuştur. Daha sonra, eğer bu çapulcuları iyi tanıyorsam, emr-i vaki ile Güney'e girme hesapları içinde olduklarını untmayalım. Türk'ün kafa yapısı budur. Yayılmacılık onların kanında vardır.

İran Rejimi de aynen Türkler gibi hayaller dünyasında yaşamaktadır. Mollalar Rejimi yalnızlıktan kurtulma, komşu bir Şii Rejim'in kendisinin yaşaması için bir sigorta görevi yükleneceğini hesaplamaktadır. Bundan dolayı Türk'ün Güney'e girme ihtimalını desteklemekte, hatta teşvik etmektedir. Buna karşılık kazanacağı "Şii Arap Rejimi"nin daha güçlü bir şekilde ayakta durabileceği gibi bir inanca sarılıyor intibaı var.

Buna karşın Kürt Tarafı ne durumda?

Gerek süreç bilinci açısından ve gerekse uzun vadeli bakış açısından benkişi olarak parti ve şahsiyetlerimizin duruşundan pek memnun değilim. Bu memnuniyetsizliğimi şimdiden kaydederek görevimi yerine getirmeyi farz biliyorum.

Bütün parti ve şahsitelerimizin duruşunda ya manipulativ bir gücün, ya rehavetin, ya utopik düşüncelerin, ya da bedavadan siyasi aktör olma dürtüsünün etkisini sezmemek mümkün değildir. Burada elbette partileri baştan aşağı sıvama amaçlı olarak eleştiri oklarını fırlatmıyorum. Eksiklikleri ve köklü yanlışlıkları belirtmektir amacım.

Süreci en fazla kavrayamayan Parti PKK'dir dersem sakın taraftarları kızmasın. Hele PÇDK'nin, ki PKK'nin satelit örgütlerinden biridir, bu süreçte "Kerkük için en iyi çözüm" olarak PKK'sel bir konfederasyon önermesi ibret verici olacak kadar zavallı bir önermedir. PÇDK, ABD'nin 300 Milyar Doları aşkın para sarfettiği Irak'ı değiştirme opresayonuna "halklar'ın mücadelesi" neticesinde son verecek ve bunun ardından "mücadeleyi kazanan" Şii Araplar başta olmak üzere herkes kuyruğa girerek konfederasyon projesini alkışlayacak. Bu akla yatkın bir düşünce midir? Ayıptır.. Günahtır... Bir Millete uzun süreden beridir yön veren önemli güçlerden birisiniz.. Dünyanın gidişatına bu kadar mı ters düşecektiniz? Bir Rus olan Lenin, iktidarı aldığı halde, takipçileri benzer bir sistemi sürdürememişlerse, devlet zayıflayıp söneceğine giderek şişmanlamışsa, halk sektörü ters tepip bürokratik kapitalizme dönüşmüşse bunda ibret alınacak bir yanlış olduğunu hala anlamadınız mı? Ciddi olun. Şehitlere layık olun ve yolunuzu düzeltin. Aksi takdirde kısa bir süre içerisinde bizim millet olarak zarar göreceğimiz bir yönelişi göğüslemek zorunda kalacağınızı görmemek mümkün değil.

Güneyli Liderler'in de kafaları karışık. Bir taraftan PKK'nin varlığının ABD'de yarattığı tedirginlik, öte yandan da PKK'nin bastırılmasının yaratacağı büyük yıkım arasında sıkışmış durumdadırlar. Önemli kazanımlar var. Ama bunların hiç biri garantiye bağlanmış değil. ABD Yönetimi ise iç kamuoyunun baskısı ile dış devletlerin çıkarcı duruşları arasında kalmış, daha az Amerikan Kanı'nın döküleceği bir çözüm arayışında. İşgal sürecini yarıda bırakma şansları hiç yok. Bir maşa arayışı var gibi.. Gözler Türkler'de. Ama Türkler, ancak kendi şartları ile süreçte yer alabileceklerini gösteriyorlar. Öte yandan kısa bir süre içerisinde Güney'de yaratılan tüketim toplumunun ihtiyaçları ise Güneyli Yöneticiler'i, Türkler'le uzlaşıcı bir politikaya zorluyor. İşte bu karmaşa içinde gözden kaçan hususlar çok büyük bir öneme haizdir. Kısacası; kazanımların tamamlanması ve garantiye bağlanması problemi kendisini sonuna kadar dayatmaktadır. Bunun için Kürtler'in bir Millet olarak harekete geçmesi esprisi SÖZDE KABUL GÖRÜYOR, FAKAT PRATİKTE KESİN BİR ŞEKİLDE GÖZARDI EDİLİYOR. "Ben Güneyli'yim, her şeye sadece ben karar veririm" zihniyeti yerine başta Kuzeyli PKK olmak üzere tüm partilerin dönüştürülmesi için çalışılırsa ve bunda samimi olunursa yol alınabilir.

Ama görünen o ki, ne Güneyli Partiler'in Kuzey'i dönüştürecek kadar ideolojik bilgi birikimi açısından yüklü kadroları var, ne de burunlarından kıl aldırmayan Kuzeyli PKK yöneticilerinin dönüşmeye niyeti var. Düşünün; Şii, dinci İran Rejimi ile dinsiz Kemalist rejim, Kürtler söz konusu olduğunda birleşiyorlar da sıra bize gelince herkes "dediğim dedikçi" bir noktada. Bu olamaz. Hiç bir koruma ilelebed süremez. Yarınımızı biz kendimiz kazanacağız. Bu 1.5 Yıl çok önemlidir.

Bazı kişi ve kuruluşlardan şimdilik bahsetmeyelim daha iyi..

2006-06-22

Sirac Bilgin

2006-06-22




Gorusunuz