İstediğimi yaparım..I

Türk Askerbaşı adına verilen brifingde omuzu kalabalık bir Askerastı; "Biz 'kendi' topraklarımızda istediğimizi yaparız, kimseyi ilgilendirmez" ve "şartlar oluşursa "Kuzey Irak'a da gireriz" yollu laflar etmiş.. Dışişleri Bakanları Gül ise; "Kerkük konusunda, Rice'ın, Barzani'yi uyarmasını istedik" derken Kürd'ün kazanımlarına karşı dünyanın tek süper gücüne adeta yalvarıyordu. Buna karşın Kürdistan Federe Devleti Başkanı Mesut Barzani, gereken ağırlıkta cevap vererek Güney'e Türk birliklerinin girmesine ve komşuların Irak'ın içişlerine müdahale etmesine müsaade etmeyeceklerini, Irak'ın istikrarını bozanların istikrarını bozacakları açık ve hiç bir tereddüte yer vermeyecek şekilde ifade etmiştir. Bunu ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sean McCormack şu diplomatik "giremezsin" ifadesi ile tamamlamıştır:

"Irak'ın bütün komşularına Irak'ın egemenliğine saygı göstermeleri ve sınırları ilgilendiren her konuda Irak hükümetiyle birlikte çalışmaları, yaptıkları her şeyi şeffaf bir şekilde ve karşılıklı anlaşma yoluyla yapmaları çağrısında bulunuyoruz.''

Gördüğünüz gibi düğümlerle dolu ve normal yollardan çözülmesi çok zor olan bir yumak halindedir meseleler. Kerkük Sorunu çözüme yaklaştıkça ittifaklar, bir bakar görmezin bile görmezden gelemeyeceği bir açıklık kazanmaktadır. Türkler, Kerkük'ün asıl sahiplerine iadesini kendilerinin Kürt Politikası için ölümcül bir darbe olarak gördükleri için, aynı dertten muzdarib Araplar'ı ve Farsları yedeklerine almış bulunuyorlar. Irak'ın içinde Sadr'ın Mehdi Askerleri grubu ile Caferi'nin partisini yedeğine alan Türkler, aynı zamanda uzun süreden beri Türk Devleti'nin Kontraları tarafından terör yaratma eğitimi verilen Türkmenleri de harekete geçireceklerdir. Planları destabilize edilmiş olan Irak'ın müdahale için olgunlaşmasıdır.

Öte yandan Türkler, büyük ve her tarafı saracak olan bir Ortadoğu Savaşı çıkarmayı bile göze alacak kadar kendilerinden geçmiş bulunuyorlar. Batı'nın tüm ikazlarına rağmen, İran, Suriye, Hamas ve bölgesel teröristlerle temasta olmaları, son sivil politikacı İbrahim Güçlü ve arkadaşlarının pervasızca tutuklanmaları, iç terörü bütün Kürt Halkı'na karşı estirmeye hazır olduklarını göstermelerini başka nasıl izah edebiliriz?. Bu kompozisyonu Kürtler çok büyük bir dikkatle takip edeceklerdir.

Bizim neredeyse bir seneden beridir dile getirdiğimiz "Kürt Milleti'ne karşı topyekun savaş açılmıştır" yollu saptamamız bugün daha henüz yeni yeni anlaşılmaktadır. Şimdi sıra, bizim, tüm Kuzey'e yayılan olaylardan sonra üstünde durduğumuz ikinci aşamaya gelmiştir; Kürtler'in Kürdistani birliği..

"Kürdistan benim toprağımdır, orada istediğimi yaparım" diyen bir devlete karşı; "etme-eyleme, kardeşiz" demenin faydası olmadığını, şu dillerini eşek arısı sokası kişilerin "halkların kardeşliği" sloganını artık bırakmaları, sol pasifikasyonun mücadele azmimizi yokedici "barış grupları"na prim vermemeleri, mücadelenin ruhu bakımından elzemdir. Fakat eğer Türkler, insani duygularla kendileri harekete geçip Askerleri'ne dur diyeceklerse bunu minnetle karşılıyacağımızı bildiririz.. Hepsi bu.

Bazı Kürt Site'ları, kişilikleri, işsiz güçsüzler takımı ve ayrı bir açıdan da olsa MİT bu birliği istemiyor, çomak sokmak için elinden geleni yapıyor. Son Paris Olayı dolayısıyla, net olarak MİT ve MİT'in sateliti olan örgütlerden bana ve WP'ye akıl almaz sayıda mail geldi. Bunların çoğu bir site'ta yayınlanan yazıları arguman olarak gösteriyor.. Kimi bizim "oynak bir politik çizgi" izlediğimizden dem vurarak tahrik etmek istiyor, kimisi "PKK'nin güdümüne" girdiğimizi yazıyor. Bir çok ikince dereceden adamları yanında Serhat Ararat, Şirvan Altun, Berfin Yılmaz ve Amudi gibi tescilli Psikolojik Savaş unsurları bunların başını çekiyor. MİT ve bazı Site'ların ve bazı maskeli kişilerin aynı noktada birleşmeleri düşündürücü değil mi? Peki neden? Bunun üstünde düşünmek lazım.

