Ey meçhul şehit!

Günlerdir kendimle boğuşuyorum. Bir yanım; "kim ne derse desin, yaz şu yazıyı. Şehitler, ne onları savaşa gönderen komutanların, ne partilerin ne de direkt olarak ana ve babalarının malıdır. Onları ölüme süren anarko marksist-çevreci karışımı ideolojik yapı, Welatparez'e gelen bu ibretlik fotografa hiç bir şekilde cevap olamaz" diyorken diğer yanım; "aman istismarcılara malzeme verme! Onlar zaten sırf sana ve senin gibilere karşı olmak için iblis ile bile işbirliği yaparlar. Yıpratma kendini" diyordu.. En nihayet, "istismarcıları, evde oturup tüm hizmetleri karalayanları adam yerine bile koyma" dedim ve yüksek müsaadenle senin şahsında şehitlerimizin tümüne hitap etmeye karar verdim...

Kimsin? Hangi köy veya kasabadansın? Kimdir seni doğuran ana? Belli değil.. Benim için tam anlamı ile meçhul bir Kürt Askeri! Canını namusum için ortaya koyan yakışıklının şahı bir gerilla! Yattığın toprağan yabancı çizmesi altında inlememesi için düşündüğün en iyi yolu denedin. İmkansız olarak bakılanı denemeye karar verdin.. "İmkansız hiç bir şey yoktur" diyen ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt tarihin derinliklerinden gelen sesini işitmiş gibi.. Biliyorsun; Roosevelt Tekerlekli sandalyeye bağımlı, felçli bir Başkan'dı. Japonlar'ın Pearl Harbor'u bombalamasının ardından aynı ağırlıkta bir cevap verilmesini ve Amerikan Hava Kuvvetleri'nin de Tokyo'yo bombalamasını istemişti. Tüm danışmanları, hava kuvvetlerinin üst düzey komutanları bunun "imkansız" olduğunu söylüyorlardı. Çok kızmıştı Roosevelt. Sandalyesinin kenarlarını tuttu, doğrulmaya başladı.. Etraftakilerden biri onu tutmaya kalkmasına rağmen red etti. Sonra insanüstü bir gayretle iki ayağı üstünde doğruldu ve; "İmkansız olan yoktur, yeter ki yaptığımız şeye sonuna kadar inanalım" dedi.. O imkansızı başarmıştı. Şimdi sıra komuta heyetindeydi..

Biliyorsun, Kürdistan'da bir çok kafada bir "imkansız"lar fetişizmi kompozisyonu var. Bu fetişizim "o kafalar"da gün geçtikçe kök salmakta, bir nevi dini duygu haline gelmektedir. Üstelik inanç sahibi yurtsever-milliyetçilerin kafasında tereddüt yaratmaya çalışarak. İşte fetişleri: "Bağımsızlık imkansız", "Birleşik Kürdistan imkansız", "Sertlikle bir yere varmak imkansız"... Fakat bir ifade etmedikleri "imkansız"lar da var, ki vebadan kaçar gibi bu gerçeklerden kaçar bunlar, Şöyle: "Türk ile aynı çatı altında yaşamak imkansız", Türk ile barışçı çözüm imkansız", "Türk ile kardeş olmak imkansız", "Arap ile, Fars ile, Türk ile anlaşmak imkansız".. Sen bu iki karşıtı vurdun teraziye ve bir sonuç çıkardın, "ben vuruşacağım. İmkansızı delebilirsem, bu sonraki nesillere verebileceğim en iyi hediyedir" diyerek aldın eline kleşini.. Vurdun kendini o dost dağlara.. İşte şimdi en son çekilen fotografın önümde ve terleyerek, utanarak tuşlara basıyorum... Seni yazıyorum. Sen boylu boyunca yerdesin. Vahşetlerinin en son "hatıra fotografı"nı çekmiş bir Düşman Askeri.. Zafer kazanmış gibi. Oysa bu görüntüyü kullanmaları senin cansız bedeninden bile ne kadar korktuklarını gösterir. Bu manzara karşısında kendi pis hayatını, hem de Kürtler lehine "siyaset yapıyorum" görüntüsü altında garanti altına almak isteyen bazı Kürt cüceler geçti gözlerimin önünden. Her davranışlarında Türk'e göz kırpan, aşağılandığını bildiği halde pişkinliğe vuran cüceler.. Onlar senin toprağa düşüşünü adeta nefretle onaylıyor, kendi siyasi pozisyonlarına zarar veren kahramanlık destanını hiçe sayıyorlar.. Varsın onlar da o hasletleri, o büyük saptırma gayretleri ile içine düştükleri batakta çırpınsınlar.. Gün gele devran döne!

