Türkiye'yi model almak..

Türk Basını'nın bildirdiğine göre, ABD Dışişleri Bakanlığı Irak Koordinatörü James Jeffrey; "Irak'ın bütün komşularının Türkiye'yi model almasını istiyoruz. Türkiye'nin güvenlik kaygıları var. Ancak Türkiye, Irak'ın yeniden inşa edilmesine siyasi ve ekonomik olarak katılarak çok iyi bir standart oluşturdu. Bunu büyük takdirle karşılıyoruz ve teşvik ediyoruz. Türkiye'nin bazı kaygıları konusunda da Türkiye ve yeni Irak hükümetiyle çalışmayı bekliyoruz."

Lagendijk yetmedi, şimdi de ABD'li Jeffrey çıktı ortaya ve Türkiye'nin model alınmasını istedi.. Okyanus ötesinden modeller sunmak kolaydır Mr Jeffrey, ama gel de bu "güzelliği" Kürd'e anlat. Model bir Türk Devleti? İnanılmaz! .

Kürd'ü bir tarafa bırakalım, çünkü onlar, "Dünya'nın lanetlileri", fakat sizin müttefikleriniz, yoldaşlarınız olan Avrupa'lılara neden Türk Modeli'nin yarattığı harikaları anlatamadınız? Türk Devleti, o harika modeli ile neden 43 yıldır Avrupa'nın kapılarında bekletilir de demokrasisi, yani modeli yüzünden içeri alınmaz? Burada açıkça çelişki yok mu? Eğer çelişki yoksa Mr Jeffrey, siz, Ortadoğu'daki insanları daha aşağı bir kategoride görüyor, onlara sandıksal demokrasiyi yeterli görüyorsunuz demektir. Alttan alta askerlerin devlet yönetimini sımsıkı kontrol ettiği, "Atatürkçülük" dedikleri Nazizim'in kapalı bir şeklinin hüküm sürdüğü, Asker ve polisin Nazi Almanyası'na rahmet okuttuğu, MİT'in SS'i katlayan cinayetlere imza attığı, "Türk'üm" demeyen milletlerin tasfiye edildiği bir rejimi, ancak, bölgeye hakimiyet anlamında, çıkarlarını her şeyin üstünde tutan bir kafa "model" olarak görebilir, gösterebilir..

Aşağı, ezilesi ırklar kompleksi olarak mütalaa edilen ve az demokrasinin yeterli görüldüğü, hatta açıkça Nazi sisteminin uygun görüldüğü Ortadoğu'da, bölünmüş ve ilhak edilmiş bir Ülke'nin halkı olarak daha da aşağı bir statüde yer alan Kürt Milleti ve Kürdistan, Kuzeylisi ve Kuzey-Batı parçası itibariyle gözden çıkarılmış gibi görünüyor. Türkler'in üçgene kuvvet yığmasına yüksek sesle itiraz gelmemesi, Türk-Amerikan "Kararlılık 2006" Askeri tatbikatının bugün Antalya'da başlaması, Ankara'nın, Kürdistan'a karşılık bazı büyük tavizler verdiği imajını daha da netleştiriyor..

Fakat bizim Kuzeyliler olarak, bu tür aşağılanmalardan şaşkınlık duymamamız gerekir. Evet bunu hak eden biraz da bizleriz. Sonuçta ikiyüz yıldır her direnişte kendi kendimizi yenen hep biz olduk. Her mücadelemizde, Goyanlı Kardeşim Abdulkerim'in dediği gibi, Bir Bedirxan'ın karşısına hep bir Yezdanşer'i çıkardık. Biri direnirken diğeri vurdu. Kupkuru gerçeği ham hayale tercih eden bilimsel metodlarla gidişata baktığımızda, 1806'dan beri yaşadığımız "hata yapma" yeteneğimizi kaybetmediğimizi, hatta geliştirdiğimizi görürüz.

Ama yine de bu aşağılanmayı şu anda bile kuvvetle red etme hak ve olanağımızın bulunduğunu biliyorum. Eğer hak dilenciliği yerine gerçek direnişi, Kaderimizi tayin hakkı yerine "ağa ne verirse" zihniyetini kafamızda ve kalbimizde red edişi, başkası benim yerime istesin yerine kendimiz dayatmayı öğrenirsek çok şey halletmiş oluruz. Yok eğer bunları yapmazsak, yakamızı çağdışı Türk Solu'nun ve Türk Sağı'nın eline vermeye devam edersek, varacağımız nokta bellidir. Artık hangi platformda olursa olsun, "Türk'le işimiz bitti" diyebilirsek ve kendi öz kaynaklarımıza dönebilirsek çok yol almış oluruz. Öz kaynaklara dönmek; birliğe sarılmak, tüm ulusal rezervleri harekete geçirecek anahtarı bulmak demektir.

Mr Jeffrey "örnek model" olarak Türk Devleti'ni gösteriyor.. En aşağısından 20 Milyon Kürd'ün asırlardır çektiği acılara, yaşadığı beyaz ve kızıl katliamlara, baba evini terke mecbur bırakılmışlığa rağmen bunun müsebbibi Türk'ün rejimi model olacak.. Hiç kimsede vicdan aramayın. Uluslararası ilişkilerde vicdanı harekete geçirecek etmen ulusun özgücüdür. Bu yazıyı Barzani adlı Kitabımdan bir alıntı ile bitirmek istiyorum...Vakit, 6 Mart Cezayir Antlaşması'nın imzalandığı günlerdi. ABD, Kürt Milleti'ne; Şahı'ın oyununa katılarak, verdiği yardımı bu antlaşma ile birlikte kesmişti. Kürt Direnişçileri dört düşmanla çevrili olarak yapayalnız kalmışlardı. Mistefa Barzani durumu kurtarmak için hastalığına rağmen olağanüstü çabalar sarf ediyordu. İşte o günlerde CIA kanalı ile ABD Hükümeti'ne şu çağrıda bulundu:

"Halkımız ve askerlerimiz arasında büyük bir şaşkınlık ve telaş yaşanmaktadır. Halkımızın kaderi şimdiye kadar görülmemiş bir tehlike ile karşı karşıyadır. Yok olma tehlikesi ile karşı karşıyayız. Bütün bunlara herhangi bir açıklama bulamıyorum. Sizlere ve ABD Hükümeti'ne hitap ediyoruz. Bize söz verdeiğiniz gibi yardım edin ve yanımızda olun. Hayatımızı , ailelerimizin şerefini korumak için bu probleme namuslu bir çözüm yolu bulun."

Bu çağrıya CIA de lehte bir not düşerek Washington'a gönderdi.

Cevap Dışişleri Bakanı Kissinger'den geldi ve kısaydı: "Göreviniz misyonerlik değildir!"..

2006-05-23

Sirac Bilgin

Not: Bu yazı, ABD'ye güven veya güvensizliği aşılama amaçlı değildir. Kürt Milleti elbette mnenfaatler çakıştığında ABD ile her türlü ittifak ve yardımlaşmaya girecektir. Burada anlatılmak istenen, özgücün uluslararası ilişkilerde belirleyici olduğudur.

2006-05-23




Gorusunuz