Şimdi bu hengamenin sebebini/ sebeplerini araştıralım. Önce PKK'den başlayacağız:

PKK'nin en büyük günahı, Tüm Ortadoğu'da görüldüğü gibi Liderleri'ni putlaştırmalarıdır. Şah döneminde Tahran'da sinemaya gidenler, ışıklar karardığında önce Şah'ın bir portresinin beyaz perdeye aksettiğini, o anda herkesin ayağa kalkarak bağlılık gösterdiklerini bilirler. Suriye ve Irak'ta "kanımızla ve canımızla seninleyiz ey reis" günlük sloganını hatırlarlar. Türkler'in Atası ise bir başka alem: Daha geçen gün heykeline çelenk koyan bir adam sakız çiğnediği için "Ata'ya hakaretten" hapsi boyladı. Saudi kralları, Mısırlı Mubarek vs bunlardan geri kalır mı? İşte bu günahı işleyen PKK, taraftarlarının kafasına "Kutsal Serok" imajını her gün işliyor. Bundan dolayı bu insanlarla sağlıklı bir tartışma geliştirilemiyor, hatalar anlatılamıyor. En ufak bir Öcalan eleştirisi "komplo" olarak niteleniyor.. Tabii ki bu duruş Öcalan'ın bütün tezlerinin itirazsız kabulunu de birlikte getiriyor, mücadelenin rotasında büyük sapmalara sebep oluyor..

İkinci önemli hataları her zaman bir çözüm beklentisi içinde olmaları. Bu beklenti tuhaf bir şekilde, "masa başında Kürtler'i kim temsil edecek" gibi hayali bir hedefe kilitlenmeyi, bu çerçevede parti içi tartışmalarını da birlikte getiriyor. Yani PKK yönetiminin; "evet, çözüm için görüşme masasına bazı Kürtler'i oturtacaklar, aman biz erken davranarak peşin itirazımızı ortaya koyalım ve irademizi 'Öcalan'ın temsil ettiğini tescil ettirelim" yollu kampanya başlatması gibi tuhaflıklardır bahsettiğim. Oysa Türk Devleti'nin, en aşağısından bu aşamada görüşme diye bir niyetinin olmadığı ortada. Hala da süren bu kampanya kadar anlamsız bir eyleme şimdiye kadar şahit olmadık. Herkesi ciddiyete davet ettiğimiz bu günlerde "irade" tartışmalarına yer olmaması gerekir. HİÇ BİR TÜRK YAKIN VEYA GÖRÜNEN BİR GELECEKTE KÜRT TARAFI İLE BARIŞ MASASINA OTURMAYA HAZIR DEĞİLDİR. BUNUN İÇİN KAVGANIN SONUCU BEKLENECEKTİR.. Bu bilinsin, kavransın artık..

Diğer kesimde aynı düzeyde hatalı yaklaşımları şöyle üstünkörü baktığınızda bile görürsünüz..

Bu kesimde, partiler düzeyinde olmasa bile ikinci elden gelen "birlik için isteksizlik" sinyalleri gittikçe çoğalıyor, Kürdistani birlik için canla başla çalışan WP'ye çamur atmaya varan bir mecrada akıyor. Belli bir "işsizler takımı" veya çamur atmayı iş edinen bazı kişilikler, işin başından beri WP'in çökmesi için ellerinden geleni yapmakta; karalama, onura saldırı, iftira dahil her türlü metodu kullanmaktadırlar. Bunlar bazan bir örgütün elemanları, bazan kişisel düşmanlık ve en acısı da bazan düşmanla işbirliği halinde bana ve WP'ye yönelmektedirler. İşte bu tür kişilikler Kürdistan alanında çok boldurlar. Bu unsurlar bir takım halinde çalışmakta, en ufak bir krizi dahi kullanarak hemen forumda görünmekte, birbiri ardından karıştırıcı yazılarını asmakta, itiraz edildiğinde de "sansürcü", şu veya bu örgüte "göz kırpıcı", "antidemokrat" gibi boylarından büyük laflarla güven sarsmaya çalışmakta, ardından kaybolup gitmektedirler.. Artık bunları pusuda bir başka krizi beklerken tasavvur edebilirsiniz. Şu anda özellikle bir foruma girip bakınız, ne demek istediğimizi anlarsınız.

Ama partiler düzeyinde de işin ciddiyetinin, savaşın başladığını gösterir açık delillerin kavrandığını gösterir hiç bir emare göremiyoruz.

(devam edecek)

2006-05-03

Sirac Bilgin

2006-05-03




Gorusunuz