Bu arada Kuzey üzerine oynanan çirkin oyunu biliyorsun. Güney'de oldukça olumlu bir harekat hattı sergileyen ABD, Türkler'in AB'ye girişlerinin artık imkansız hale geldiği bu günlerde, Barbar Türk Devleti'ni, içine düştüğü çaresizlikten istifade ederek, kullanmak için Kuzey'i bir kart olarak elinde tutmaya çalışmaktadır. Kürt deyince saçları diken diken olan ve son on yıldır adeta "Kurtuluş Savaşı" havasına giren generaller devleti, AB'nin nasihatlerinden kurtulmuşluğun da verdiği serbestlikle "nereye kadar ayak uzatabilirim" gibi bir deneyler silsilesi yaşatmaktadır Ortadoğu'ya. İran'ı ve Suriye'yi yanına almışlığın verdiği rahatlıkla şimdi Kerkük konusunda hır çıkarmanın gayreti içinde. Göz kırptığı kanlı Şii terörist al-Sadr'la ilişkileri daha da sağlamlaştırmak için Zarqawi'nin ortadan kaldırılışını adeta bir sevinç gösterisine dönüştürdü. Bilindiği gibi Zarqawi'nin başlıca hedefi Şiiler iken, Sadr'ın hedefi tüm şii olmayanlar dahil tüm Iraklılar'ı bir şii Irak Devleti içinde toplamaktır. Bu kanlı terörist, bunun için ilk hedef olarak Kerkük'ün "Arap" bir hüviyete kavuşması veya yeniden araplaştırılmasıdır. İşte Türk Devleti ile Şii suç makinası al-Sadr'ın politikaları bu noktada çakışıyor. Generaller basınının Zarqawi öldürüldüğünde gösterdikleri yapay sevinçteki aşırılığın sebebi budur. Yani oyun içinde oyun!

Türk'e verilecek cevabın topyekun olması gerektiğini sen daha iyi biliyorsun. Topyekun saldırıya karşı topyekun direniş gerekir. Ama gel gör ki, bizde bu bilinç lafta kalıyor. Adam bir yandan birlikte direnelim derken öte yandan da bütün gücü ile sadece kardeşine yükleniyor.. Hiç bir değişime izin vermemek için çaba içinde bulunanları gördükçe bunalmamak elde mi? Türk'ün savaş disiplinine bak, Kürd'ün buna karşı gösterdiği zayıf, umursamaz tavra bak? Basınları ile görsel yayınları ile, üniversiteleri, camileri ile bir seferberlik havası içinde çalışırlarken, bizdeki sivri akıllılara bakın.. Tartışmalarında ya doğmamış çocuğa don biçme misali demokrasi merkezli geyik sohbetlerine dalmanın rahatlığını yakala, ya da Güney nasıl bir politika izlemeli gönüllü danışmanlığını izle. Hele o horoz dövüşü misali; "benim tuttuğum Güneyli Parti en iyisidir" yollu cakalaları görmemek mümkün mü? Kavga yok gibi davranıyor, Türk Askeri sınıra yığılmamış gibi bir rahatlık sergiliyorlar. Sen ve Senin gibi "can fidayê Kurdistan" olanların toprağa düşmesini bile yadırgamıyor, bunları gözlerine sokarcasına hatırlatanlardan alabildiğine rahatsız oluyor, yazılarında nefretlerini kusuyorlar.. Yazık ki ne yazık.

Tüm umut gençlerde ve kendilerini genç hisseden her yaştaki demokratik ve fiili militan insanlarımızda. Durmayalım, organize bir millet haline gelelişm ki şehitlerimize cevap olalım.

Senin ve tüm meçhul ve aşikar şahitlerin aziz hatıraları önünde saygı ile eğiliyorum..

2006-06-11

Sirac Bilgin

2006-06-11




Gorusunuz